Okula hazırlık rehberi

İlk gerçek arkadaşlıklar, beslenme çantaları, saymayı öğreten fasulyeler, yıldızlı pekiyiler ve hayatta gurur duyulan ilk başarı simgesi: Yakaya takılan kırmızı kurdele… Hepsi bizim için unutulmaz bir anı şimdi. Bu anıları yaşama sırası şimdi de sizin çocuklarınızda. İşte hem anaokuluna hem de ilkokula hazırlık sürecinde yapmanız gerekenler…

Giriş Tarihi: 7.8.2017 12:18 Son Güncelleme: 21.9.2018 10:26
Okula hazırlık rehberi

Hayatımızın ilk sosyalleşme basamağı olan okula başladığımız günü, aradan geçen onca seneye rağmen hangimiz hatırlamayız ki? "Şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk, sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz"! Hepimizin hafızalarına adeta kazınmıştır bu şarkı sözleri... Uzun eğitimlerin ilk adımı olan ilkokul bize; kaleminin ucu biten arkadaşlara verilen uçlar sayesinde paylaşmayı, öğretmenin sorduğu soruya parmak kaldırıp cevap verirken kendini ifade etmeyi; andımız sayesinde küçüklerimizi korumak, büyüklerimizi saymak gerektiğini; yıldızlı pekiyiler sayesinde hayatta başarıların ödüllendirildiğini ve aklıma gelmeyen kim bilir ne çok şeyi öğretti. İlk gün büyük bir stresle, korka korka gidilen, sadece birkaç saat sonra arkadaşımız olacak olan onlarca çocukla başladığımız okul hayatının bu ilk aşaması; bugün bildiğimiz ve hayatımızı yönlendiren birçok şeyin temelinin atıldığı bir yaşam alanı. Bu yıl okula başlayacak miniklerimiz için Pedagog Belgin Temur, okul öncesi eğitimin önemini, okula gitmek istemeyen çocukları nasıl ikna edeceğinizi ve en önemlisi çocuğunuz için nasıl bir okul seçmeniz gerektiğiyle ilgili önemli bilgiler verdi. Ayrıca okul güvenliği konusunda da Çocuk Güvenlik Uzmanı Pekcan Birinci'den de bilgi aldık.

Okul öncesi eğitimin önemi
Anaokulu, çocuğun yaşamındaki ilk gerçek sosyal deneyimdir. Çocuğun merkez olduğu ve tüm ilginin üzerinde toplandığı bir ortamdan uzaklaşıp; ilgiyi ve sevgiyi paylaştığı, bir düzen içinde grup halinde hareket ettiği, beklemeyi, sabretmeyi öğrendiği ve tüm ihtiyaçlarını karşılaması için desteklendiği ilk ortamdır. Çocuk ana okuluna giderek düzenin nasıl bir şey olduğunu öğrenir. Her gün aynı saatte kalkıp, aynı düzen içinde okuluna gider. Bu, ev yaşamında da düzen sağlar. Belirli bir saatte yatmayı, kalkmayı ve düzenli olarak kahvaltı etmeyi öğrenir. Düzenli ve sürekli arkadaşlıkları olur. Arkadaşlarını aramaya, onlar tarafından aranmaya başlar. Arkadaşlık ve arkadaşlarıyla paylaştıkları, önemli olmaya başlamıştır. Anne-babası dışında, öğretmeni ve okuldaki arkadaşları hayatında önemli olmaya başlarlar. Başka insanlarla ilişki kurmayı ve sürdürmeyi öğrenir. Evde ortaya çıkan sorunlarda sorun çözmek zorunda kalmayabilir, ancak yuvada örneğin oyuncağını paylaşması gerektiğinde uygun yöntemle yaklaşamazsa hayal kırıklığı yaşayabilir ve bu yolla zaman içinde olumsuz duygularla baş etmeyi ve problem çözmeyi öğrenir. Kabul görmek, kabul etmek gibi sosyal kavramlar gelişmeye ve önem kazanmaya başlar. Yaşayarak ve deneyerek öğrenme fırsatı elde eder. Okul öncesi eğitim kurumlarında her tür bilgi, grupla etkileşim halinde öğretilir ve mümkün olduğunca çocukların birçok duyusuna hitap edebilecek bir öğretim planı uygulanır. Çocuğa evde öğretilen sistemsiz ve düz bir bilgiye oranla, çok daha kalıcı ve muhakemeye olanak veren zengin bir öğrenme ortamı sağlanır. Bu tarz öğrenme, çocukta sürekli bir öğrenme isteği ve ihtiyacı yaratır. Tüm bu bilgi ve deneyimin 6 yaşından önce kazanılması, çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimi için çok önemlidir. Bu dönemde edinilen bilgiler hem çok kolay öğrenilir hem de kalıcı olur. Yuvaya giden çocuklar gitmeyenlere oranla ilkokulda çok daha uyumlu ve başarılı olurlar. Ayrıca sosyal uyum ve arkadaşlık geliştirme becerileri açısından okul öncesi eğitim almış olan çocuklar, çok daha şanslıdırlar. Okul öncesi eğitimin başka bir önemi de çocukların gelişimlerinin takip edilmesidir. Çünkü anne-babalar her zaman onların gelişim alanlarını dikkatle takip edebilecek bilgi ve beceriye sahip olmayabilirler. Ayrıca her çocuk gelişiminin bazı alanlarında sorunlar yaşayabilir ve ileri yaşlarda yaşaması olası bazı problemlere ait ipuçları verebilir. Bu belirtileri fark etmenin ve en uygun müdahalenin ne olduğuna karar vermenin en iyi yolu, çocuğun yuva gibi yapılandırılmış bir ortamda düzenli şekilde takip edilmesidir. 6 yaşına kadar olan çocukların en önemli öğrenme yolu, yaşayarak-yaparak öğrenmedir ve bunun da oyun aracılığıyla yapılması gerekir. Bu nedenle hedeflenen bilgilerin öğretilmesi ve amaçlanan becerilerin kazandırılması sırasında hangi yöntemlerin ve hangi araçların kullanıldığı son derece önemlidir. Programın çocukların bireysel özelliklerine uygun hale getirilme olanağının olup olmadığı da araştırılmalıdır. Her çocuğun birbirinden farklı olduğu, bu farkın fark edilebileceği ilk önemli kurumun da okul öncesi eğitim kurumu olduğu unutulmamalıdır. Daha sonraki yıllarda ortaya çıkabilecek birçok sorunun keşfi, çocuğun yuvaya başladığı yıllarda mümkün olabilir. Sorunu doğru gözlemlemek ve olası problemler konusunda aileyi bilgilendirip uygun profesyonellere yönlendirmek çok önemlidir. 3-6 yaş arası çocukların en önemli ihtiyaçlarından biri de sosyalleşmedir. Bu nedenle çocukların birey olma özellikleri gelişip, grup halinde hareket etmeyi öğrendikleri ve grup içinde kendi farkındalıklarını fark ettikleri bu dönemde, yuvaların hem çocukların özbakım becerilerini geliştirmeye, hem de sosyal becerilerini geliştirmeye yönelik bir tutum içinde olmaları gerekir.

