Caminin karşısında biraz yukarda bulunan Tophane-i Amire, halen Mimar Sinan Üniversitesi'ne bağlı bir sanat merkezi olarak kullanılıyor. Tarihi yapı, dönemsel sergilere ev sahipliği yapıyor. Mekandaki Mimar Sinan ve Yaratıcı Dehanın Şaheserleri sergisi 31 Mayıs'a kadar görülebilir. Karaköy'ün en önemli sanat merkezlerinden biri kuşkusuz İstanbul Modern. 10. yılını kutlayan müzede Türkiye'de üretilen modern ve çağdaş sanatın ilk günden bugüne geçirdiği dönüşümü gözler önüne seren Geçmiş ve Gelecek adlı koleksiyon sergisi görülebilir. Mehmet Güleryüz Retrospektifi de 28 Haziran'a kadar devam ediyor. Kılıç Ali Paşa Camii'nin yakınında yer alan Sahi, Karaköy gezisinin alışveriş ayağının olmazsa olmazlarından. Orijinal reçetelere sadık kalınarak tamamen doğal malzemelerle yapılan lokum enfes. Biz narlı ve Antep fıstıklısının tadına baktık ve bayıldık. Baklava Antep'ten günlük bir tepsi geliyor. Sahi'de hediyelik eşyalar da bulunuyor. Bir de teras kafesi var. 09.00-22.00 arası açık.
Fransız Geçidi'nin içindeki iki mağaza Karaköy gezinizde muhakkak uğramanız gereken duraklar. İlki Kağıthane House of Paper. Bildiğimiz kırtasiyelerden çok daha fazlası. Grafik tasarımcı Emine Tusavul'un tasarladığı, ağırlıklı olarak İstanbul'u anlatan ve kağıttan yola çıkarak tasarlanmış kağıt ürünler mevcut. Fashion at Eye, namı diğer Gözlük Gurusu bir başka ilginç mağaza. Burada yeni ve vintage gözlükler satılıyor. Karaköy'de son zamanlarda ev dekorasyonu mağazalarının da yıldızı parlıyor. Farklı mağazalarda tasarım ya da antika mobilyalar bulmak mümkün. Akçe sokaktaki Antemiyon'da antika ve dönem mobilyaları bulunuyor. Mumhane Caddesi'ndeki Bou Art&Design bir başka adres. Şebnem Buhara ve Banu Çoruh'un kurduğu bu mağazanın koleksiyonunda aksesuvarlar, aydınlatma üniteleri ve mobilyalar var. Sıkı bir restorasyondan geçen Fransız Geçidi'nin içinde farklı restoran ve kafeler var. Rıhtım Caddesi tarafından girerken sağda modern meyhane Ma'na, sağda ise Bej karşılıyor gelenleri. Nefaset, Ops Passage, Paps Italian ve Mums Cafe de uğurlama faslında karşımıza çıkıyor.
BUTİK SİMİTÇİ
Geçidin bitiminde Mumhane Caddesi üzerinde burnumuza mis gibi simit kokusu çarpıyor. Bu iştah kabartan kokunun sebebi 83 numaradaki Galata Simitçisi. 30 yıldan uzun zamandır bu minik dükkanda çıtır çıtır simitler yapan usta da Mehmet Özdemir. Dünyanın dört bir yanından belgeselcileri ağırlayan Özdemir hafta sonları günde ortalama bin simit sattıklarını anlatıyor bize. Simit de ikram ediyor elbette. Simit gerçekten çok lezzetli. Fırın pazar günleri kapalı. Birkaç sokakta son yıllarda sayısız kafe ve restoran açıldı. Fitili ateşleyen mekan Karabatak Karaköy. Hemen çaprazındaki mekan Unter özellikle akşamları tercih ediliyor. Biraz geride, Hoca Tahsin Sokak'ta çay severleri memnun edecek bir mekan var. Adı Dem. Yüzlerce çeşit çay servis eden mekan özellikle kahvaltı için ideal. Üç beş adım atarsanız Kılıç Ali Paşa Mescidi Sokak da farklı seçenekler vaat ediyor. Pim bunlardan biri. Ferah bir mekan ve sayısız kahvaltı seçeneği var. Hafta içi bile dolu. Hemen ilerideki Baltazar hamburgerleriyle ünlü. Yanındaki mekan Coffee Sapiens adından da anlaşılacağı gibi bir kahveci. Karşısındaki Muhit ise bu sokağın en eskisi. Bir kavanozda tramisu'ları var ki parmaklarınızı yersiniz desek yanlış olmaz.
