İTÜ Mimarlık Fakültesi'nden bir grup öğrenci, okulda verilen teorik bilgileri dışarıda da deneyimlemek ve mimarlık hizmetini erişemeyen yerlere götürmek amacıyla Ölçek 1/1 Topluluğunu kurdu.Topluluğun kurucusu Hakan Kaçmaz, Kahramanmaraşlı olduğu için, ilk çalışma bu ilde yapıldı. İldeki yöneticilerin desteğini de alarak, Kahramanmaraş'ta bir köy okuluna öğretmen lojmanı inşa etti. Giresun'da bir köyün balıkçı barınaklarını da yerel ustalarla el ele vererek yeniledi. Öğrencileri, tasarım, organizasyon, kaynak bulma ve uygulama süreçleriyle tanıştıran topluluk, 3 yıl önce "Herkes İçin Mimarlık Derneği" adıyla yeniden yapılandı. Dernek sadece İTÜ ile sınırlı kalmadı, her okuldan öğrenci ve mimarlara da açıldı. "Herkes İçin Mimarlık Derneği", Ölçek1/1'den deneyimleri ve projelerle yola çıktı. Taşımalı eğitimin başladığı 1990 yılından itibaren işlevini yitirmiş, boş on binlerce okul olduğunu fark etti pırıl pırıl beyinler. Atıl köy okullarından yeni kazanımlar yaratmayı hedeflediler. Atıl Köy Okulları Projesi uygulamaya konduğunda, ilk olarak, işlevini kaybeden 900 okul ile Ordu dikkati çekti. Kargı ve Çaka köyleri pilot seçildi. Kargı'da 230 öğrencili okulun ek binası tamamlandı. Çaka Köyü'nde 25 yıl önce terk edilmiş, denize sıfır köy okulu yeniden kullanıma hazır hale getirildi. Gençler, gündüz mimarlık hizmeti verir, inşaatta ter dökerken, akşamları köy halkıyla bütünleşti, onların asker uğurlamasına da düğününe de katıldı, film gösterimleri yaptı. Zaman içinde İstanbul'daki okullarından mezun olup büyüdükleri şehirlere dönenler de kendi çevrelerine bakmaya başladı. Bu kapsamda Bahçeşehir Mimarlık mezunu Didem Veryeri de babasının şirketinde projeler çizerken, İzmir ve çevresindeki, taşımalı eğitim dolayısıyla atıl kalan köy okullarını araştırdı. Atıl okul sayısı, düşündüğünün çok üzerindeydi. Her başvurduğu yerden olumlu cevap aldı, hatta bu girişimini duyan bazı köylerden, 'Bizim okulumuzu değerlendir" diye başvurular gelmeye başladı. Yaşıtlarının deniz kıyısında, yurt dışında geçirdikleri zamanları seve seve köylere hizmet vermek için ayırmaya hazır, pırıl pırıl iki genç ile heyecanlarını paylaştık.
Dernek olarak amacınız ne? Atıl okulları kazanmak mı?
- Bu derneğin projelerinden sadece biri. Amacımız her türlü soruna mimarlık açısından çözüm bulmak. Herkes İçin Mimarlık'ın klasik giriş cümlesidir ama, mimarlık sadece yapı yapmak değil. Mimarlığı dışarıdan karar verilip gerçekleştirilen bir uğraş olmaktan çıkarıp, tüm muhatapların görüşlerini alarak katılımcı proje yapmaya çalışıyoruz. Yapmak istediğimiz, genel olarak mimarlığı herkese ulaştırmak. Ama bunun farklı kanalları var. Seferihisar'da bir workshop yaptık. 5 ile 15 yaş arasındaki gençlerle. İnanılmaz iyiydi. Belediye Başkanı Tunç Soyer bize yer verdi. Orada yaşayanlarla çocuk meclisiyle workshoplar, atölyeler yapılacak.
"Bizim köydeki atıl okulu yapın" dendiğinde ne yapıyorsunuz?
- Proje geldiği zaman, gönüllü mimarlık öğrencileri, yükseğini yapanlar, mimarlar, endüstriyel tasarımcılar, konu üzerine atölye gerçekleştiriyoruz, fikirleri ortaya koyuyoruz; ne yapılabilir diye.
Ödemiş'te yaptığınız proje ne?
- İzmir'e geldiğim zaman İl Milli Eğitim'e gittim, proje hakkında bilgi verdim. "Taşımalı sisteme geçilmesi nedeniyle atıl kalmış okulları tekrardan hayata geçirmeyi hedefliyoruz" dedim. Ödemiş önerildi. "3 okul onarımınıza muhtaç" dediler. Ovakent'te bir okula götürdüler, iki katlı okul, 5 yıldır kullanılmıyor. Zihinsel engelliler için okula çevirmek istiyorlarmış.
Başladınız mı?
