Bennu Yıldırımlar bir süredir ekranlardan uzak ama onu televizyon dizilerindeki hüzünlü rollerle tanıdık. Halbuki tanıyanlar için çok eğlenceli biri... Kendisi hakkında bilinmeyenleri ve yeni sinema filmi hakkında konuşmak için modacı Özlem Süer'in Nişantaşı'ndaki villasında buluştuk, Ufuk Altunkaş'a poz verdik
.
İstanbul Şehir Tiyatroları'ndan mesai arkadaşınız olan birçok arkadaşım, üzgün olduğunuz zaman işinize yansıtmadığınızı söylemişti...
Evet, herkes gibi zor dönemler yaşıyorum ama arkadaşlarım sayesinde daha kolay atlatıyorum. Ben de arkadaşlarım için aynını yapıyorum. Dibe doğru giderken, elinden tutup yukarı doğru çekmek gibi...
Sizinle tanışıklığımız eskiye dayanıyor ve anaç tavrınızın farkındayım...
İlla anneliğe yormamak lazım, bu insanın yaradılışıyla ilgili. Paylaşmayı seviyorum, sanırım ondan... Tabii kendi içimde yaşadığım duygularım da ayrı ama bir ortamdaysam eğer, daha bir lider havam vardır. Eğer ortam aşağı doğru gidiyorsa derleyip toparlarım. Depresyona yatkın bir halim yok.
Bir teselli ver
PATAVATSIZ BİR YANIM VARDIR
Eski kuşak oyuncular 'Tiyatroyla geçinilir' der, genç kuşak tersini savunur. Hangisi gerçek?
Televizyon projeleri sürekli olmayabilir, yani sadece televizyona bağlanan hayatla yaşam sürmez ama ben İstanbul Şehir Tiyatroları'nda çalışıyorum. Eşim Bülent Emin Yarar da İstanbul Devlet Tiyatrosu oyuncusu. Bu şartlar altında herkes gibi iki maaşla geçinmeye çalışıyoruz. Televizyonda uzun soluklu işlerin içinde yer aldım ama 'Oh ne güzel, hadi tiyatroyu bırakayım' duygusuna kapılmadım.
Oyuncu Bülent Emin Yarar ile evlisiniz ama sizi birlikte aile görüntüsü içinde hiç görmedik...
O kadar çok çalışıyoruz ki, eşimin de sürekli oyunları var. Evli olduğumuzu da bilmezler, çünkü kendimizi öyle lanse etmedik.
Herkes bilmiyor ama bilenler de, 'Acaba araları mı açık?' diyor.
Daha neler, evliliğimizin 22'nci yılına giriyoruz. Benim evliliğimi bırakıp başka şeylerle ilgili paranoya duysunlar. Bundan altı yıl evvel tesadüfen yan yana görüldük, ne söyleyeceklerini şaşırdılar ve haberin altına da '16 yıllık evliler' yazmışlar. Halbuki bizi bir arada görmeleri müthiş bir haberdi.
Evden, 'Birlikte görüntü vermeyelim' düşüncesiyle mi çıkıyorsunuz?
Hayır, öyle bir düşüncemiz yok. Kabul; gece hayatımız yok. Ailecek oyun seyretmeye gideriz. Yani çocuğumuzu da alıp dışarı çıkıyoruz ama evliliğimiz genel geçer kafalardaki gibi değil. Olması gereken nedir bilmiyorum ama normal yaşadığımızı düşünüyorum.
Evliliğinizi kullanıp köpürtüp; magazinsel bir çifte dönüşmeniz bekleniyor. Hiç bu stratejileri yapmadınız mı?
Yok canım öyle bir şey; buna elverişli çiftler olması gerekiyor, biz elverişli değiliz. (Gülüyor)
Esprili bir mizacınız var. Bu, pek çok insanı şaşırtacak bir özelliğiniz olabilir mi?
Her insan gibi patavatsızlığa varacak yanlarım var. Bazen sıcak bir ilk izlenim oluşturmadığımın farkındayım ama illa iyi izlenim bırakacağım gibi de bir kaygım yok.
7 yıl aradan sonra 'Ağustos Böcekleri ve Karıncalar' filmiyle sinemaya döndünüz. Filmdeki anlatmak istediğiniz mesele nedir?
Ölüm döşeğinde bir baba ve birbiriyle ilişkisi olmayan dört çocuk var; herkesin derdi çok başka. Aile ve mülkiyet, yani miras üzerine bir hikaye.
TANINDIKTAN SONRA KETUM BİRİ OLDUM
Seyahat etmek sizin için bir tutkuymuş...
Evet severim, özellikle dilini bilmediğim yerlerde
daha rahat ediyorum. Dediğim gibi biraz algılarım
fazla açık, o yüzden yanımdaki insanların sorunlarını
dinleyebiliyorum ama dilini bilmediğim yerde bana
sorunları varmış gibi gelmiyor.
Yanınızdaki insanların dertleri neden sizi ilgilendiriyor, sizin kendi dertleriniz yok mu?
Yanımdakinin derdi beni gerdi. (Gülüyor) Tabii ki
benim de dertlerim var ama benim de dertlerimi anlattığım
arkadaşlarım var. O kadar yalnız değilim.
Şöhret olmanın sizi kısıtladığı yanları oldu mu?
Eleştirel yanım yoğundur, fakat tanınmayla birlikte
eleştirilerimi söylemek bakımından daha ketum
oldum. Onun dışında gündelik yaşamımda markete,
manava çok rahat eşofmanımla gidebiliyorum. Çok
makyaj yapan bir insan değilimdir ama herkes dişiliğini
içinde taşır.
BÜTÜN SORUNUM YAN LIŞ AN LAŞILMAK!
Dışarıdan bakıldığında soğuk ve mesafeli, iletişim kurduğumuzdaysa neşeli ve samimi bir tavrınız var...
Demek ki insanlara karşı
bir gardım var. Bu kadar
iyi niyetli olunca ucu başka
yerlere de varabiliyor. Çünkü
suistimal edilmeye müsait
ortamlarda bulunuyoruz. Çok
fazla duvarları var gibi görünüp;
aslında iletişim kurulduğunda,
hele de karşımdakinin
bir derdi varsa hemen o yöne
evriliyorum. Belki de fazla
yorulmamak için kendimi
kapatıyorum. Empati duygum
yüksek diyebilirim.
Anlaşılamamak sizi tedirgin etmiyor mu?
Anlaşılamamak değil;
benim bütün sorunum yanlış
anlaşılmak. Ona karşı da bir
gardım var.