İŞTE 25 OCAK 2014'TE SABAH GAZETESİ'NDEN İSA TATLICAN'A KONUŞAN UĞUR MUMCU SUİKASTİ ZANLISI ABDULHAMİT ÇELİK'İN AÇIKLAMALARINDAN BAZI BAŞLIKLAR:
SURİYE'DE, IRAK'TA YAPILAN İŞKENCELERİN AYNISI BİZE YAPILDI!
-Abdulhamid Bey, Uğur Mumcu suikastinin gerçekleştirildiği güne dönelim. O gün siz neredeydiniz?
O gün düğünüm vardı, evleniyordum. İskenderpaşa Camii'nde düğünüm vardı. Yaklaşık 500'ün üzerinde davetli vardı. Gözaltına alınan bütün arkadaşlar da ordaydı. Toplam 18 kişi gözaltına alındık
-Kaç gün gözaltında tutuldunuz?
9 gün boyunca gözaltında tutulduk. 3 gün İstanbul Terörle Mücadelede, 6 gün de Ankara Terörle Mücadelede gözaltında kaldık. Sorgunun 6. gününde Ankara'da bir tatbikat yaptık, yani tiyatro oynandı. O tiyatroda biz de rol aldık.
-9 gün gözaltı süresince neler yaşadınız?
Medyada izlediğiniz bugün Suriye, Irak, Afganistan'da yapılan işkencelerin aynısı bize de uygulandı. İşkencecilerin metodları ve mantığı aynıdır. İnsanlıktan nasibini almamış insanlar işkenceci olur. Bu dünyanın heryerinde aynıdır. Askı, çarmıh, Filistin askısı, hayaları sıkma, tazyikli su… 24 saat gözlerim bağlı, çırılçıplak, dizüstü çökmüş halde üzerimize dondurucu soğuk su verdiler. Elektirik verdiler. Yapılan işkencelerin sadece isimlerini sayabilirim. Bunları anlayabilmeniz çok zor. Daha burada söylemediğim onlarca işkence yöntemi sayabilirim.
YARGITAY ONADI, YAKINDA TEKRAR CEZAEVİNE GİRECEĞİM…
-Gözaltında size zorla Uğur Mumcu'nun katili olduğunuzu söyletirdiler. Daha sonra mahkemede bu ifadenizi kabul etmediniz. Peki neden 5,5 yıl cezaevinde kaldınız?
Bizim davamız bir örgüt davasına dönüştü, ama savcı hala Uğur Mumcu davasından mahkum olmamızı istiyor. Mahkeme örgüt üyeliğinde bize ceza verdi. Yargıtay da bu kararı onadı. Kararın bize tebliğ edilmesini bekliyoruz. Yakında tekrar cezaevine gireceğiz.
- Ne kadar daha cezaevinde kalmanız gerekecek?
Yaklaşık 4 ay yatmamız gerekecek. Diğer arkadaşlarımıza örgüt liderliğinden ceza verildi. Onlar da yaklaşık 4,5 yıl daha hapis yatacaklar.
KİTABI ÇOCUKLARIMDAN GİZLİ, AĞLAYARAK YAZDIM
-"Uğur Mumcu'yu Ben mi Öldürdüm?" isimli kitabınız cinayetten 21 yıl sonra yayınlandı. Bu kitabı yazmaya ne zaman karar verdiniz?
Uzun bir dönem önce karar verdim. Ben edebiyatçı değilim, sadece duygularımı yazmak istedim. Bu kitapta yaşadıklarımın sadece küçük bir kısmını yazabildim. Çünkü bu kitabı çocuklarım ve dostlarımın, yakınlarımın çocukları da okuyacak. Kimseye korku salmak istemedim.
Kitabı hep gece 3,5'ta kalkıp yazdım. Çünkü çocuklarımın görmesini istemedim. Bazı geceler yazarken ağlıyordum. Yazma hissim olmasına rağmen duygu yoğunluğundan yazamıyordum. Korkunç bir süreçti.
BANA İŞKENCE YAPAN POLİSİ YILLAR SONRA GÖRDÜM
-Size işkence yapan insanlarla yüzleşmeyi düşündünüz mü?
İşkence yapılırken gözlerim bağlıydı ama mahkemeyı çıkaran, hastaneye götüren ekip aynıydı. Yani işkencecilerimi tanıyordum. Bir gün Fatih'te bana işkence yapan polisi gördüm. Gözgöze geldik. Hiçbir şey söylemedim. Kucağında çocuğu vardı. Cezaevine girdiğimde benim de bir yaşında bir çocuğum vardı. Bir insan nasıl böyle bir işkenceyi yapar, bu vahşeti gerçekleştirdikten sonra hangi psikoloji ile çocuğunu kucağına alır, eşinin yanına oturur düşünmek bile istemiyorum.
BU BİR İMTİHAN, BEN SUÇSUZUM VE BAŞIM DİK
Allah'a çok şükür biz suçsuzuz. Onun için başımız dik. Ben müslümanım, Allah'a inanıyorum. Başımıza gelenin bir imtihan olduğuna inanıyorum.
-Cezaevinde nasıl vakit geçirdiniz?
Cezaevi dönemi en verimli yıllarım oldu. İçeride üniversiteyi bitirdim. Yabancı dil öğrendim. Bir an olsun boş vaktim geçmedi. Onun için mutluyum. Kendi adıma mutluyum ama o dönemde yapılan işkencelerden ülkem adına utanç duyuyorum.
-Şimdi ne hissediyorsunuz?
Türkiye 1990'lı yıllarda yapılan işkencelerle yüzleşmeli ve işkencecilerden hesap sormalı. Bir sabah kalkıyorsunuz ve dünyanın en azılı katili olarak uyanıyorsunuz. Bütün medyanın önünde, yüzlerce, binlerce uluslararası medyanın önünde en azgın terörist olarak ilan ediliyorsunuz. Sonra katil olmadığınız ortaya çıkıyor. Böyle bir durum nedeniyle insan kendi ülkesi adına utanç duyuyor.
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Ben yazar ya da edebiyatçı değilim. Ben bu ülkede, bir dönem yapılan işkencelerin ve zulmün canlı bir şahidiyim. Kitabı okuyanların bunu göz önünde bulundurmasını isterim…