ÇAY DENİNCE PİERRE LOTİ
Eyüp İslam dünyasının en kalabalık dini ziyaret yerlerinden biri olan Eyüp Sultan Camii'ne ev sahipliği yapan, türbe ve mezarlıklarıyla ünlü bir semt. Semtin başlıca anıtı olan bu camii adını Eyüp-el Ensari'den alıyor. Eyüp Sultan Camii'nden ileriye ve yukarıya gidince mezarlıklara dalarız. Bu tepenin sonunda Pierre Loti'nin gittiğine inanıldığı için onun adıyla anılan, bir hayli turistik ve kalabalık bir kahve var. Manzara yer yer sanayileşme sebebiyle çekiciliğini biraz kaybetmiş olsa da Haliç'in ağzına doğru bakıldığında buradan güzel bir İstanbul manzarası seyretmek mümkün. Pierre Loti'de en çok ne tüketiliyor derseniz eskiden yanıt muhtemelen çay ya da kahve olurdu. Bugün herkesin elinde bir şişe geçirilip kızgın yağda kızartılan patates dilimleri var. Bu kalori bombasının adı çılgın patates ve bir çöpü 5 TL. Çayınızı yudumlayıp manzaranın keyfine vardıysanız az ilerdeki mezarlıkta yatan mühim zatları ziyaret etmek isteyebilirsiniz. Hayata 1983'te gözlerini yuman ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek'in ve Türkiye Cumhuriyeti ordusunun Atatürk'ten sonraki tek mareşali Mareşal Fevzi Çakmak'ın mezarları burada bulunuyor. Yol biraz yokuş, biraz da merdiven çıklıyor. Uyarmadı demeyin!
LÜKS DÜKKANLAR VE GÜLERYÜZLÜ ESNAF BEBEK'TE
Bebek adını burada oturan ve takma adı 'bebek yüzlü' olan bir devlet memurundan, muhtemelen bir bostancıdan alıyor. 1950'lerden bu yana özellikle diplomatların ve yabancı işadamlarının gözde semti. Bebek çarşı güzel olduğu kadar pahalı dükkanlarla bezeli. Bademezmecisi, balıkçısı, ne ararsan bulabileceğin şarküterisi, mücevherci vitrinini aratmayan manavı birinci sınıf. Deniz kıyısındaki görkemli taş bina Mısır Sefareti'nin yazlığı. Bu binayı Mısırlı Hıdiv ailesi özel konut olarak yaptırmış. Bu binanın biraz ilerisinde Bebek Parkı'nın hemen yanında Mimar Kemalettin imzalı bir cami var. Semtte ayrıca bir Rum kilisesi, bir Katolik kilisesi, bir de yetimhane bulunuyor. Bebek denince akla ilk gelen mekan, caminin yanında, sahil tarafında bulunan Bebek Kahve. Tam 65 yaşında. Tahta masa ve sandalyeleri artık bir klasik. Biraz fiyatlı da olsa menüdeki her şey birbirinden lezzetli. Hafta sonları köpeğini gezdirenleri ve sayısız ünlüyü masalarında görmeniz mümkün. Bebekte sahil boyunca restoran ve kafeler yan yana dizili. Balık lokantaları ağırlıkta. Happily Ever After kahvaltı için tercih ediliyor. Yılların Baylan Pastanesi de 2010'dan beri Bebek'te. Spesiyalitesi kup griye. Karamelli, krokanlı ve kedi dilli bir tür dondurmalı tatlı. Reçetesi 1954'ten bugüne ulaşan bu lezzet sahil yürüyüşünüzün tatlı ödülü olabilir. Eğer manzaraya biraz yukardan bakayım derseniz uğramanız gereken mekan Mangerie. Bulunduğu binanın üçüncü katında. Biraz gizli. Fakat şahane manzarası nedeniyle balkonu yaz kış dolu. Hafif bir öğle yemeği ya da şık bir akşam yemeği için ideal. Ara sokaktaki Bebek Köftecisi hem uygun fiyatlı hem lezzetli. Köfte, piyaz, ayran