Düşmanını bile sev!
İçinde bütün emekli ikramiyenin olduğu çantayı çaldır sonra "Demek ki çalan kişinin, bu paraya benden daha çok ihtiyacı varmış.
Canım benim, güle güle harcasın" deyip, gel evde açlıktan duvarları kemir!
Kazada kolun bacağın kopsa "Zaten pek işe yaramıyorlardı, fazlalıktan kurtuldum, oh rahatladım" de.
Kısacası başına ne gelirse gelsin, bunu şükranla karşıla.
Yeni dünya düzeni, yeni farkındalık düzeyi, aydınlanma çağı vs. şimdi bize böyle düşünmeyi öğretiyor, öneriyor, öyle değil mi?
Bu iş başlı başına bir saçmalık!
HER ŞEY ALLAH'TAN
Bunu söyleyen kadın; hayatında olumsuzluklar yaşadığında "Aman ne yapalım canım, neler geçti, bu da geçer. Demek ki yaşayacağımız varmış" der, çok da kafaya takmaz.
Allah'ın vardır bir bildiği diyenlerdenim yani!
İşte yukarıdaki düşünce sistemine dahil olanlar; ışık, evren, enerji, büyük güç vs. diyorlar ya, onun yerine iyinin de, kötünün de sadece Allah'tan geldiğine inananlardanım.
Gidiş yolumuz farklı, sonuç aynı bir yerde.
Ama dediğim gibi; yukarıda verdiğim örnekler kadar da abartmıyorum durumu.
Ben peygamber değilim.
Nirvana için yıllarımı vermedim.
Dalai Lama'nın rahle-i tedrisatından geçmedim.
Mevlevihane'de etek çürütmedim.
Yani emdiğim süt, hepinizinki gibi çiğ.
O sütü pişirmek için çok uğraşmak, yılları, hatta bir ömrü vermek gerek. Öyle Ferrari'sini satan çakma ermişin iki kitabını okumakla olmuyor bu işler.
Bütün bu girizgah niye? Şarkıcı Bengü geçenlerde ciddi bir trafik kazası geçirdi.
Kazada gencecik bir adam, koruması Ümit Özer, ne yazık ki yaşamını yitirdi.
Bengü çok şükür ki; ufak tefek hasarlarla atlattığı kazanın ardından, hastaneden çıkmış, evine dönmüş.
Ve döner dönmez de; kendisini merak eden hayranlarına hitaben bir mektup yazmış.
O mektubun bir yerinde şöyle diyor: "Sağlığımla ilgili çok şükür ki hiçbir sorun yok! Burnumda ufak bir çatlak var ve geçici yaralarım...
O yaralara bakıp seviyorum onları. Onlar benim doğum günümün izleri..." İşte Bengü'nün bir duygu seli eşliğinde yazdığı bu mektubun tam da burası bana çok battı.
Yahu ortada senin bir çalışanın, genç bir adam, ardında koca bir yas bırakıp göçmüş gitmiş.
Sırası mı "Azıcık uf oldum ama geçti. Seviyorum yaralarımı, canım yaralar, güzel yaralar" demek.
DİL AYARINI TUTTURMAK
Allah korusun benim başıma böyle bir olay gelse, o yaraları her gördüğümde 'aman da benim güzel yaralarım' diye seveceğime, o adamcağızın yüzü gelir gözümün önüne, içim yanar.
Ayrıca ikinci doğum günün ilan ettiğin gün; unutma ki seni koruyup kollayan adamın da ölüm günü.
Ne yapacaksın o gün?
Kutlama, pasta kesimi, eğlence?
Amacını ve kastını aşan cümleler dedikleri böyle oluyor işte.
Bu hayatta hiçbir şeyi abartmamak lazım.
Ve elin, dilin ayarını iyi tutturmak.
Dokunaklı metin yazacağım diye; acılı bir aileye, bir acı da böyle yaşatmamak.