Anaokuluna başlama yaşı…
Çocuklar, sosyal bir ortama uyum sağlayabilecek psikolojik olgunluğu, ortalama 3 yaşını doldurduklarında kazanırlar. Bu nedenle de bu yaştan itibaren bir anaokuluna devam etmeleri uygun olur. Daha öncesinde tek bir kişinin sürekli ilgisine ihtiyaç duyarlar ve bu ilgiyi paylaşabilecek olgunluğa erişmemişlerdir. Bu nedenle 3 yaş öncesi anaokuluna gönderilen çocuklarda, sıklıkla uyum problemleri yaşanır. 2 yaş civarında ise daha kısa süreli oyun grupları tercih edilmelidir. Burada da çocuğun gelişim düzeyi önemlidir. Bazı çocuklar önceki dönemde anneden ayrılmakla ilgili sorunlar yaşarlar. Bu durumda oyun grubuna uyum daha güç olur. Bu olgunluğa erişmiş ve oyun grubuna devam eden çocuklar ise 3 yaşından itibaren anaokuluna çok daha kolay uyum sağlarlar. Psikolojisi hazır mı? Çocukların bebeklik yıllarından itibaren özbakım (giyinme-soyunma-temizlik-yemek yeme vb.) becerilerinin geliştirilmesi psikolojik olgunlaşmaları açısından önemlidir. Bu becerileri gelişen çocuklar annelerine daha az bağımlı olurlar. Dolayısıyla da anneden ayrılırken sıkıntı yaşamazlar. Bunun yanı sıra yine bebekliğinden beri çok korunan, kısıtlı bir çevrede olan ve fazla insanla temas etmeyen çocuklar yuvaya uyum sağlamakta büyük güçlük çekerler. Bu nedenle bebeklik döneminden itibaren mümkün olduğunca çok sosyal ortam içinde bulunmak, özellikle de başka çocuklarla bir arada olacağı ortamlar yaratmak gerekir. Başka çocuklarla bir arada olmaktan keyif alması, bunu önceden yaşamasıyla ilişkilidir. Sürekli olarak tek başına olan, paylaşmayı, mücadeleyi, rekabeti hiç yaşamamış olan ve kendi başına problem çözme fırsatı hiç olmayan çocukların yuvaya uyum sağlamaları çok uzun sürer. Ayrıca çocuğu öğrenmeye heveslendirmek de önemlidir. Çocuk yeni şeyler öğrendiğinde, yeni beceriler kazandığında anne-babanın çocuğu övmesi, onun okula gitme isteğini arttırır. Anne-babaların yuva ararken çocuklarını yanlarında götürmeleri uygun değildir. Çocukların ilk girdikleri mekanları beğenme ya da beğenmeme kriterleri yetişkinlerden farklıdır. Bu nedenle öncelikle anne-babanın bir yuvaya karar vermesi ve ardından çocuğun götürülmesi doğrudur. Okula gitmek, çocuk 3 yaşına geldiğinde birden bire konuşulması gereken bir konu olmamalıdır. Bunun yerine yine bebeklikten itibaren büyümenin önemi, belli bir yaşa geldiğinde de okula gitmesinin gerekliliği ve güzelliği anlatılmalı, okula gitme düşüncesi cazip hale getirilmelidir. Bunun büyümenin bir parçası olduğu, büyümenin en güzel taraflarından biri olduğu vurgulanmalıdır.

Anaokuluna uyum
Çocuğun anaokuluna başlaması, hem aile için hem de çocuk için çok önemli bir adımdır. Aileler birçok kaygı yaşarlar. Özellikle de anneye fazla bağımlı olan ve evde kural öğretilmemiş, sorumluluk verilmemiş olan çocuklar için anne-babalar daha fazla kaygı duyarlar. Çünkü genellikle bu çocuklar daha fazla uyum problemi yaşarlar. Çocuklar becerileri gelişmeye başladığı dönemden itibaren kendi ihtiyaçlarını karşılamaları için teşvik edilmelidirler. Ayrıca yemek, uyku ve temizlik gibi konularda kurallar öğretilmelidir. Çocuk 2 yaşından itibaren yavaş yavaş nerede nasıl davranması gerektiği konusunda bilgilendirilmelidir. İstenen davranışlarla, istenmeyen davranışların farkını öğrenmeye başlamalıdır. Burada tutarlılık önemlidir. İstenen davranışı karşısında her zaman olumlu ilgi alması, çocuğu olumlu davranmaya yöneltecektir. İsteklerinin makul ölçülerde karşılandığını ve bazı isteklerinin karşılanamayacağını çocuğun bilmesi gerekir. Aksi halde anne-babanın her talebi karşılayan tavrını, çocuk girdiği her ortamda bekleyecek ve sonunda hayal kırıklığına uğrayarak yuvaya gitmek istemeyecektir. Ama kural ve sınır öğretilen, sabretmeyi ve beklemeyi öğrenen ve anneyle bağımlılık ilişkisi yerine bağımsızlık özelliğini kazanan bir çocuk yuvaya başlama konusunda pek bir sorun yaşamaz.

Önce anaokuluna gitme fikrine alıştırın!
Anne-babanın çocuğun gideceği anaokulunu çocuk olmadan seçmeleri ve karar verdikten sonra çocuğu götürmeleri doğrudur. Çünkü seçme kararı çocuğa verildiğinde, sizin için önemli olmayan kriterler çocuğunuz için önemli olabilir ve belki de pek uygun olmayan bir yuvayı çocuğunuz istediği için seçmek zorunluluğu oluşabilir. Çocuk için uygun anaokuluna karar verildiğinde, ona bundan sonra oyun oynayabileceği, arkadaş edineceği ve yeni bilgiler öğreneceği bir okula gideceği söylenmelidir ve sadece bir gün ziyarete gidilmelidir. Ziyaret saatinin çocukların eğlenceli bir aktivite saati olması yararlı olabilir. Tüm yuvayı gezdikten ve kendi öğretmenini tanıştırdıktan sonra, yuva yetkilisi çocuğa yuva hakkında bilgiler verebilir. İlk gün fazla kalınmadan dönülmelidir. Özellikle 3 yaşındaki çocuklar için istekli de olsa, ilk hafta günde 1-2 saatten fazla yuvada kalmaması uygun olur. İkinci hafta bu süre 3-4 saate çıkarılabilir. Mümkünse dönem boyunca, değilse en azından 2 ay çocuğun yarım gün yuvaya devam etmesi daha uygun olur. Çünkü uzun bir tüm gün programı 3 yaş grubu çocuklarının birçoğuna psikolojik olgunlaşmalarının yetersizliği nedeniyle fazla yoğun gelebilir. Okula yeni başladığı dönemde çocuğa fazla soru sormak, okulu fazla övmek, ne yediğiyle fazla ilgilenmek ve sık sık yuvaya gidip bakmak çocuğun okula ve arkadaşlarına olan uyumunu bozabilir. Çocukla ilgili bilgileri çocuğunuz yanınızda değilken anaokulu yetkilisinden almalısınız. Çocuğu sorularla bunaltmak yerine, kendi anlattığı bir şey olursa onu dinleyip, ne kadar takdir ettiğinizi ve okula başladığı için onunla ne kadar gurur duyduğunuzu belirtebilirsiniz.

