İlknur Menlik - Sabah.com.tr
imenlik@comart.com.tr
Türkiye ekonomisi 2013'ün son çeyreğinde ise %4,4 büyürken, yılın tamamında %4 büyümeyi yakaladı. Aslında 2013 ortalarından itibaren hedeflenenin üzerinde büyümenin işaretleri gelmeye başlamıştı. Bu açıdan pek de sürpriz olmadı. Diğer yandan 2012 yılı için daha önce açıklanan %2,2'lik büyüme oranı ise %2,1'e çekildi.
Kişi başına GSYH değeri, 2012 yılında cari fiyatlarla 18 bin 846 TL, 2013 yılında ise 20 bin 531 TL olurken; dolar bazında ise 2012 yılında 10 bin 459, 2013 yılında 10 bin 782 ABD Doları olarak hesaplandı.
Öte yandan, 2014 Mart ayı mal ihracat rakamlarını açıklayan Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) verilerine göre, Türkiye'nin Mart ayında ihracatı 13 milyar 14 milyon dolar olarak gerçekleşirken, yılın ilk çeyreğinde ihracat rakamı, geçen yılın aynı dönemine göre %6,2 artarak 38 milyar 607 milyon dolara ulaştı. Mart ayında en fazla ihracat, 2 milyar 127 milyon dolar ile otomotiv sektöründe gerçekleşirken, Su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörü %32,9 ile ihracatını en fazla artıran sektör oldu.
Seçimin hemen ertesinde yılın en düşük seviyesine gerileyen döviz kuru, bundan sonraki dönemde dalgalı bir görünüm sergilemezse, ilk 3 aydaki olumlu ihracat göstergelerinin yılsonuna kadar devam edeceğini öngörebiliriz.
2013 yılı büyümesine geri dönersek, büyümenin tamamen iç dinamiklerden kaynaklandığını görüyoruz. Çünkü dış talep, büyümeye destek veremedi. Ancak yılın ilk 3 aylık dış ticaret rakamları, bu yıl neredeyse tam tersi olacağına dair izler taşıyor. Fakat dış ticaretteki bu pozitif göstergelerin devamı için de Türk sanayine rekabetçilik kazandıracak politikaların bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor.
Geçtiğimiz yılın en çok konuşulan konularının başında orta gelir tuzağı geliyordu. Tabii, sadece Türkiye'nin başında olan bir konu değil bu, gelişmekte olan tüm ülkeler için geçerli. Kısaca, kişi başına milli gelir seviyesinin belli bir aralıktan sonra yatay seyretmesi ve bir sıçrama yapılamaması olarak tanımlanabilecek olan orta gelir tuzağı, kimi uzmanlara göre gelişmekte olan ülkeler musallat olmuş bir hastalık. Geçen yıl kişi başına GSYH değerinin 10 bin 782 dolar hesaplanması, uzun zamandır konuşulmayan bu konuyu tekrar akıllara getirdi. Ancak bu bir sonuç ve aslında bunun sebeplerine odaklanmak lazım.
Buna en güzel örnek ise bu sıçramayı gerçekleştirmiş olan Güney Kore. Ar-Ge'ye yatırım yapan ve bunun sonucunda üretimini arttıran Güney Kore, bu tuzağı aşmış bir ülke. Yaklaşık 40 yıl önce neredeyse Türkiye ile aynı şartlarda yola çıkmış olan bu ülke, bugün bizim iki katımız bir GSYH'ya sahip. Türkiye, 2023 için 2 trilyon dolar milli gelir, 25 bin dolar birey başına milli gelir, 500 milyar dolar ihracat hedefi koydu. Ancak küresel pazarlarda daha üst bir noktaya sıçramak ve rekabetçiliğini sürdürülebilir kılmak için Türkiye'nin sektörel değişime ve ihracat kompozisyonunu değiştirmeye gitmesi gerekmektedir. Dolayısıyla Güney Kore örneğinden de bize pek çok ipucu çıkıyor. Ama en başta, Ar-Ge ve inovasyona yatırım ve tabii Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği.