Peş peşe gelen orman yangınları dengemizi bozdu. Bir yandan küresel ısınmaya teslim olup son yılların rekor sıcakları ile kavrulurken, bir yandan da duman altı oluyoruz. Geçtiğimiz hafta sonu
Bodrum, Alanya, Ezine ve özellikle Menderes'ten yükselen dumanlar ve alevler adeta yüreğimizi de dağladı. Nisan ayında Yeni Foça Burunucu'ndaki yangını da göz önüne aldığımızda tehlikenin boyutları gerçekten çok ürkütücü. Yangınların nedenleri genelde
insan kaynaklı. Zira ne yazık ki doğaya, yeşile, temiz su kaynaklarına olan saygımızı tükettik.
Piknik yapmayı da bilmiyoruz, denize girmeyi de beceremiyoruz. Kavurucu sıcakların etkisi ile birer çırayı andıran ormanlarda mangal partisi yapmanın tarifi imkansız görgüsüzlüğü esir almış bazılarını. Piknik sonrası doğaya bırakılan naylon poşet ve plastik su şişeleri doğayı bir plastik çöplüğüne dönüştürürken, kırık cam şişelerin yangına davetiye çıkardığını bilmeyenlerimiz bile var. Araç içi dahil tüm kapalı alanlarda sigara içme yasağı olmasına rağmen, araçlardan savrulan sigara izmaritleri çok ürkütücü. Yazın henüz başında olmamıza rağmen bir anda alevler arasında kaldık.
Büyüklerimizden kalan çok değerli bir mirası bilinçsizce tüketiyoruz. Önce sularımız içilmez, denizlerimiz girilmez oldu. Şimdi de hızla yeşili tüketiyoruz. İzmir Menderes'teki yangının Tahtalı su havzasında olduğunu, burada yanan ormanların İzmir'in canı ciğeri olduğunu söylemeliyiz. Caydırıcı ve ağır cezalar gerekiyor. Eğitim, afiş, ilan, hoşgörü bir işe yaramıyor.
"Ateşle oynama" arkadaş, çaktığın her kıvılcımla geleceğimizi karartıyorsun, yarınlarımızı yakıyorsun, atalarından aldığın en değerli mirası tüketiyorsun.