üçlüsünün en güzel örneklerini burada tadabilirsiniz. Bebek gece kuşları için de alternatiflerle dolu. İsterseniz Lucca'da dönemsel sergilerden birini gezerken ünlülerle dirsek dirseğe içkinizi yudumlayın, isterseniz Tektekçi'nin meyveli shot'larından birini tadın ya da biraz ilerdeki Taps'te manzaralı pub keyfi yapın. Seçim sizin. Bebek'te dolaşırken karşınıza köşe başında bir minik tezgah çıkacak. Üstü meyve dolu. Bir de enginar. Malum baharın gelişi enginarın tezgaha düşüşünden belli olur. İşte tazecik enginarları soyan kişi, bu tezgahın sahibi Eyüp Kırmızı. 52 yaşındaki Kırmızı, 12 yaşından beri bu köşede sebze meyve satıyor. Sabah 9.00'da tezgahını açıyor. Hava kararıncaya kadar burada. Az ilerde İstanbul'da hiçbir yerde yabancı dilde gazete, dergi satılmazken envai çeşidini bulabildiğiniz yer Dünya Aktüel Kitabevi var. 150'den fazla dergiyle burası hâlâ yabancı yayın müdavimlerinin ilk tercihi. Biraz ilerde sağda zeytin ve zeytin ürünlerini bulabileceğiniz Laleli bulunuyor. Ara sokaklarda yeni açılan mağazalarda genellikle tasarım ürünler satılıyor. Chic Town Deco ev dekorasyonuyla ilgilenenlerin saatlerini geçirebilecekleri bir yer. Bebek'te çok sayıda galeri bulunuyor. Büyük Bebek Deresi Sokak'ta Evin Sanat Galerisi var. 1996'dan beri sergilere ev sahipliği yapan mekanın sahipleri Evin ve Ümit İyem. İnşirah Sokak'ta Özlem Alıcı'nın kurduğu Art Galerim bulunuyor. Sahildeki Chilai'ın üçüncü katı da galeri olarak hizmet veriyor. Popüler mekan Lucca da sanatsever. Mekanın duvarları sergilere ev sahipliği yapıyor. Galeri bana yetmez derseniz kısa bir sahil yürüyüşünün ardından Rumeli Hisarı'ndaki Perili Köşk'e uğrayabilirsiniz. Yapıda 2007'den beri çağdaş sanat müzesi Borusan Contemporary bulunuyor. Müzede nisan başında açılan üç yeni sergi ilginizi çekebilir.
LALE, ERGUVAN VE SANAT EMİRGAN'DA
Emirgan'ın adını Emir Gune adında İranlı bir emirden aldığı düşünülüyor. Emirgan'ın içlerine girildiğinde geçmişin kokusunu duymak mümkün. Semtin girişindeki bir kısmı ahşap olan Emirgan Camisi, 1781'de 1. Abdülhamit tarafından Şehzade Mehmet ve onun annesi Hümaşah Sultan anısına yaptırılmış. Hemen ilerisindeki yedigen mermer çeşmeyi Hümaşah Valide Sultan yaptırmış. Emirgan'daki önemli binalardan biri de yolun iç tarafında, pembe boyalı Mekke Şerifi'nin ailesine ait olan yalı. Biraz yukarıdaki Emirgan Korusu kentin nefes alınabilen az sayıda yerlerinden biri. Çelik Gülersoy önderliğin Turing'in restore ettiği Sarı ve Beyaz köşkler korunun güzelliğini artırıyor. Buralarda yemek yiyebilirsiniz. Koru bu günlerde lale şenliğine de ev sahipliği yapıyor. Binlerce çeşit laleyle süslenen koruda şenlik 30 Nisan'a kadar sürecek. Emirgan'ın en önemli özelliklerinden bir tanesi de erguvan ağaçları. Ağaç nisan sonu mayıs başı arasında birkaç hafta mor çiçekler açar. İşte içinde bulunduğumuz bu günlerde Boğaziçi'nin sembol çiçeği erguvanları Emirgan'da izleyebilir, mis gibi kokularını içinize çekebilirsiniz.