Korkuyorsa…
3 yaşını doldurmuş bir çocuğun anaokuluna gidebilmek için gerekli psikolojik olgunluğa sahip olması beklenir. Ancak bazı çocuklar annelerinden ayrılmakta daha fazla güçlük çekerler ve bu nedenle de anaokuluna gitmemek için aşırı direnç gösterebilirler. Çocukların büyük bir kısmı yuvaya başlarken zorluk yaşar. Hatta bu direnç; aşırı ağlama ve kusma gibi davranışlara neden olabilir. Paniğe kapılmadan sıkıntısının ne olduğunu anlamaya çalışmalısınız. Çocukların yuvaya gitmek istememeleri, her zaman yuvayla ilgili bir sorundan kaynaklanmayabilir. Bazen çocuğun anneden ayrılmaktan ve terk edilmekten korkması, bazen yeni bir kardeşin geliyor olması, bazen anne veya babayla ilgili sıkıntılar, bazen de evde olan bir huzursuzluk gibi birçok neden çocuğun yuvaya gitmek istemediğini belirtmesine neden olabilir. Sorunlar özellikle de ilk bir haftada yaşanır. Bunun doğal olduğu hemen hemen her çocuğun böyle bir süreçten geçtiği unutulmamalıdır. Burada önemli olan, yuvadaki uzmanların önerdiği programa uyabilmektir. İlk günlerde annenin ya da babanın belli bir süre okulda kalması gerekebilir. Çünkü çocuklar yeni bir ortama güven duymadan anne-babalarından ayrılmak istemeyebilirler. Orada kendini rahat ve güvende hissedene kadar, anne-babasının onu orada terk etmeyeceğinden ve belli bir süre sonra gelip alacağından emin olana kadar huzursuz olurlar. Bu nedenle de ilk günlerde çocukların yuvada kalma süresi, hiç sorun çıkarmamış olsa da birkaç saati geçmemelidir. O ortama iyice ısınması ve rahat etmesi için biraz zamana ihtiyaç duyduğu unutulmamalıdır. İlk günler geçtikten sonra da belli dönemlerde yuvaya gitmek istememe, evde anneyle kalmak istemesi gibi sorunlar yaşanması normaldir. Burada sorunun ne olduğunu keşfetmek önemlidir. Sorun okulla mı ilgili, yoksa çocuğun anneye olan bağımlılığıyla mı ya da örneğin yeni bir kardeşin gelmesiyle mi ilgilidir? İlk bir ayın sonunda çocuklar genellikle tamamıyla yuvaya uyum sağlarlar. Eğer ağlamalar ve gitmeyi reddetme şiddetli bir şekilde devam ediyorsa da çocuğun psikolojik olgunlaşmasıyla ilgili başka bir sorun olabileceği düşünülebilir. Bu durumda bazen biraz daha geç yuvaya vermek bir çözüm olabilir. Bazen de bu, ileride ortaya çıkabilecek okul fobisi ya da başka kaygı sorunlarının habercisi olabilir. Bu nedenle bir uzmandan yardım almak gerekebilir.

Çocuğunuzu psikolojik olarak ilkokula hazırlayın!
Bir çocuğun ilkokula psikolojik olarak hazırlanabilmesi için okul öncesi eğitim alması son derece önemlidir. Becerileri gelişen, sosyalleşen, kendini, duygularını ifade etmeyi öğrenen, olumsuz duygularıyla baş etmeyi ve problem çözmeyi öğrenen çocuklar ilkokulun yaratacağı yükü çok daha kolay omuzlayabilirler. Okul öncesi eğitim, çocuğun tüm akademik becerilerinin gelişiminin yanı sıra, özgüven ve sosyal bir ortamda rahat edip, kendini ortaya koyabilme becerisi de kazandırır. Bu becerilerle ilkokula başlayan çocuklar bu yeni ortama uyum sağlamakta zorlanmazlar ve birinci sınıf programını keyifle takip ederek öğrenmenin keyfini yaşarlar. Her çocuğun, okula başlamadan önce yeterli okul olgunluğuna sahip olup olmadığının incelenmesi gerekir. Okula hazır olmak yalnızca bedensel ve zihinsel yetileri içermez; aynı zamanda çocuğun psikolojik olgunluk seviyesinin de yeterince gelişmiş olması zorunludur.

