- Ve Münih'e gittiniz.
- D. B: Ev tuttuk ama içini yerleştirmek bir zulüm. Koltuk alıyoruz, teslim edilmesi dokuz hafta. Tamir yaptıracağız, 12 hafta... Daha gider gitmez basit zorluklar başladı. Benim burada bir bakkalım var gözünü seveyim, "Derya Ablam der her şeyime koşar" Bizim insanımız çok yakın, çözüm üretici. Çocuklar okula gidiyorlar, yabancılık çekiyorlar, tek mutlu oldukları yer idman. Orada çok başarılı devam ediyor, kulüpteki hocaları çok memnun. Ama çocuk, "Buraya geldim, futbolcu olmak zorundayım" gibi bir düşünceye girdi. Ama ben istiyordum ki, çocukluğunu yaşasın, doya doya oynasın... Kampa gidiyorlar, tek Türk çocuk. Domuz yemiyoruz, Müslümanız Elhamdürillah. Herkes sandviç yerken, Çağrı kuru ekmeğe talim. Çağrı'nın başarısını baz almamız gerekse, kalmamız gerekiyordu. Ama antrenmandan geliyor, play station oymaya başlıyor. İstanbul'da elini sürmezdi bile... Çünkü orada arkadaşı yok, sokak eylül ayında buz gibi... Burada okuldan geliyordu, çantaları koridora fırlattığı gibi kendini sokağa atıyordu... Bisiklet tepesinde, top peşinde... Orada her şey bitti.
DOLAPLARI ÖPTÜM CANIM EVİM DİYE
- D. B: Komşuluk da yok. Taşındık bir ay oldu, kapımızı çalan yok. Yabancıları sevmek zorunda değiller ama biz Türk insanıyız, herkesi seviyoruz. Bundan da gurur duyuyorum. Orada çok ağladım. Çocuklara belli etmemeye çalışıyordum. Çağrı'da strese bağlı lekelenme oldu, saçlarında beyazlama oldu.