Geçen hafta
İstanbul'da Gençlik ve
Spor Bakanlığı ile
TRT işbirliğinde gerçekleşen
'Spor ve Medya' sempozyumu düzenlendi.
Her zaman olduğu gibi spor denilince akla gelen ilk branş olan
'futbol'un gölgesinde geçen sempozyumda amatör sporcular ve diğer federasyon başkanları 'biz de varız' demeye çalıştılar.
Aslında ne kadar acı değil mi? Spor ile medya ilişkilerinin konuşulduğu, asıl konunun diğer branşların medyada yer bulamaması olması gereken bir sempozyumda bile diğerleri seslerini duyurma çabası içine girebiliyorlar ancak.
Gönlümden geçen diğerlerinin medyadan hesap sormasıdır aslında böyle bir sempozyumda. Lafa geldi mi diğer branşlara daha fazla yer ayrılması gerektiği itiraflarına rağmen tiraj ve reyting kaygısından dolayı iki yüzlü davranan medyaya
'Neden' diye sormalarıdır aslolan.
Bu işin basit bir sağlamasını yapmaya şöyle başlayalım;
4 büyükler diye kategorize edilen takımlarımızdan biri Şampiyonlar Ligi'ni kazansa ne olur sizce. En başta ben de iyi olur diyeyim de alınmasını istemediğimi sanmayın.
Yer yerinden oynar değil mi ülkemizde.
TV'ler, radyolar, gazeteler bu haberi yayınlar günlerce. Şampiyonluk hikayesini anlatan küçük belgesellerden tutun da kupalı posterler dağıtılır
30 kupona ya da gazeteyi ilk alana.
Eczacıbaşı bayan voleybol takımı
Avrupa voleybolunun kulüpler bazındaki en büyük kupasını kazandı. Ertesi gün ya da o akşam haberlerde
TV'lerde yer buldu haber kendisine. Sonra itina ile unutuldu.
Fenerbahçe erkek basketbol takımı basketbolun şampiyonlar liginde dolu dizgin gidiyor.
14 yıl sonra
Avrupa'da finalde.
Fenerbahçe olmasına rağmen onlar da sadece sınırlı şekilde kendine yer bulabildi.
Bu ülkede sporun gelişmesinin en önemli aktörlerinden birisi kuşkusuz ki
MEDYA. Medya bu sorumluluk alanında bugüne kadar ikiyüzlü davrandı hep. Evet hata yapıyoruz denildi ama hata düzeltilmedi.
Bence artık futbolun dışında kalan diğerlerinin(!) medyadan ısrarla hesap sorması, bakanlığı bu konuda harekete geçirmesi gerek.