METİN TEKİN - SİSTEM VE ARAYIŞLAR Beşiktaş maça 4-3-1-2 sistemi ile başladı. Maç içinde de sürekli değişikliğe gitti. Güneş aradığı sistemi bulabildi mi? İki santrfor arkasına Talisca'yı koyarak ve çift forvet ile sahaya çıktı Beşiktaş.. Bu farklı bir sistem anlayışıydı. Belki de Beşiktaş, Şenol Güneş'in iki santrforunu kullanma isteğiyle bu yapıya büründü. Artıları ve eksileri neydi derseniz; Talisca servislerde iyi işler yapsa da kendini kenara çok atarak oynadı. Bu da santrforlardan kopuk oynamasına neden oldu ve üretkenlikte sıkıntılar yaşandı. Geçen sene Quaresma ve Olcay ile kenar oyununu sık sık uygulayan siyah-beyazlılar, bu sistemde kenarsız oynadı. İşler iyi gitmeyince de kenar oyuncu isteği ile Quaresma oyuna girdi ve Talisca sağ tarafa atıldı. Bu değişiklikle de tek santrforlu bir yapıya dönüldü. Daha sonra da Ömer oyuna alınarak sistem 4-2-3-1'e döndü oyun de böyle tamamlandı. Geçen sene oturmuş kadro ve sistem yapısıyla maçları götüren Beşiktaş'ta sistem değişikliği bu sonuçları ortaya koydu. Aboubakar birçok pozisyonu değerlendiremedi ve ikinci yarı oyundan alındı.. Sizce değişiklik doğru muydu? Aboubakar fizik ve mücadele anlamında var ama son vuruş ve pozisyon üretkenliğinde sahada yok. Çift santrforlu yapıda Cenk ile birbirini tamamlayan ikili değiller. Merkezde kaldıkları zaman üretkenlikte zorlandılar. Aboubakar'ın performansından sonra Güneş, Cenk ile tek santrforlu oyunu daha da fazla deneyecek gibi... Maçı tek pozisyona bağlayamak doğru olmaz ama Aboubakar'ın kaçırdığı bir gol var ki maçın resmini değiştirebilirdi. Beşiktaş, geçen seneye göre savunmada daha dirençsizdi. Bunun nedeni sizce nedir? İkinci yarıda savunmada dirençsizlik daha da yaşandı. Atiba ve Necip dirençli evet ama Talisca, Ömer ve Quaresma aynı anda oynadığı zaman, böyle zaaflar yaşaması normal. Fabri'nin bu performansıyla 'formayı Tolga'dan kaptı' diyebilir miyiz? Son haftalardaki seçimlerde gördük ki Şenol hoca birinci kaleci konusunda kararını vermiş. O da Fabri.. Oynadığı oyunlarda ve dünkü performansla iyi bir çizgide gidiyor. FATİH DOĞAN - ÖMER'DEN 3 PUAN Şampiyon Beşiktaş'ın geçen seneki oyununun zihinlerdeki tadı, tazeliğini koruyor. Doğal olarak geçen sene ile bu sene arasındaki olumsuz değişim kıyaslamayı da beraberinde getiriyor. Aceleci de davranıyor olabilirim ancak milli aradan sonra Kayseri deplasmanında net anlamlandıramadığımız bir sistem ve rotasyonla Beşiktaş'ın eski görüntüsünün hala çok gerisinde olduğunu gördük... Beşiktaş, geçtiğimiz sezon temposuyla ve Barcelonavari seri paslaşmalarla baş döndürürdü bu sezon kadro rotasyonuyla.. Şenol Hoca 'Dizilişin önemi yok, önemli olan oyuncuların performansı' dese de bu görüşü desteklemeyen bir dağınıklık var. Sadece kafası karışan bizler olsak, gülüp geçilebilirdik ancak oyuncuların kafasının karışması, kendi pozisyonlarını yadırgamaları, ya da yadırgıyor görünmesi önemli bir sorun. Beşiktaş geçen yıl takım oyunu oynuyordu. Bu sene oyuncuların bireysellikleri ön plana çıkıyor.. Ortada Necip, Atiba ve Tolgay üçlüsüyle çıkmak forvette Cenk- Aboubakar ikilisini aynı anda sahaya sürmek gol getirme garantisi vermiyor. Böyle bir tercihte bu ikiliye kim nitelikli top taşıyacak sorusuna Güneş; Caner ve Beck'i düşünmüş olabilir ama ne onların ne de takımın yeterli pratiği yok. Rotasyonlar yüzünden tempo düşüyor, paslaşma zayıflıyor. Teponun düşüşünde hakemin de etkisi vardı. Beşiktaş rakibi hataya zorlayamadığı, kimseyi şaşırtmadığı için sonuca gidemiyor. Quaresma ve Ömer'in getirdiği hareketlilik Beşiktaş'a hak ettiğini aldırdı. Ömer'in golünde Kayserispor'un hatası olmasa bu maç berabere bitebilirdi. Başa