Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MERT VİDİNLİ

Frank Sinatra'lı bir Londra gecesi

Londra seyahatlerimde ilk tercihim, erken saat uçuşları.
Hem şehre vardığımda günü kaçırmıyorum, hem de uçaktaki vakti uyuyarak geçiriyorum.
O yüzden THY tercihiniz ise, 07.50 uçağı candır can! Şehre varınca rahat ayakkabılarınızı, hatta pilates taytınızı üstünüze geçirin çünkü bu şehri arşınlamadan gezerseniz, bizimle değilsiniz! Benim gibi düşünen Didem Soydan ve Büşra Pekin de sırt çantalarıyla sabahın erken saatlerinde başlıyorlar yürümeye. Hem kalori yakıyoruz, hem de yediğimiz ne varsa hak ediyoruz bu şehirde. Ee gurme seyahat bu.
Yeni mekanlar keşfedip yeni lezzetler tadacağız… Biraz da alışveriş yaptıysan, ruhun bir şımarıyor ki sorma gitsin!

MÜZİK FABRİKASI GİBİ OTEL

Hele ki bahar aylarında Londra bir başka oluyor; güneşi gören şezlongunu kapıyor, Hyde Park'a koşuyor ya da yaşadığı binanın terasına çıkıyor. Londra'nın puslu ruh haline güneş doping etkisi yapıyor adeta.
Şehre renk geliyor, giyim kuşam değişiyor, çiçek çocuklar dolanıyor etrafta… Bu seferki seyahatimde kalmak için Londra'nın kalbinin attığı yerde, Soho'da bulunan Townhouse'u tercih ettim. Dean Street'te yer alan Townhouse, Soho House'un 2009'da açılan ilk bağımsız oteli.
İstanbul'daki Soho kadar dev bir bina değil burası; toplam 39 odası var ve girişte küçük bir lobisi bulunuyor.
Ruhu, dekoru ve tüm çalışanlarının ortak noktası; 'cool olma'ları… Otelin dördüncü katındaki 25 numaralı odadan yazıyorum bu satırları. Başucumdaki radyodan Frank Sinatra'nın o büyülü sesi geliyor… 'Strangers in the Night' tam da bu saate, mekana ve Soho karmaşasına uygun! Üç dakikalık şarkıda hayal dünyasına dalıyorum… Aşkın tesadüfleri sevdiğine inandırmaya çalışıyorum kendimi, odadan çıkıp aşağı inesim geliyor; kalabalığa karışıp farklı bir gülüş, bir süzülen bakış bulsam diyorum. İnansam aşka diyorum… Bir şarkılık hayal dünyamdan bir kesit işte...
Gerçeğe dönüşmesi için can atıyorum, o ayrı. Neyse, ne demişler; 'Hayal kurmak başarmanın yarısıdır!' Ardından öğreniyorum ki otelde çalan müziklerin çoğunluğu, orijinal plaklardan kaydedilmiş. Otelin hikayesi de oldukça ilginç. Bu binada yüzyıllar boyunca başarılı ressam, yazar ve müzisyenler yaşamış. Hatta binanın en üst katında birçok müzik eseri üretilmiş. Adeta bir müzik fabrikası olarak kullanılmış. Belki de şu an çalan 'Strangers in the Night'ın sözlerini Charles& Eddie ikilisi burada yazdı, bilinmez.
Georgia dönemi mimarisine sahip olan bu tarihi bina, Susie Atkinson tarafından tasarlanmış. Hiçbir oda bir diğeri ile benzerlik göstermiyor. Ama sanıyorum ki en keyiflilerinden biri, bu 25 numaralı oda.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA