Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 2002 Kasım seçimlerinden bu yana tek başına iktidar olmasıyla birlikte sağlanan istikrar, Türkiye'de 1923-2002 yılları arasında hayal bile edilemeyecek projelerin ve ekonomik başarıların adeta anahtarı oldu. Türkiye ekonomisinin 3.5 kattan fazla büyüdüğü bu dönemde, cumhuriyet tarihi boyunca gelen doğrudan yabancı yatırımın da yüzde 92'si gerçekleşti. Türkiye koalisyonlarla yönetildiği 1989-2002 yılları arasında ortalama yüzde 3.4 büyürken, 2002'den bu yana ise yüzde 4.8 büyüdü. Aynı dönemlerde enflasyonun ortalaması yüzde 70'lerden 10'a gerilerken, bütçe dengesi de OECD ortalamalarının altına geriledi.
İSTİKRAR ANAHTARI
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde sağlanan ekonomik başarıların tamamı istikrarla elde edildi. Türkiye'de 1950'den bugüne kadar geçen 67 yılda 48 hükümet kuruldu. Buna karşılık aynı dönemde İngiltere'de 15 hükümet, Almanya'da 24, Amerika'da 17 başkan, Fransa'da 11 cumhurbaşkanı görev yaptı. Hükümetlerin ortalama ömrünün 1 yıl olduğu ve 3.5 yılda bir semin yapıldığı koalisyon dönemleri, Türkiye için tam anlamıyla kayıp yıllar oldu. Türkiye cumhuriyetin 100'üncü kuruluş yıl dönümü olan 2023 için iddialı hedefler belirledi. Dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisine girmeyi hedefleyen Türkiye, milli gelirini 2 trilyon dolara, kişi başı gelirini 25 bin dolara, ihracatını ise 500 milyar dolara çıkarmayı planlıyor. 2002 yılından bu yana yakalanan siyasi istikrar, ekonomide 'olmaz' denilen birçok projenin hayata geçirilmesini sağladı.
RİSK İŞTAHI ARTAR
Ekonomide büyük dönüşümün sağlanabilmesi için siyasi istikarın kalıcı hale getirilmesi kritik bir önem taşıyor. Bu yüzden de 15 Nisan'da yapılan referandumda çıkan 'evet' oyu ile, belirsizlik anlamına gelen ve Türkiye'nin bir arpa boyu bile ilerlemesine katkı sağlamayan koalisyon dönemleri tarihin çöplüğünde yerini alacak. Yatırımcıların önünü görebilmesi ile birlikte, risk alma iştahının artması ekonomik büyümeyi de hızlandıracak. Türkiye, arzulanan hedeflere ulaşabilmek için siyasette istikrarı kalıcı hale getirmesi gerekiyor. Mevcut sistem ile ekonomisini 3.5 kat büyüten Türkiye'nin orta gelir tuzağından çıkıp üst gelir grubuna geçişinin anahtarı da siyasi istikarda.
1 TRİLYON DOLAR YATIRIM
Türkiye ekonomisi reel sektör ve kamu eliyle gelecek 10 yıl içerisinde altyapıya yaklaşık 1 trilyon dolar yatırım yaparak rekabet gücünü artırma konusunda yüksek hedefleri gözeten bir yol haritası çizdi. 2030 yılına kadar altyapıya yılda ortalama 70 milyar dolar yatırım yapılması öngörülüyor. Bu yatırımların yüzde 40'ı gayrimenkule, yüzde 27'si kamu hizmetlerine, yüzde 17'si taşımacılığa, yüzde 11'i sosyal altyapıya yapılacak. Türkiye'de son 15 yılda yaşanan değişim özellikle faiz lobisini hayal kırıklığına uğrattı. Siyasette sağlanan istikrar ile birlikte faiz oranlarında yaşanan düşüş, son 15 yılda 600 milyar dolar civarında bir kaynağın faiz lobisine gitmesini engelledi. Faiz ödemelerinin vergi gelirine oranı ise yüzde 86'dan 11'e düştü. Bütçe açığının milli gelire oranı 1.9'a indi.