Bugün hala can alıcı sorunlarımız var. Üst akıl da o noktalara yükleniyor. Tuna'nın girişte alıntıladığım cümlesinde saklı bu. Sanırım, düne kadar muhafazakârları tehdit, liderlerini de düşman olarak görenlerin bir kısmı, FETÖ, PKK ve DAEŞ karşısında Erdoğan'ın ülkeyi birarada tutan bir mücadele verdiğinin farkındalar. İkinci büyük anaforun henüz başındayız. Yerli ve milli temel konularda muhafazakârı, ulusalcısı, ülkücüsü, Alevisi, gayrımüslimi ve Kürdü ile "birlik" olacak mıyız, olmayacak mıyız?
İşte bu noktada en büyük arızayı veren maalesef anamuhalefet partisi ve lideri.
Tamahkârlıkları "liseli çocuklara" kışkırtmaya kadar vardı.
Oysa fırtınanın gözüne doğru ilerlerken, hükümeti, muhalefeti, askeri, istihbaratı, medyası, STK'ları ile birlik içinde olmalıyız. Paylaşımın ikinci yarısı Türkiye ne yaparsa yapsın başlayacaktı. Şansımız ise, bu anaforu, 2001 krizi şartlarında değil, 14 yıllık reformlardan sonra, güçlü bir liderle karşılamamız. Ne yani, ev içinden yıkılırsa, "eski güzel günlere" dönebileceklerini mi düşünüyorlar? Olayın Erdoğan'ın hal edilmesiyle sınırlı kalacağını mı zannediyorlar?
Türkiye'yi, liseli çocukları sokağa sürerek, PKK, FETÖ ve DAEŞ'in saldırıları ile içeride güçsüz duruma düşürürken, güneyden onun nefes borusunu bir PKK devleti ile kesmeyi Erdoğan'a karşı bir siyasi mücadele olarak okumak, operasyona uğruyor olduğumuzu gösterir; bir de bol miktarda ahmaklığı…
Türkiye bu zorlukları aşacak, göreceksiniz. Ama neden ödenecek bedeli arttıralım ki? AK Parti ve CHP, sosyolojileri ile birbirinin antitezi, artık bu durumu düzeltmek lazım. Çünkü o tez çürük. Partiler birbirlerinin düşmanı değil, rakipleri olmalılar. Milli konularda da işbirliği yapmalılar. Biz mesela, son beş yılda Baykal'ın CHP'nin başında kalması veya AK Parti'yi Erdoğansızlaştırma halinde bugünlerin nasıl yaşanacağını da pek konuşmuyoruz. Eh, oralardan da üst akıl sırıtıyor zaten.
Markar Esayan/Akşam