Hakkari / Yüksekova'da cumartesi günü 3 askerin enselerinden vurularak katledilmesi şüphesiz bölgedeki gelişmeler neticesinde olmuştur. Bu olayı PKK'nın yapma ihtimali vardır. Fakat bu olayın yapılış şekli, yapılan yer itibarı ile ( Yüksekova 1990'larda faili meçhul cinayetlerin çokca işlendiği yerdir) bu küresel anlamda Barış Sürecinin bitirilmesi için yapıldığı izlenimi daha çok vermektedir. Dolayısı ile PKK'nın bir kanadı yada başka ülke istihbarat örgütlerinin amacı sürecin kesilmesi, hatta bitmesi murat edilmektedir.
Evet zor bir süreç, zor bir dönem… Fakat Türkiye barış sürecinden geri adım atmadan süreci devam ettirmesi gerekiyor. Barış süreci Kürtlerin haklarına kavuşmasını amaçlasa da, Türkiye için çok ama çok hayırlı bir iş olacaktır. Türkiye üzerinden çok önemli bir yükü atmış, yarına çok güçlü girecektir. Demokratikleşen Türkiye, bölge enerji koridorlarının üzerinde adeta bir vana görevi görecektir.
Dış dünyada kimler istemez?
Pek çok ülke istemeyebilir. Mesela Amerika'nın bir kısmı hepsi diyemem. Neo-conlar istemez. Avrupa'nın bazı ülkeleri hepsi diyemem… Almanya'nın da bazı odakları istemez. Fransa'nın bir kısmı istemez. Yani her ülkede vardır ama bazı ülkeler vardır İsveç gibi Danimarka gibi onlar istiyorlar. Ama mutlaka Avrupa'da da var. Bunun dışında kesim olarak bizim bölgemizde İran kesinlikle istemez. İran, Türkiye'nin böyle güçlü hale gelmesini istemez. Irak da istemez. Hatta bir noktada Rusya'da istemez. Dolayısıyla barış sürecinin başarılı olmamasını isteyen dış ve iç odaklar mutlaka vardır ama bu her barış süreci için geçerlidir.
Çok riskli o zaman…
Türkiye'deki barış sürecinin en büyük özelliği üçüncü bir arabulucuya ihtiyaç duymadan direk iki tarafın kendisi bu işi yürütmesidir. Bu ilk defa yapılıyor. Çok özel bir durumdur hakikaten. Sayın Başbakan da Dolmabahçe'de yaptığı konuşmada onu söyledi; ''Ben bu konuda Avrupalı bir ülkeyle konuşacağıma Abdullah Öcalan ile konuşurum daha iyidir'' dedi.
Peki, bu son olayları göz önüne alırsak IŞİD, Ortadoğu'daki çatışmalar, gerilimler, Kobani, Irak, Suriye… Barış süreci başlamamış olsaydı 20 ay öncesinde bugün nasıl bir durumda olurduk bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Bu güzel bir sual ama çok spekülatif bir sual. Çünkü olmamış bir şey için ne olabilir diye konuşuyoruz. Ama kesinlikle çok daha kötü olurdu. Düşünsenize o zamanlar günde onlarca cenaze geliyordu her iki taraftan. Bir de bunun üzerine bu kargaşa gelseydi Türkiye çok büyük bir ihtimalle savaşın içine çekilebilirdi.
Siz sivil bir inisiyatifte bulunmayı düşünüyorsunuz. Akil İnsanlarda görev yaptınız. Nasıl bir şey düşünüyorsunuz?
Bu süreçte halkla temas ettik. Herkes kendi bölgesinin şartlarını çok iyi biliyor. Dolayısıyla bir tecrübe oluştu. Onun dışında Akil İnsanların gereği yoktur ama sivil inisiyatife kesinlikle ihtiyaç vardır. Çünkü böyle bir süreçte sivil toplum müdahil olmazsa, bu işi gözlemezse, bununla ilgili görüşlerini her iki tarafa da bildirmezse tahmin ediyorum ki süreç çok sağlıklı yürümez. Sağlıklı yürümezden kastım şu, toplumun tepkilerini gördüğü zaman daha başka türlü düşünür. Mesela benim şahsen düşündüğüm konuyla ilgilenen ve bu konuda çalışmak isteyen insanlara çağrıyı yapıp beraberce nasıl bir toplumsal hareket başlatabiliriz? Nasıl bir toplumsal görüş bildirme mekanizması kurabiliriz? Bunu tayin etmek ondan sonra da bu yolda yürümek gerekir.
Cumhuriyet Halk Partisi liderinin bir açıklaması var. Abdullah Öcalan'la görüşmenin çok yanlış olduğunu, HDP ile görüşülmelidir dedi? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabii ki CHP'nin başkanı siyasi bir konumdadır. Kendi siyasetine uygun konuşuyordur diyorum ama bunun objektif dünyada hiçbir anlamı yok. Çünkü HDP, Abdullah Öcalan'ın etkisinde değil mi? Kesin etkisinde. HDP dağın büyük etkisinde değil mi? Onun da etkisinde. Dolayısıyla HDP ile konuşma demenin çok anlamı yoktur. Yani o tamamen formalite bir şey. HDP bir partidir. Öbürlerinin hiçbir şeyi yoktur. Onun için konuşmak çok formalite bir şey. Ama gerçek müzakereci siyasi güçle konuşur. O siyasi güçte bugün Abdullah Öcalan'dır. Tabii ki dağında ona etkisi vardır. Abdullah Öcalan'la konuşması kadar doğal bir şey yoktur. Çünkü Kürt siyasi hareketinin bugün lideridir. Bunun lideriyle konuşmadan nasıl bir güçle barış sürecini sonlandıracaksınız? Yani mümkün değil. Yani realist olarak mümkün değil ama bu siyasi olarak edilmiş bir laf olabilir buna bir şey diyemem.
Hükümet ile HDP arasında zaten görüşmelerin içerisinde. Muhalefetin işin içinde olmaması bu işi zorlaştırıyor mu?
Tabi zorlaştırıyor ama muhalefet olmak istemiyor ki. MHP'nin tavrı belli. Doğru olabilir yanlış olabilir onu ben bilemem. CHP ile konuştuk onun da tavrı belli. Onlar işin içinde olmak istemiyorlar. Kendi siyasetleri açısından. Olsalardı çok daha iyi olurdu tabii ama olmak istemiyorlar ve olmuyorlar. Yapacak bir şey yok. Ama siyasi partiler olmuyor diye sivil toplum olmaz diye bir şey yok. Mutlaka sivil toplumun buna müdahil olması lazım.
Muhalefetin yerine sivil inisiyatif alabilir mi?
Muhalefet başka bir yapıdadır. Sivil inisiyatif ise, tabii yaptırım gücü olmayan, topluma hitap ederek, topluma etki etmeye çalışan bir yapıdır. Muhalefetin yerine geçer mi bilmiyorum ama mutlaka sürecin daha rahat yürümesini sağlar diye düşünüyorum.