Okul ve öğretmen seçimi
Günümüzde çocuğa uygun okul ve öğretmen arayışından sıkça bahsedilir. Oysa her çocuk için aynı ihtiyaçlar söz konusudur. Her çocuk sevilmek, desteklenmek ister. Her çocuğun kendi özel yeteneklerinin keşfedilmesi önemlidir. Her çocuğun rahatça hareket etmeye ve kendini özgürce ifade etmeye ihtiyacı vardır. Her çocuğun öğrenmeye, bilişsel kapasitesini sonuna dek kullanmaya ve bunu yaparken de öğrenmekten keyif almaya hakkı vardır. Bu nedenle de her okulun ve öğretmenin çocuk için bu temel özellikleri sağlaması ve çocuğu önde tutan bir anlayışla yaklaşması gerekir. İyi bir okulda çalışan öğretmen, yönetici ve çocuklarla teması olan her türlü personelin, pedagojik bir eğitimden geçmiş olması önemlidir. Çünkü çocuklar için anaokulunda veya ilkokulda gördüğü ve temas ettiği herkes ve her şey okulu temsil eder. Benzer bir dilin kullanılması, ses tonunun çocukları rahatsız edecek şekilde kullanılmaması, güler yüzlü olunması, mümkün olduğunca bakımlı ve temiz bir görünümde olunması çocuklar için önem taşır. Özellikle öğretmenlerin çocukların duygularını anlama konusunda yetenekli, empatik, problem çözme yeteneğine sahip olmaları, oyuna, dramatizasyona yatkın olmaları, kendi duygularını iyi ifade edebilmeleri ve düzgün bir diksiyona sahip olmaları önemlidir. Ayrıca sürekli çocuklarla bir arada olmak en az çocuklar kadar oyunu ve oyuncağı sevmeyi gerektirir. Sadece psikoloji veya pedagoji eğitimi almış olmak da anaokulu ve ilkokul öğretmeni olmak için yeterli değildir. Küçük çocuklara öğretmenlik yapacak birinin, kişiliğinin de çocuklar gibi coşkulu ve eğlenceli olması gerekir. Bilgi ve deneyim elbette olmazsa olmaz bir koşuldur. Ancak çocukla hayatının oldukça önemli bir zamanında bu denli yakın ve yoğun ilişki içinde olan birinin psikolojik özellikleri çocuğun da kişiliğini şekillendirmesi açısından son derece önemlidir. Okulların fiziki özellikleri, donanımları, hangi metotları kullandıkları ve çocuklara ne kadar deneyim olanağı verdikleri de çok önemlidir. Çocukları tek tip olmaya zorlayan, onların farklı ve özel yönlerini ortaya çıkarmalarına engel olan, çok ağır bir akademik program uygulayarak çocukların okul dışında herhangi bir sosyal, sportif ve sanatsal aktiviteye yönelmelerine engel olucu nitelikteki okullardan kaçının. Çocuğun iyi bir eğitim alması demek, onu sadece ders yüküyle dolu bir yaşamın içine hapsetmek demek değildir. Çünkü bu tarzda eğitim alan çocukların çoğu; yaşamlarında sosyal becerilerin gelişmesine fırsat yaratılmadığından, çevresiyle ilişkilerini yürütmekte zorlanır ve yaşamdan daha az zevk alır.

İlkokul deneyimi
İlkokul çok önemli bir deneyimdir. Çocuğun öğrenme ve eğitim süreciyle olan ilk deneyimi neredeyse onun tüm yaşamı boyunca "okul ve okumak" kavramlarını nasıl algılayacağını belirler. Bu nedenle okula gidecek çocuğunuzun okulla ilgili ihtiyaçlarını tamamlarken onun psikolojik ve akademik olarak okula ne kadar hazır olduğunu da değerlendirmeniz gerekir. Ancak çocuğun kendi olgunluğu kadar dış koşulların da uyumu etkilediği unutulmamalıdır. Örneğin; öğrenci sayısının çokluğu, öğretmenin ve ailenin ilk günlerde çocuğun performansına ait yüksek beklentileri de çocuğun ilk günlerdeki uyumunu olumsuz yönde etkileyebilir.

Çocuğunuz ilkokula hazır mı?
Çocuğunuzun ilkokul olgunluğuna erişip erişmediğini anlayabilmeniz için aşağıdakilere dikkat edin!

  • Bağımsız olarak hareket edebilme ve sorun çözebilme becerisine sahip mi?
  • Kendini ifade edebilecek yeterli kelime bilgisine ve cümle kurma yeteneğine sahip mi?
  • Duygularını ifade edebilir mi?
  • Kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir mi? (Yemek, giyinme, temizlik vb.)
  • Yaşıtlarıyla sosyal ilişki kurabilecek beceriye sahip mi?
  • El becerileri yeterince gelişmiş mi?
  • Genel koordinasyonu yeterli mi?
  • Yaşının gerektirdiği kavram bilgisine sahip mi?
  • İhtiyaçlarını geciktirebiliyor mu?
  • Kurallara uyma becerisi gelişmiş mi?
  • Sorumluluk alabiliyor mu?
  • Dikkati ve konsantrasyonu yeterli mi?

İlkokul seçerken dikkat!

  • Okul ve öğretmenle işbirliği yapın, çocuğunuzu iyi tanıyın.
  • Çocuklarla bir arada olmaktan keyif alan, enerjik, güler yüzlü bir öğretmen arayın.
  • Öğrenci sayısını göz önünde bulundurun.
  • Okulda rehberlik servisi olmasına dikkat edin.
  • Çocukların bireysel farklılıklarına özen gösteren ve çocuğunuzun potansiyeline uygun bir okul seçin.
  • Seçtiğiniz okul, çocukların farklı sosyal aktivitelerde yer almalarına teşvik eden bir okul olsun.
  • Ödev yüküyle bunaltan değil; okulda öğretmeyi hedefleyen bir okul seçin.
  • Mümkün olduğunca az mevcutlu sınıfları bulunan bir okul tercih edin.

Okul fobisİ

Okul korkusu ya da okul fobisi; çocuğun okula gitmek istememesi, okulda kalmakta zorluk çekmesi, bu nedenle çeşitli bahaneler uydurması ve bu duruma bazı fiziksel belirtilerin eşlik etmesidir. Okul fobisinde korkunun asıl kaynağı okul değildir; daha çok çocuğun evden ayrılmak istememesiyle ilgilidir. Bu, anaokulundan üniversite yıllarına kadar uzanabilen ciddi bir sorundur. Genellikle profesyonel yardım gerektirir ve çocuğun yaşı büyüdükçe problemin çözümü de güçleşir. Çocuğun okula gitmek istememesinin ve okulda kalmak istememesinin asıl sebebi ayrılık kaygısıdır. Anne-babadan ayrıldığında onlara bir şey olacak korkusuyla endişelenir. Özellikle de okul öncesi eğitim almayan çocukların bir kısmı birinci sınıfa başladıklarında bu endişeyi yoğun bir şekilde yaşarlar. Okulda ilk günlerin ardından bu çocukların büyük kısmı bu korku ve endişelerden kurtulur. Anne ve babasının her gün kendisini alacağı güvenini hissetmesi çocuğu rahatlatır. Ancak bazı çocuklar zaman geçse de bu endişeyi yoğun bir şekilde yaşamaya devam ederler. Bu durumda profesyonel bir yardım alınması zorunludur. Okul fobisi olan çocukların genellikle ailelerinin de benzer şekilde kaygılı oldukları ve kendi kaygılarını çocuklarına yansıttıkları görülür. Özellikle zor elde edilmiş, kaybedilme korkusu yaşamış, geçmişlerinde kayıp öyküsü olan, sağlık problemleri olmuş çocukların anne-babalarında çocukla ilgili endişelere daha sık rastlanır. Annebabalar çocuğu gereğinden fazla koruyarak farkında olmadan kendilerine bağımlı hale getirirler. Bu bağımlılık hissi de çocuğun anne-babadan ayrı kaldığı her ortamda anne-babayı kaybetme korkusu yaşamasına ve bu nedenle de bir türlü bulunduğu ortamda kendini rahat hissetmemesine neden olur. Böyle bir durumda çocukla bağımlılık ilişkisinin yerini, çocuğa güven veren bir ilişki tarzının alması gerekir. Aileler genellikle bunu yardım almadan başaramazlar. Çünkü bu tutum neredeyse çocuk doğduğundan beri geliştirilmiş bir tutumdur. 3-6 yaş arası bu soruna müdahale daha kolaydır. Bu nedenle de profesyonel bir yaklaşımla anaokulunda bu sorunun çözülmesi ileride ortaya çıkabilecek problemleri önlemek açısından son derece önemlidir. Bu belirtileri gösteren çocuklar mutlaka anaokuluna gönderilmeli ve bu aşamada sorun çözülmelidir.

Okula alıştırmak için…
Çocuk 6 yaşına gelmeden çok daha önce okula, öğrenmeye ve sosyalleşmeye motive edilmelidir. Okula gitmenin büyüme belirtisi olduğu vurgulanmalı, yeni bilgilerin öğrenilmesi teşvik edilmeli, bu bilgileri günlük hayatta kullanma fırsatı verilerek çocuk heveslendirilmelidir. Okula hazırlık çok uzun bir süreçtir. Bu önemli süreci okula başlama öncesindeki yaz aylarına sığdırmaya çalışmak pek gerçekçi değildir. Çocuk sürekli gelişen, büyüyen bir varlıktır ve gelişimin tüm aşamalarında çocuğu desteklemek, yaşının gerektirdiği becerilere teşvik etmek, özbakım becerilerini, sosyal becerilerini desteklemek önemlidir. Yemek yeme, giyinme-soyunma, tuvalet eğitimi gibi günlük temel alışkanlıkların ve sorumluluk duygusunun geliştirilmesi çocuğu okula hazırlamanın temel koşullarıdır. Bebeklik döneminden itibaren oyuncak seçimi de okula hazırlıkta önem taşır. Oyuncak çeşitliliği, çocukla oynamak, yaratıcılığın geliştirilmesi ve masa başı oyun ve aktiviteye alıştırmak hem çocuğun dikkat ve konsantrasyonunu geliştirir, hem de okula çok daha kolay uyum sağlamasına yardımcı olur.

