… Onlar 'CV'si olmayan işlerin insanları… Onlar 'uzaktan' gelenler… Onlar İstanbul'da denizi yılda bir kez görenler… Onlar birbiri ile konuşmayanlar… Onlar yanlarında bir adet gazete bile getirmeyenler…
Onlar telefona, internete bakmayanlar… Twitter vimitter filan bilmeyenler… 'Selfie' çekmeyenler…
Onlar nasırlı eller… Yorgun bacaklar… Onlar talimatla bayrak kaldıranlar… İtaat edenler… Onlar beslenemedikleri için boyu benden kısa olanlar…
(Cüneyt ÖZDEMİR / Radikal )
Pis taşralı. Sen köylüsün. Asla burada olmayı hak etmiyorsun. Kulağını çektireceğim senin…
( Nazlı ILICAK / CNN Türk )
Yukarıdaki iki yazar batılı bir ülkede bu makaleleri yazıp tv'de açıklama yapsalar ırkçılıktan dava açılır. Bu bakış açıları açık bir insanlık suçudur. Toplumun büyük bir kesimini aşağılayan, hakir gören, iğrenen, onunla dalga geçen, onu vasıfsız, bilgisiz, çapsız gören zihniyet artık her seçim gecesi başını duvarlara çarpmıyor.
Bu bakış açısı, bu yazarlar, bu medya, bu şekildeki iş dünyası ve bu şekilde muhalefet olduğu sürece AK Parti hep birinci parti çıkacaktır.
Tam 2002 yılından beri 8 seçim yapıldı ve bütün seçimleri kazandı AK Parti. Recep Tayyip Erdoğan, 3 genel, 3 yerel seçim ve 2 referandumdan başarılı çıkmasını bildi. AK Parti hemen hemen her iki kişiden birinin oy verebildiği bir siyasal örgüt.
KAYBEDENLER KULÜBÜ
Bu bakış açısında olan herkes kaybetmiştir. Merkez medyada, Kemalist-laikçi ve ulusalcı siyasette bu bakışa sahip çok geniş kişiler vardır. Cumhuriyet tarihi boyunca bu bakış açısı içinde olanlar istediklerini genelde elde etmişlerdir. Toplumu aşağılayan, kendilerini seçkin, yüce insanlar olarak gören kesimler siyasetten iş dünyasına, medyadan, sosyal hayata kadar her alanı kapladılar. Taa ki AK Parti ve Tayyip Erdoğan dönemine kadar. 2002 yılından itibaren bu kesimler hep kaybettiler. 7 seçim gösterdi ama bu kesimler yine anlamadı. 30 Mart'ta 8.kez yine gösterdi ki; AK Parti büyük bir halk desteği ile seçimleri kazandı. Bu kesimler yine kaybetti. İşte kaybedenler kulübüne üyeler.
• Bu kulübe yeni üye olan bu seçimlerin en büyük kaybedeni Fetullah Gülen Örgütü'dür. Siyasi parti olmayan bu örgüt, siyaseti en az bir siyasi parti kadar yaparak, CHP'yi planı içinde yönlendirmiştir. Bir orkestra şefi gibi CHP'yi ve MHP'yi kullanmıştır. Dolayısı ile 30 Mart seçimlerinin en büyük kaybedeni bu örgüt olmuştur.
• Bu örgütün şemsiyesi altına giren muhalefet tartışmasız, şüphesiz seçimi kaybetmiştir. CHP ve MHP şüpheye yer bırakmayacak şekilde seçimlerde hezimete uğramıştır.
• Büyük medya ve iş dünyasının desteğini arkasına alan Mustafa Sarıgül 9 puana yakın fark yiyerek kaybetmiştir. ( Bir önceki seçimde 7 puan fark vardı)
• Merkez medya kaybetmiştir. Merkez medya olarak değerlendirdiğimiz Doğan, Ciner, Fetullah Gülen, Demirören ve Ulusalcı medya kaybetmiştir.
• Fetullah Gülen Örgütü'nün çepherine sığınan, siyaseti bitirmeye yönelik çepheye silah taşıyan iş dünyası kaybetmiştir.
• Siyasete müdahaleyi ''faydacı gerekçe ile'' destekleyen akademiya ve sol-sosyalist kesimler kaybetmiştir.
• Kemalizm ile ittifak yapan ''liberal'' ünvanlı kişiler kaybetmiştir.
ONLAR OLMADAN OLMAZ
Artık görüldü ki, 8.kez seçimden sonra anlaşılmalı ki; dinadar ve muhafazkarların desteğini almayan, alamayan hiç bir siyasi hareket başarılı olamayacak.
Artık Anadolu sermayesini yanına çekemeyn hiç bir iş örgüt başarısız olacaktır.
Artık demokrasiye pusu kuran, siyaseti dizayn etmeye çalışan dindar örgütler de başarılı olamayacaktır.
Artık yükselen değer dindar demokratlık olacak. Fetullah Gülen Örgütü dinadardı ama demokrasiye pusu kurarak demokrasiden ayrıştı. Siyaseti dizayna kalkışınca başarısız oldular.
Artık yarına ilişkin proje sunmayan, ekonomik planları olmayan, yarın daha fazla kazanacaklarını halka anlatmayan, halkı anlattıklarına ikna edemeyen hiç kimse başarılı olamayacak.
Artık ben kazanayım da ülkem batsın, Tayyip Erdoğan gitsin de ekonomi batsın diyenler başarılı olamayacak.
Artık Türkiye'de yeni kentlileri, kentli dinadarları anlamayan, onların yaşam standartlarına yönelik politika üretmeyen hiç kimse başarılı olamayacak.
Kente yeni göç eden, iyi okullarda eğitim alan, hatta yurt dışında kaliteli eğitim görüp ülkesine dönen, şirketlerde yönetici olan muhafazakar yeni kesimlerin düşünce dünyasını anlamayanlar başarılı olamayacaklar.
Artık Kürt sorununu anlamayan, çözüm üretmeyen, barıştan yana olmayan hiç kimse başarılı olamayacak.