- Haziran ayında inşaata başlayacağız inşallah. Ağustos ayında tamamlanmış olacak. Bina sağlam, çatısının doğramalarının yenilenmesi lazım. Bakıldığında düz bir okul, ama bizim yapacağımız, özel bir okul. Zihinsel engelliler için meslek edinecekleri bir okul. Biz bu konuyu aldığımızda, İzmir'de zihinsel engelliler için olan 3 okulu gezdik. Engelliler için ne yapılıyor, hangi yaşlarda geliyor, nasıl atölyeler yapılıyor diye. Gördük ki bina yapısal olarak çok değişmeyecek ama 4 tane dersliği, 4 tane de atölye olacak. Biri ev ekonomisi atölyesi. Çocuğun kendi başına yiyip içmeyi, mikrodalga kullanmayı, yatağını katlayıp düzeltmeyi kendi başına var olabilmek için gerekli en basit şeyleri öğreneceği atölye. Bu zorunlu. Diğer atölyelere istediğiniz gibi karar verebilirsiniz dediler. Baktık 3 dönüm bahçe var. 1,5 dönümünü tarım atölyesi yaparız dedik. Yaklaşık 20 zeytin ağacı var, bunları aşılayarak zeytin yetiştirirler, kümes koyabilirler, sera yapabilirler diye ayırdık. Ahşap atölyesi yapabiliriz, çünkü etrafta marangoz var. Oralarda çok nakış yapıyorlar ve Ödemiş pazarında satıyorlar. Dikiş nakış atölyesi de yapabiliriz. Çocuklar için yemekhane ek binası hazırladık. Maliyetini çıkardık. Ödemiş'te biz buna karar verdik. Oradaki köylüyle vakit geçiriyoruz. "Siz burada ne istiyorsunuz?" Bakın biz burada böyle bir şey yapıyoruz, biz katılımcı süreciyle bir tasarımı oluşturmaya çalışıyoruz. Tek kişinin verdiği kararla hareket etmiyoruz. Tasarımları da grup olarak yapıyoruz, buna orada yaşayanları da katmaya çalışıyoruz.
İHTİYAÇ OLAN YERDEYİZ
Mihriban
Duman, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık mezunu. Yüksek lisansını da orada yapmış. Şimdi de doktorasını yapıyor.
Mimarlık idealiniz miydi?
- Aslında tıp istiyordum. Bu dernekte öğrendiklerimle mimarlığa ısınmaya başladım. Sadece proje yap, sat, uygula değil de; mimarlığı yayabilmek ve yararlı bir amaç için kullanabilmek anlamında. Ya da topluma faydası olan hizmet şeklinde bakmaya başladığımda, daha da ısındım.
Köylerde masrafı kim karşılıyor?
- Öğrencilere hiçbir şey harcatmamaya çalışıyoruz. Gönüllülük esasına göre çalıştığımız için dışarıdan desteğe ihtiyacımız var. Biz derneği anlatmaya başladığımızda insanlarda klasik anlamdaki yardım kuruluşu derneği algısı oluşuyor. Biz inatla bu yardım götürme veya birilerine tepeden bakma derneği olmadığımızı anlatmaya çalışıyoruz. Aslında bu bir dayanışma. Şehre nasılsa yapılıyor, kırsala yapılmalı değil. Elimizde bir şey varsa, bunu mekan ayırmadan her yere eşit götürebildiğimizi göstermek. Şehre yapılacak bir proje, kırsala da yapıldığı zaman harika bir şey yapılıyor algısı yaratmamalı. Onun dışında şehirde kendi çapında yaşayan kişilerin başka yerlere hizmet götürme hayırseverliği değil. Kadıköy'e bir proje yaparken ne yapıyorsak, Kargı'da da Çaka'da da yapıyoruz. İstanbul'dan Türkiye'nin her yerine ulaşmak gibi bir kaygıyı taşıyamayız da gerçekleştiremeyiz de. Asıl değerli olan, böyle adımların her yerde başkaları tarafından atılmaya başlanması.
İstanbul'daki çalışmalarınız her yerde örnek alınsın mı diyorsunuz?
- İdol olmak gibi bir derdimiz yok. İsterlerse bize gıcık olsunlar, "Bunların ne işi var burada, biz yaparız" deyip yapsınlar. İstediğimiz, bir şey yapmak ve duyurmak.
"Herkes İçin Mimarlık" tam bir genç derneği gibi görünüyor...
- Evet, bir dernek olduğu için başkan seçmesi gerekiyor ama bir hiyerarşi yok en azından. Birinin aklına bir fikir geldiğinde ve yapacak gönüllüler olduğunda, o fikri gerçekleştirecek vakti olmayanlar çalışmıyor. Herkes elinden geldiğince aklına gelen şeyi yapabiliyor. Bu da bu konudaki dallanmaları sağlıyor. Aslında projemiz, atıl köy okullarını dönüştürüp, yöre halkının ihtiyacına göre tekrar onlara sunmak.
PARAYI BULMAKTA SIKINTI ÇEKİYORUZ
Sponsor sıkıntınız var mı?
- Hepsini kısmetse buluyoruz yavaş yavaş. Milli Eğitim de elinden geldiği kadar yardımcı olacağını söyledi. EGİAD destek veriyor. Malzeme yardımı almada daha rahatız. Tek derdimiz işçilik oluyor. En basiti atölyeye gitmek için yol parası, malzemeyi taşıma parası bulmakta güçlük çekiyoruz.
günlük masraflar imece usulü
Köy okullarını işlevsel hale getirmeye gittiğinizde nerede kalır, ne yer içersiniz?
- Pazara gidiyoruz, alış veriş yapıp pişiriyor, yiyoruz. Köylüler çok yardımcı oluyorlar. Yöresel yemeklerden getiriyorlar. Yiyeceğin biri gidiyor, biri geliyor. Muhtarlar kalacağımız yer konusunda yardımcı oluyor. Köylerdeki öğretmen lojmanı da oluyor, köylünün evi de.