ÇINARLARIN ALTINDA KAHVALTI
Sahil tarafındaki çınar ağaçları altındaki kahveler uzun yıllardır ününü koruyor. Yaşlı çınar ağaçlarının gölgelediği bu kahvelere Yahya Kemal'in sık sık uğradığı biliniyor. Mükellef bir kahvaltı için Sütiş'e uğrayabilirsiniz. Hafta sonları bitmek bilmez gibi görünen sıra gözünüzü korkutmasın. Servis hızlı olduğu için kısa süre içinde oturulacak yer bulunuyor. Geleneksel çınaraltı keyfinden ötesini istiyorsanız, size önerimiz La Boom. Sakıp Sabancı Caddesi'ndeki mekanın şefi Fikri Kaya. Menüde dünya mutfağından örnekler var. Özellikle yaz aylarında manzaralı terasında güzel partiler yapılıyor. Emirgan'da bir başka gurme durak da Sabancı Müzesi'nin içinde bulunan Müzedechanga. Pazartesi günleri hariç haftanın her günü öğle ve akşam yemeği servis eden mekanın mutfağında Tarık Beyazıt and Savaş Ertunç imzası var. Çılbır da yiyebiliyorsunuz, lor ve ıspanaklı tortellini de... Üstelik mekan bir süredir müzedeki serginin temasına uygun tasarımlı yemekler de servis ediyor. Gerçek bir gastronomi macerası yaşamak istiyorsanız Müzedechanga doğru adres.
Emirgan'a kadar gelmişken koruda yeni açılan lale müzesine de uğramamak olmaz. 400 yıllık bir bina içinde bulunan müzede laleyle ilgili ne ararsanız var. Müzede şu an İsmail Acar'ın resim sergisi de görülebilir. Emirgan Atlı Köşk'te bulunan Sakip Sabancı Müzesi artık semtle özdeşleşti. Müzenin ana binası olan villa, 1927 yılında Mısır Hidiv ailesinden Prens Mehmed Ali Hasan tarafından İtalyan mimar Edouard De Nari`ye yaptırılmış ve Hıdiv ailesinin değişik mensupları tarafından uzun yıllar yazlık konut olarak kullanılmış, kısa bir süre de Karadağ Sefareti olarak hizmet vermiş. 1950'de Sabancı ailesi tarafından satın alınan köşk 2002'den beri de bir müze. Bugün zengin koleksiyonu, kapsamlı uluslararası geçici sergileri, eğitim programları, yapılan çeşitli konser, konferans ve seminerleriyle çok yönlü bir mekan olan müzesi pazartesi hariç her gün gezebilirsiniz. 27 Temmuz'a kadar devam eden geçici sergi Buluşma - Reunion hayatlarının bir noktasında Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı'ndan yolu geçen gençlerin profesyonel sanatçılar olarak ürettikleri eserleri ilk defa bir araya getiriyor.
