1990'ların başını hatırlayın...
Yerel radyo patlaması yaşanıyordu.
Öyle bir akım başlamıştı ki, frekans kalmamıştı. Köylerin bile radyoları vardı, hatta TV kanalları da...
Köye, kasabaya misafir geldi mi, canlı yayından "hoşgeldin" denilip, bir de şarkı hediye ediliyordu.
Tek sosyal etkinliği kahvehane ve kapı önü sohbetleri olan köyler daha bir şendi.
Ne yazık ki o güzel günler çabuk geçti.
Neşe kaynağı olan yerel radyoculuğun ömrü, değirmenin suyu bitinceye kadar sürdü.
Yeterli reklam desteği alamayınca ekonomik darboğaza giren kanalların büyük bölümü kapandı!
Yayın yaptığı bölgenin sesi, soluğu, neşesi o yerel radyolardan boşalan yeri
TRT dolduruyor.
TRT'nin bölge radyoları ve kent radyoları bu alanda öncü misyon üstleniyor, çok da iyi oluyor...
İzmir Kent Radyosu'na canlı yayın konuğu olarak davet edilince
1990'lı yıllara gittim.
Gazeteci ve yazar
Ahmet Aydın Akansu'nun hazırlayıp sunduğu Hayata
Dair Programı'nda ülkemizin yetiştirdiği
değerli seramik sanatçılarından Mustafa
Tunçalp ile mikrofon başında iken,
o günler film şeridi gibi gözümün önünden
geçti.
Hey gidi hey...
Neyse, bugüne gelirsek, ayağındaki
FETÖ prangasından kurtulmuş TRT geçmişe göre çok daha güçlü.
FETÖ çetesi, Devlet Radyosu ve Televizyonu'nu ele geçirmek için az terör estirmedi, az can yakmadı.
Henüz terör örgütü olarak tescillenmediği, 'cemaat' tanımı ile anıldığı günlerde, birçok değerli ismi sinsi taktiklerle emekliliğe zorlayarak ya da geri hizmete çekerek tasfiye etti.
Onlardan biri de Ahmet Aydın Akansu idi.
Gazeteciliğe başladığımda ilk haber müdürüm olan Akansu'nun, meslek yaşamını sürdürdüğü TRT'de FETÖ'cülerle yıldızı hiç barışmayınca çekmediği çile, yaşamadığı mobbing kalmadı.
En son
İzmir'in dağlarındaki vericilere sürüldü.
Sadece teknik personelin çalıştığı o vericilere bir gazetecinin görevlendirilmesi, ancak FETÖ zihniyeti ile mümkündü!
Aynı şer örgütü tarafından TRT'den erken yaşta, en verimli çağında emekliliğe zorlanan terör ve Ortadoğu uzmanı, ilahiyatçı Dr. Abdullah Manaz ve Ahmet Aydın Akansu ile ne zaman bir araya gelsek konu cemaat zulmü oluyordu.
O dönem çalıştığım
Gediz Üniversitesi'ndeki ve TRT'deki cemaat yapılanmasının
nasıl ortadan kaldırılacağına dair
az kafa yormamıştık.
En sonunda kendi sonlarını hazırladılar ve tasfiye oldular.
Böylece TRT rahat bir nefes aldı, Akansu da eski görevine getirildi.
Bunları anlatarak, 1990'lardan bugüne yerel radyoculuktan ülkenin atlattığı badirelere şöyle bir seyrüsefere çıkalım istedim...