Manga grubunun solisti Ferman Akgül, 'İstemem Söz Sevmeni' isimli ilk solo single'ıyla hayranlarının karşısına çıktı. Eşi Bettina Kuperman ile geçtiğimiz yıl oğlu Aaron'ı kucaklarına alan Akgül, GÜNAYDIN'ın sorularını yanıtladı...
'İstemem Söz Sevmeni', ilk solo single'ınız. Tek başınıza çalışmalar yapmak, hep planlarınız arasında olan bir şey miydi? Uzun süredir Manga albümlerine girmeyen, daha alt-pop tarzda şarkılarım vardı. Hatta Türk sanat müziği ve türkü ağırlıklı çalışmalarım da vardı. Bunları bir gün piyasaya sunma hayali kuruyordum. Yani bir anda aldığım bir karar değildi; hep aklımdaydı.
MANGA DAĞILMADI
Şarkı nasıl doğdu?
Yunan şarkılarından beslenmeyi seviyorum. Yunan radyosu dinlerken duydum bu parçayı ve vurulup hemen söz yazmaya başladım.
Manga'nın dağıldığı söylentileri de yayılmaya başladı.
Manga dağılmadı tabii ki; önümüzdeki yıl yeni ve güzel bir albümle geri döneceğiz. Bu süreçte single çıkarmaya devam edeceğiz. Bu dönem bireysel çalışmalar yapma isteği de var içimde; bunu dizginlemek istemiyorum. Ferman da devam, Manga da devam kısacası.
Babalık nasıl bir duygu?
Pek bir şey değiştirmedik hayatımızda. Sadece o uyumadan evde olmak istiyorum ve pazarları sadece Aaron'a ayırmaya çalışıyorum.
Oğlunuzun müzikle ilgilenmesini ister misiniz?
Üniversiteye gidip diploma almasını isterim. Gönlümden müzikle ilgilenmesi geçer; yeteneği varsa yönlendiririm. Zorlamaya hiç niyetim yok. Küçücük yaşta piyano ve kemanla boğulan çocuklardan olmasını istemiyorum. Böyle olunca çocuklar müzikten soğuyor.
Ailenize yeterince zaman ayırabildiğinizi düşünüyor musunuz?
Eşimle işimiz de ortak olduğu için, işte de görüşme şansımız oluyor. Gün içinde birbirimizi pek göremesek de hafta sonlarını evimize ve Aaron'a ayırmaya özen gösteriyoruz. Bettina'nın dünya görüşü ve iş kadını olması beni çok besliyor. Her şeye pozitif bakması ve çözüm odaklı çalışması, benim kariyerimi de olumlu etkilemeye başladı. Tek olmak, benim mizacıma uygun değil; aile yaşantısını seviyorum.
Dünyaca ünlü bir müzik yarışmasını 2017 yılında Türkiye'ye taşıyarak genç yeteneklere yol açacağınızı duyduk...
Bir gün bir e-posta aldık. GBOB diye bir yarışmanın Türkiye ayağını başlatmak istediklerini ve bizim vizyonumuzdan etkilendiklerini belirtmişler. Bize yarışmanın Türkiye direktörlüğünü teklif ettiler. Gönderdikleri sunum, web sayfaları, yaptıkları işler ve dünyaca ünlü isimlerin onlar hakkında söyledikleri bizi çok etkiledi. GBOB, 2017'de Türkiye'de yapılacak; hem Türkiye'nin en iyi şarkı yazan ekibi seçilecek, hem de bu ekip yurt dışındaki finallere gitmeye hak kazanacak.
Sizin müziğe başlama serüveniniz zorlu muydu?
2002'de Sing Your Song yarışmasında kazandığımız ikincilik ve ülke çapında yakaladığımız ün bizi biraz göklere çıkardı. Hemen albüm çıkaramayacağımızı anlayınca moral olarak düştük. Sonra toparlanıp kendi imkanlarımızla yaptığımız demo ile İstanbul'a gitmeye karar verdik. Kapı kapı dolaşacaktık. Benim için Ankara'dan İstanbul'a taşınmak çok kolay olmadı; köyden indim şehre gibi oldu. Elimizde bavullarla bir eve doluştuk. Sonra 1.5 sene daha bekledik. Bu macerada aileme yük olmak istemediğim için mimarlık bürolarında iş aramaya başladım. Gündüzleri ofise, gece de albüm kayıtlarına gidiyordum. Altı ay sonra da albüm çıktı.
KENDİ FİLMİMİ YAZIP OYNAMAK İSTİYORUM
Geçtiğimiz yıl bir çocuk oyununda rol aldınız. Oyunculuk çalışmalarınız devam edecek mi?
'Küçük Prens', müzikal bir oyun olduğu
için tiyatro sahnesine çıkmaya cesaret
edebildim. Ama tiyatro, öyle paldır
küldür yapılacak bir şey değil; çok zor
ve ciddi bir eğitime ihtiyaç var. Aslında
genel olarak oyunculuk işi böyle... Altan
Gördüm ve Demet Tuncer ile çalışma
fırsatı bulduğum için şanslıyım; onlardan
çok güzel tüyolar öğrendim. Oyunculuk
yapmayı çok sevdim ve devamının
gelmesini istiyorum. Yeniden derslere
başlayacağım. Sinema okuduğum için
ileride kendi filmimi yapıp oynamayı çok
istiyorum. Yazmaya başladım bile; öyküsü
yakında çıkacak.