Evdeki çalışma ortamı önemli!
Eğer mümkünse çocuğun kendisine ait bir çalışma odasının bulunması gerekir. Bu odanın masasının, sandalyesinin, ışıklandırmasının çalışmaya uygun olması, çocuğun gözünün önünde fazla dağınıklığın ve fazla uyarıcının olmaması önemlidir. Mümkün olduğunca sade bir oda olmalıdır. Çalışma masasının üstünde gerekli materyaller bulunmalı, ama gereğinden fazla şey bulunmamalıdır. Okul malzemelerinin bir düzen içinde bulunması, defter ve kitaplarının kolayca ulaşılabilir bir yerde durması sağlanmalıdır. Çocuğun uyku saatleri çalışma düzeni açısından son derece önemlidir. Bu nedenle hafta sonları da hafta içinde uyuduğu saatlerde uyumaya alıştırılmalı, böylece uyku düzeninin bozulması engellenmelidir. Eve sık ve kalabalık misafir davet etmek, çocuğun uyku düzenini bozabilir. Zorunlu olmadıkça bu ziyaretleri hafta sonuna aktarmakta yarar vardır. Evde çok hareket, yüksek ses, tartışmalar ve yüksek sesle yaşanan problemler çocukların dikkat ve konsantrasyonlarını olumsuz etkiler. Bunlardan kaçınmak ve çocuğa sakin, huzurlu bir ders çalışma ortamı yaratmak gerekir. Çocuğun ders çalıştığı saatlerde anne-babanın da kitap, gazete, dergi okuması ya da benzer bir işle uğraşması çocuğun ders motivasyonunu arttıracaktır. Anne ve babası televizyon seyrederken okula yeni başlayan bir çocuğun dersine konsantre olması zordur. Ve ilk yıl, ders çalışma alışkanlığı kazanmada oldukça belirleyici bir yıldır. Çocuğu teşvik etmek ve ders çalışmasını kolaylaştırıp dersi zevkli bir hale getirmek sonraki yıllar için de çok önemlidir. Ders sonuna çocukla birlikte yapılacak keyifli bir aktivite koymak, ders aralarında çocuğun hoşlanacağı atıştırmalık yiyecekler getirmek, ders sonunda öğrendiklerini anlatmasını istemek ve bu konuda onu övmek çocuğu ders çalışmaya istekli hale getirecektir.

Okullarda güvenlik önlemleri
Evleri, okulları, oyun parklarını, kısacası çocukların bulunabileceği tüm alanları güvenli hale 1 getiren ürün ve çözümler sunan ParkZon Çocuk Güvenlik firmasından Çocuk Güvenlik Uzmanı Pekcan Birinci, okullarda mutluka güvenlik önlemi alınması gerektiğinin altını çiziyor. Pekcan Birinci güvenlik önlemleriyle ilgili bize şunları anlattı: "Bilindiği gibi 0-6 yaş arası çocuklar çok hareketlidir, keşfetmeye, araştırmaya, denemeye çok açıktır ve üstelik tehlike bilincine henüz sahip değillerdir. Çocuklar güvenli olmayan yerlerde her an kaza riskiyle karşı karşıyadır. Özellikle de çok çocuğun bulunduğu kreş ve yuva gibi yerlerde bu risk daha da fazladır. Çocukların gözetimde olması da kazaları tam olarak önleyememektedir. ABD'de yapılan istatistikler; 0-6 yaş grubu çocukların uğradığı kazaların yüzde 48'inde, çocuğun bir yetkilinin gözetiminde olmasına rağmen meydana geldiğini gösterir. Türkiye'de de en son yaşanan ve basında çok yer alan İstanbul Maltepe'de anaokulu öğrencisi Efe, okuldayken kırılan lavabonun boğazını kesmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Sadece bu acı gerçek bile bize güvenlik önlemleri almanın kaçınılmaz olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Peki siz; kendi çocuğunuz için anaokulu seçerken güvenli olup olmadığını biliyor musunuz? Eğer bilmiyorsanız lütfen sıralayacağım sorulara kendi cevaplarınızı verin. Vereceğiniz cevapların içinde bir tane bile hayır olması, maalesef çocuğunuzun zamanını en çok geçirdiği anaokulunda güvenli olmadığını göstermektedir.

