Meme kanserinin kapısını çaldığı kadınların kalbinden dudaklarına ilk bu sözler dökülüyor çoğunlukla. Oysa uzmanlar bu duygu ve düşüncelerin doğru olmadığını, dünyada ve ülkemizde her 8 kadından 1'inin kapısını çalan meme kanserinin tıpkı tansiyon ya da kolesterol gibi bir hastalık olduğunu vurguluyor. Üstelik meme kanseri diğer kanserlere göre tam iyileşmenin mümkün olduğu bir kanser türü. Bu nedenle meme kanserinde erken teşhis konusuna dikkat çekmek için yapılan farkındalık çalışmaları da ön plana çıkıyor.
ERKEN TEŞHİS İLE DAHA BAŞARILI TEDAVİ
Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nuran Beşe, "Meme kanseri gelişen tedaviler ve erken tanı ile tamamen, korkmadan kurtulabileceğimiz bir hastalık haline geldi" derken, erken tanının önemini vurguladı. Uzmanların kadın hastaların hayata tutunmaları ile ilgili gözlemlerini dile getirdiği Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir de, meme kanseri olan kadınların cezalandırıldığını düşünmek ya da hayata küsmek yerine yeni hobiler edinerek, yepyeni kazanımlar elde edebileceklerinin altını çizdi. Meme kanseri tanısı alan bazı kadınların kendilerini cezalandırılmış hissettiğini, ancak bunun doğru olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Gökhan Demir "Meme kanserini doğal hastalık kimliğinden çıkarıp ona başka boyut vermek doğru değil. Meme kanseri de bir hastalık. Üstelik erken teşhisle tam iyileşme mümkün. Bu nedenle ergenlik döneminden itibaren her kadının ayda bir kez ayna karşısında elle kendi kendine kontrol etmesi, ailesinde kanser öyküsü yoksa 40 yaşından itibaren her yıl mamografi yaptırması hayat kurtarıyor" dedi. Meme kanseri tanısı alan bazı hastaların tedavi sürecinde ve sonrasında hayatlarını sorguladıklarını ve bu sorgulama sonucunda kendilerine iyi gelenleri yapmaya başlayarak hayatlarını daha pozitif hale getirdiklerini anlattı.
KIZINIZ, ANNENİZ, ARKADAŞINIZ HATTA EŞİNİZLE EL ELE KONTROLE!
Pembe İzler Derneği Başkanı Arzu Karataş da meme kanserinin kapısını nasıl çaldığını anlattı. Meme kanseri olduktan sonra Pembe İzler Derneği'nde çalışmaya başlayarak erken teşhisle tam tedavinin mümkün olduğu bu hastalığa karşı da farkındalık yaratmayı ve maddi ihtiyacı olan kadın hastalara destek vermeyi amaçladıklarını belirten Arzu Karataş "Meme kanserini yok saymak ya da unutmaya çalışmak, 'bana bir şey olmaz' demek yalnızca bir avuntu. Günümüzde artık bu hastalığa çok sık rastlanıyor. O nedenle kendi kendinizi elle muayeneden çekinmeyin. Erken teşhisin ilk yolu kişinin kendisinin doktoru olmasından geçiyor" diye konuştu.
ANNEM, "BEN SENİN İÇİN YAŞAYACAĞIM" DEDİ
Duygusal bir konuşma yapan Nesrin Köseler; annesinin 9 yıl önce meme kanseri olduğunu belirterek "Annemin yıllarca çalışıp tam emekli olduğu dönemde, yapmak istediği çok şey varken bu hastalığa yakalanması onu da bizi de derinden etkiledi. Meme kanseri ile böyle tanıştık. Doktorlar en fazla 2 sene yaşayacağını söylemesine karşın bana 'Ben senin için yaşayacağım' dedi ve inancını hiç kaybetmedi. Çok da işe yaradı" diye konuştu.
Anne kız konukları arasında Saadet ve Dilan Karaçam'da vardı. 2 yıl önce kendisine her yıl yaptırdığı mamografide erken evre meme kanseri saptandığını söyleyen Saadet Karaçam, "Bu hastalık neden benim başıma geldi diye düşünmedim. Erken teşhis olması en iyi kısmıydı. Cerrahi ve radyoterapi tedavisi gördüm. Şimdi kızımın da riski olabileceğini biliyorum ve birlikte anne kız kontrole gidiyoruz" dedi.