dönersek: Beşiktaş kazanıyor ancak organize, takım futbolu oynayarak ve rakibi ezerek değil... LEVENT TÜZEMEN - MUSLERA'YI ÖPÜN Evde kazanmak çok değerlidir. Ancak zirve yarışında eğer ipi göğüslemek istiyorsan deplasmanlarda mutlaka kazanacaksın. Galatasaray 4 sezon sonra Gençlerbirliği'ni yenerken ilk yarım saat dışında oyunun hakimi değildi. Milli maç araları, bir takımı bu kadar etkiler mi? Oyuncular, zihinsel ve fiziksel olarak bu kadar düşer mi? İlk 30 dakikada coşkulu, istekli ve kazanma duygusu yüksek bir Galatasaray izledik. Sadece Eren ve Bruma birbirlerine yaptıkları asistleri golle sonuçlandırsalardı, maç daha erken bitebilirdi. Bu ikili müthiş goller kaçırdı. Josue'nin başlatıp, Yasin'in hazırladığı pozisyonu Eren kaleciye çarptırdı ve kaçan golü Bruma takipçiliğiyle hayata döndürdü. Muslera ikinci yarıya damgasını vurdu, inanılmaz 4 tane yüzde yüz golü kurtardı. Selçuk Şahin ile İrfan Kahveci'nin vuruşlarında Muslera maça tam konsantre olduğu için gollere izin vermedi. Uruguaylı kaleci ayrıca bir libero gibi oynadı, topla çıkamayan Balta- Chedjou ikilisine sık sık nefes aldırdı. Selçuk-Tolga, Carole, Sabri ve Josue baskı yediklerinde topu kaleye oynayıp resmen Muslera'ya sığındılar. Ortada alınan bir üç puan varsa başta Riekerink olmak üzere tüm takım Muslera'nın boynuna sarılıp ellerini öpmeli.. Kaptan Selçuk başta olmak üzere; Yasin, Chedjou, Carole top kaptırma ve yanlış pas verme konusunda birbirleriyle yarıştı. Riekerink'in özellikle Yasin ve Chedjou'ya nasıl tahammül ettiğine şaşırdım! Eğer Riekerink'in yerinde Yılmaz Vural olsaydı sahaya girer Yasin ve Chedjou'nun üzerine yürürdü. Riekerink'in orta sahanın krize girdiği anlarda geç de olsa Hamit'i oyuna alması doğruydu. Ama Lukas Podolski girdiğinde Josue değil Yasin çıkmalıydı. Çünkü Podolski top yapan, top tutan ve tekniği yüksek bir oyuncu. Podolski-Josue ikilisi hücumda daha verim sağlardı. Avrupa'daki gururumuz Cüneyt Çakır; bu maçı kasetten izlesin. Yardımcıları; Tarık Ongun ile Bahattin Duran hatasızdı. Çakır'ın, Eren'e, Tolga'ya, Bruma'ya yapılan faullere kart çıkarmaması şaşırtıcıydı. İbrahim Üzülmez takımını resmen sahanın içinden yönetti. Çakır oralı bile olmadı. Galatasaraylı oyuncular kendilerine yapılan faullere kibarlık gösterp Çakır'a itiraz bile etmediler. Gençlerbirliği oyuncuları ise en ufak temasta stadı inleterek kendilerini yere bıraktılar. Cüneyt Çakır bu ayrıntıyı süzemedi. MURAT ÖZBOSTAN - BEŞİKTAŞ'IN C PLANI ÖMER Beşiktaş forvetleri için biraz daha sabırlı olmak gerekiyor diyorduk ama burada ciddi bir sıkıntı yaşandığı ortada... Ne tek başına Cenk, ne Aboubakar, ne de ikisi birlikte istenilen verime ulaşamıyorlar. Aboubakar için taraftar da sabırlı olmaya çalışıyor ama her maç karşı karşıya, boş kaleye gol kaçırarak devam eden bir santrfora tahammül etmek kolay değil. Sene sonu Porto'ya dönecek Aboubakar'ın yıllık maliyeti 6 milyon Euro'yu buluyor. Galatasaray Drogba'yı imza parası dahil yılda 7 milyon Euro'ya getirmiş, Drogba daha ilk 15 dakikasında 1 gol, 1 asist yapıp maç almıştı. Aboubakar takımı taşıyacağına takımın hazırladığı pozisyonları harcıyor. A ve B planlarının tıkandığı ortamda Ömer Şişmanoğlu can simidi oldu Beşiktaş için... Kenardan geldiği maçta ayağına gelen fırsatı tepmeyip iyi bir gol vuruşu yaptı ve takımını kurtardı. Elbette bu bir yandan da Beşiktaş'ın kadro derinliğine işaret ama Ömer her maçı kenardan gelip kurtaramaz. Cenk ve Aboubakar işlemediği sürece, Beşiktaş iyi oynadığı maçlarda bile zorlanır. Napoli maçı öncesinde insanın aklına gelmiyor değil: Keşke bir formül bulunsaydı da Ömer'in adı Şampiyonlar Ligi listesinde olsaydı...