Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

ABD, Türkiye ve geciken müdahale

Yazıma bir saptama ile başlamak istiyorum: bugün, hiç kimse, hiçbir devlet, hiçbir siyasi hareket, Ortadoğu'da ne yapacağını bilemiyor. ABD, bazı körfez ülkelerinin de hava kuvvetlerinin verdiği destekle, Suriye'deki IŞİD hedeflerini vurdu. Ondan önce de, Fransa, Doha'dan kalkan Rafale jetleriyle Irak'ta IŞİD mevzilerini vurdu. Hemen akabinde, Cezayir'de bulunan bir Fransa vatandaşı, İŞİD gerillalarınca kaçırıldı ve rehin alındı. Televizyonlarda IŞİD; Fransa'yı saldırılarına devam ederse, rehineyi öldürmekle tehdit etti.
ABD hava saldırısı, hem uzun menzilli roketler, hem uçaklar, hem de insansız hava araçları kullanarak yapıldı ve IŞİD'in merkezi gibi işlev gören Rakka kentinde büyük bir yıkım olduğu söyleniyor. IŞİD'in mevzi yitirmesinden çok, ABD'nin ve bazı müttefik hava kuvvetlerinin Suriye'yi bombalaması önemli bir adım olarak görülmeli. Aynı zaman dilimi içinde, İsrail savunma kuvvetleri de Golan tepeleri üzerinde İsrail hava sahasına geçen bir Suriye jetini düşürdüklerini açıkladılar.
Askeri anlamda, Suriye'de hem radikal unsurların, hem de Esad rejiminin hedef alınacağı bir operasyonlar bütünü başlamış gibi duruyor. Alternatif siyasi güç olarak desteklenebilecek Özgür Suriye Ordusu var, ancak şimdiki haliyle ciddi bir askeri operasyon yapması çok zor. İran ve özellikle Rusya'nın seslerini yükseltmemeleri, bu aşamada iki şekilde yorumlanabilir: Birincisi, bu iki ülke de, IŞİD'in ortadan kaldırılmasına itiraz etmiyorlar, Suriye'ye ABD hava kuvvetlerinin saldırmasına da göz yummakta sorunları yok. İkincisi, eğer ABD ve müttefikleri, Esad rejiminin de zarar görmesine yol açacak bir aşamaya gelirlerse, bu iki ülkenin pazarlığa oturması ve Esad sonrası Suriye konusunda anlaşma yapması da muhtemel olabilir.
Her hal ve şartta, eğer Suriye'ye bu yaptırımlar çok değil, iki yıl önce uygulansaydı, milyonlarca insan yerinden yurdundan olmaz, yüz binlerce kişi hayatını yitirmezdi. Ancak artık her şey için çok geç. Bu aşamadan sonra Ortadoğu'da, her zaman olduğu gibi, ilkeler değil, mecburiyet ve kısa vadeli çıkarlar konuşacak. Her zaman olduğu gibi, halkından kopuk rejimler, başka mülahazalarla desteklenecek. Gene her zaman olduğu gibi, eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice'ın resmi bir açıklamasında telaffuz ettiği cümleleri kullanırsak "istikrar için demokrasiden vazgeçilecek, sonunda elde ne istikrar ne de demokrasi kalacak."
Ne var ki, bu felaketin bitirilmesi değil, sınırlandırılması bile, Türkiye'nin insani yardım konusunda gerçekleştirdiği inanılmaz performansın giderek ortaya çıktığını gösteriyor. Birleşik Krallık Amnesty International temsilcisi Kate Allen'in açıkladığı gibi, AB ülkelerinin Suriye'ye insani yardım konusunda hiçbir hazırlıkları bulunmuyor. İngiltere, bugüne dek toplam 51 Suriyeli sığınmacı kabul etmiş. Allen, The Independent'te yayınlanan yazısında Lübnanlı bir yetkilinin kendisine, "siz sınırlarınızı sıkı sıkıya kapatırken, bizden ne yüzle sınırlarımızı açık tutmamızı istiyorsunuz" dediğini açıkladı.
Türkiye'nin insani yardım konusunda yaptıkları hususunda uluslararası medyada inanılmaz bir karartma operasyonu var. Ancak, her karartma operasyonu gibi, bunun da artık sonuna yaklaşıyoruz. ABD, Türkiye'nin gerçekten nasıl bir yük taşıdığını gören ve bilen bir güç olarak, iç medyada kimilerinin heyecanla beklediği gibi Türkiye'yi sıkıştırmıyor, bilakis ilişkiler giderek derinleşiyor. Ekim başında Türkiye'yi ziyaret edecek olan ABD ekonomik konseyi, bu yakınlaşmanın önemli göstergelerinden biri olacak. Güneş balçıkla sıvanamayacağı gibi, iki milyona yakın sığınmacıya kucak açan Türkiye'nin bu performansı da giderek daha belirgin hale geliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA