Tam bir yıl önce yazmışım bu yazıyı...
24 Temmuz 2011'de...
Hiçbir işe yaramamış.
Bu yazıdan sonra hâlâ çirkinlikte birbiriyle yarışan adamlar, kadınların selüliti, kilosu ve yaşıyla maytap geçmeye devam etmişler.
Geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan konularından biri; Gülben Ergen'in selülitli fotoğraflarıydı.
Mevzu hakkında hemcinslerim tarafından yazılar yazıldı, tepkiler verildi.
Bir yıl önce benimki hiçbir işe yaramamıştı, belki onların sakalı benimkinden uzundur da dinleyen olur. '
HER DAİM TAŞ' DAYATMASI
(Bu arada fotoğrafların yayınlanmasından sonra Gülben Ergen'in yaptığı "Ama ben bir kere anneyim tamam mı? Üç tane paşa doğurdum kolay mı?" açıklaması, saçma sapandı.
Patır patır doğurup hâlâ genç kız bedeniyle dolaşanlar var malum.
Genetik miras denen bir şey var ve bazıları bu konuda çok şanslı, yapacak bir şey yok.
Gülben de böyle gereksiz bir savunmanın yerine "Size ne kardeşim yediysem ben yedim, şiştiysem ben şiştim, keyfimin kahyası mısınız?" deseydi daha kişilikli bir duruş sergilerdi.) Peki ben ne demişim bundan bir yıl önce? İşte bunları:
Ben Hera değilim de, sen Zeus musun?
Klasik yaz fotoğrafları ve o bilindik başlıklar:
- Selülitleriyle şaşırttı.
- Aldığı kilolarla dikkat çekti.
- Bir zamanlar neydi, şimdi ne oldu!
O fotoğrafları çekenler ve haberi yazanlar, erkek ve dönüp de aynada kendilerine bakmaya tövbeliler diyelim.
Peki, gazetelerde çalışan editör ve yönetici hemcinslerim neden bu tacize izin veriyor?
Kadınlara uygulanan bu 'her daim taş gibi olacaksın, yoksa en acımasızından aşağılanırsın' dayatmasına neden çanak tutuluyor?
Birkaç gün önce Pınar Altuğ'un plajda eğilmiş ve göbeği sarkmış fotoğrafına 'Yıllar ona hiç acımadı' başlığı atılmış mesela.
Ee sana da doğduğun andan itibaren acıyan olmamış, peki onu ne yapacağız?
KADINLAR ŞANSSIZ
Türk erkeğinin; dünyanın en yakışıklıları arasında olmadığı hepimizce malum.
Dolayısıyla Türk kadınları bu konuda çok şanssız.
Kusura bakılmasın ama yakışıklı, karizmatik, çekici, seksi Türk erkeklerinin sayısı; koskoca ülkede, toplasan bir minik kasabayı anca doldurur.
Peki, biz kadın gazeteciler olarak sürekli sizin çirkinliğinizle, koca göbekleriniz, bizimkilerden büyük memeleriniz, bit kadar boylarınızla her dakika dalga geçiyor muyuz?
Biz kadınlar her dakika bakımlı, fit, zayıf, göbeksiz, taş memeli, selülitsiz, çatlaksız olmak zorundayız ve siz de o sarkmış etleriniz, çirkin suratlarınızla bunun kontrolünü yapacaksınız öyle mi?
Ve canınızı sıkacak defolara rastlayınca da en acımasız sözlerle dalganızı geçecek, deşifre edecek, dedikodumuzu yapacaksınız.
Ve evet, aynen bunları yapıyorsunuz!
Medyada, plajda, sokakta, her yerde hemen hepiniz aynısınız.
- Abi yüzü güzel tamam da o popo ne öyle, değirmen taşı gibi...
- Yok ya bacaklar fena değil de memelere baksana, inek doyuran cinsi...
- Vücudu güzel de o surat ne öyle, anca kesekağıdı geçirirsen olur...
Gibi gibi cümlelerle etrafınızdaki kadınları aşağılayıp durun bakalım siz. Dedim ya topunuz aynalara küssünüz.
ELDEKİ BU!
İnanın biz de sabah uyandığımızda yanımızda baklava göbekli, çelikten kollu, Yunan tanrısı suratlı adamlar, Akhilleus'lar, Zeus'lar görmek isteriz ama eldeki malzeme neyse o!
Oturup da bunu ne dert ediyoruz, ne de sizlerin fiziksel yetersizliklerinizle, kusurlarınızla dalga geçiyoruz.
O yüzden artık haddinizi bilin, kendi kusurlarınız ve ayıplarınızla kırın dizinizi oturun.
Çenelerinizi kapatmayı da unutmayın.