TARİHLE MODERN HAYAT FENER-BALAT'TA ELELE
Fatih'in Haliç kıyısındaki Fener ve Balat semtleri arka sokaklarında pek çok tarihi yapı, pek çok öykü barındırıyor. Sokaklarda, çoğu bakımsız cumbalı ahşap evler var. Bizans deniz surlarının içinde kurulan Fener'de yaşayan Rum nüfus, fetihten hemen önce evlerini terk etmiş ancak Fatih Sultan Mehmed'in kendilerine dokunulmayacağı ve ibadetlerinde serbest bırakılacakları garantisini vermesi üzerine geri dönmüşler. Fener ve Ayvansaray arasında yer alan Balat ise, karşısındaki Hasköy gibi geniş Yahudi nüfusunu barındırmış yıllarca, bu nedenle de cami ve kiliselerle birlikte sinagoglar da günümüze ulaşmış. Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi semtin en önemli tarihi yapısı. Eğer İstanbul'daki Bizans kiliselerinin en parlak dönemlerinde nasıl göründüğünü merak ediyorsanız patrikhaneyi mutlaka görmelisiniz; muhteşem dekorasyonu, ışıl ışıl ikonaları ve Hz. İsa'nın ışığı anlamına gelen mumları ile çok etkileyici bir bina. Aziz Stefan Bulgar Kilisesi sahilde yer alıyor. Bugün daha çok Makedonyalıların kullandığı kilise her gün 09.00 - 17.00 arası açık. 1881 yılında mimar Pericles Demades tarafından Fransa'dan ithal edilmiş malzemeler kullanılarak inşa edilen devasa kırmızı tuğla bina Fener Rum Erkek Lisesi. Zaman zaman "Kırmızı Kale" olarak da isimlendirilen yapıyı görmeden turu tamamlamamak gerek.
YEME, İÇME VE ALIŞVERİŞ TURU
Semti gezerken biraz mola vermek isterseniz sokak aralarında ufak kafeler var. Bunlardan biri Cafe Fener. 163 yıllık yapıdaki kafede şömine ve piyano var. Biraz ilerde, Akçin Sokak'ta masalarını dışarıya atmış olan kafenin adı Hanımeli. Sahibi Kadriye Hanım sıfır yağlı çikolatalı pastasının tadına bakmadan kalkmanıza izin vermiyor. Semtin son dönemlerde yıldızı parlayan yeri Yıldırım Caddesi. Eskicisi de var, el yapımı ayakkabı satan dükkanı da... Cam atölyesi ile vejetaryen kafe yan yana... Cadde dediğimize bakmayın aslında daracık bu yol. Girişinde el yapımı ve vintage parçalar satan Rag'n Roll adında bir mağaza var. İki buçuk aydır açık. Sahibi beş senedir bu semtte yaşayan Mimar Deniz Özdeniz. Ağırlıklı olarak kadınlara hizmet veriyor. Hemen yan komşusu bir ayakkabıcı. Minush bildiğiniz ayakkabıcılara pek benzemiyor. Hepsi Mine Atalar'ın tasarımı ve el yapımı. O bu sokağın eskisi. Yaklaşık dört senedir açık olan mağazada ayakkabıların fiyatları 290 ila 325 TL arasında değişiyor. Karşılarındaki rengarenk kafenin adı Naftalin K. Kedi dostu ve vejetaryen bir mekan. Yaklaşık yedi ay önce açılmış. Sahibi Zeynep Hakgüder Yılmaz. Karşı köşedeki Naftalin Vintage'ın sahibi Bülent Yılmaz'la evli Zeynep Hanım. Aslında kütüphaneci. Eski bir depo olan bu mekanın küllerinden doğmasını sağlamış çift. Öyle şirin bir yer ki. Müzikler pikaptan bir kere. Plak bitince Zeynep Hanım koşarak gidip değiştiriyor. Duvarlar eski resim ve posterle dolu. Soba yanıyor bir köşede. Üstelik menü yöresel yemek ve kahvelerle dolu. Hatay mutfağından lezzetler servis ediliyor. Mardin kahvesi ünlü. 7 TL. Eğer kısa bir mola vermek yerine güzel bir yemek yemek istiyorsanız Agora Meyhanesi'ne gidebilirsiniz. Burası şarkılara konu olan Agora Meyhanesi'nin yeni hali. Mürselpaşa Caddesi'ndeki meyhane mekânın 100 yılı aşkın geçmişine sadık kalınarak ama bir yandan da nostalji rüzgarına kapılmadan tasarlanmış. Balat'ı gezerken uğramanız gereken bir başka lezzet durağı da Balat turşucusu. Burası 43 yıllık bir turşucu. Tadı, tuzu, sirkesi tam tadında. Kütür kütür.