  1. Çocukların düşmemesi için merdivenlerinizde iniş ve çıkışlar güvenli mi?
  2. Merdivenlerde korkuluk aralıkları için korkuluklardan tırmanılmaması veya aradan düşmelerini önlemek için güvenlik önlemi var mı?
  3. Merdiven basamaklarında iniş çıkışta kaymaması için, uygulama var mı?
  4. Koridorlar uygun şekilde aydınlatılıyor mu?
  5. Tüm elektrik prizleri, özel koruyucular var mı?
  6. Ulaşılabilecek seviyedeki elektrik kabloları, koruma içinde mi?
  7. Mobilyaların keskin köşe ve kenarları güvenli mi?
  8. Radyatörlerin köşe ve kenarları güvenli mi?
  9. Çocuğun koşup, çarpabilme ihtimali olan duvar ve kolonların keskin kenarları korumalı mı?
  10. Oyun alanlarının zemininde yumuşak bir zemin malzemesi kullanılmış mı?
  11. Lavabo ve tuvaletlerdeki teçhizat ve mobilyalar yuvarlak kenarlı mı?
  12. Lavabo ve tuvaletlerin zeminleri kaymaz özellikte mi? Değilse hijyenik ve geçerli bir kaydırmazlık önlemi var mı?
  13. Çocukların kapıya elini ve parmağını sıkıştırmaması için koruyucu aparat var mı?
  14. Kapılarınızda, kapının arka tarafa çarpmasını önleyen kapı tutucu aparatlarının çocuklar tarafından çıkarılıp yutulmaması için tek parçalı olması gerektiğini biliyor musunuz?
  15. Kapıların kilitleri, acil durumda dışarıdan açılabilir durumda mı?
  16. Kapıların içeriden kilitlenmeyecek şekilde olması ve anahtarların üzerinde tutulmaması gerektiğini biliyor musunuz?
  17. Sınıf kapılarının varsa camları temperli veya lamine değilse, önlemi var mı?
  18. Yerden veya alt seviyeden başlayan pencerebalkon camlarına kırılmasını güçleştiren, kırılsa bile dağılmasını önleyen cam filmi uygulaması var mı?
  19. Pencere ve balkonlarınızda güvenlik kilidi var mı?
  20. Perdelerin ve jaluzilerin açma kapama ipleri çocukların ulaşamayacağı yükseklikte duruyor mu?
  21. Balkonların güvenlik önlemi var mı?
  22. Özellikle bir deprem bölgesi olan ülkemizde ölüm ve yaralanmaların önemli bir bölümünün eşyaların üzerimize düşmesi ile meydana geldiğini biliyor musunuz?
  23. Dolap vb. yüksek eşyaların depremde devrilmemesi ve zarar görmemeniz için gerekli korunma önlemleri var mı?
  24. TV, bilgisayar monitörü gibi devrilebilecek cihazlar sabitlenmiş mi?
  25. Çocukların tırmanıp da devirebileceği dolaplar duvara sabitlenmiş mi?
  26. Okulda yangın algılama için duman ve gaz de- 42 AĞUSTOS 2011 dektörü var mı?
  27. Okulda yangın söndürme cihazı var mı?
  28. Okuldaki müdür ve öğretmenler ilkyardım eğitimi almışlar mı?
  29. Okulda ilkyardım dolabı var mı?
  30. İlaçlar kilitli olarak özel ilaç kutusunda veya özel kilitli ilkyardım dolaplarında mı muhafaza ediliyor?
  31. Zehirli madde içeren temizlik maddeleri her zaman kendi orijinal ambalajında mı saklanıyor?
  32. Deterjan ve temizlik malzemeleriyle zehirli maddeler (haşere ilaçları gibi), çocukların ulaşamayacağı ve güvenlik kilidi olan kapalı dolaplarda mı tutuluyor?
  33. Çocukların açması istenmeyen tesisat dolapları gibi bölümlerde güvenlik kilitleri var mı?
  34. Bahçedeki çiçeklerin zehirli olup olmadığını biliyor musunuz?
  35. Bahçe bakımı ile ilgili aletler kilitli bir bölümde bulunduruluyor mu?
  36. Böcek ve tarım ilaçları gibi zehirli maddeler, havalandırılabilen kilitli yerlerde muhafaza ediliyor mu?
  37. Bahçenin ilaçlandıktan sonra çocukların bahçede oynaması için en az 48 saat geçmesinin beklenmesi gerektiğini biliyor musunuz?
  38. Eğer okulda havuz varsa etrafı uygun güvenlik önlemiyle çocukların ulaşamayacağı şekilde kapatılmış durumda

ARKADAŞINA GÖNDER
Okula hazırlık rehberi
* Birden fazla kişiye göndermek için, mail adresleri arasına “ ; ” koyunuz
SON DAKİKA