Baştan şunu söyleyelim; Altın Kelebek'lerin dağıtıldığı gece için çalışan, emek veren kim varsa tek tek herkesin eline sağlık.
O gece çok uğraşılmış, her şey iyi gitsin çok çaba gösterilmiştir eminim.
Bu yüzden hem yayın sırasında sosyal medyada, hem de sonrasında medyada yapılan bazı sert eleştirileri çok acımasız buluyorum.
Evet, sunucular tecrübesizlikleri ve heyecandan dolayı çarşafa dolandıkları için sunum berbarttı. Ama bunda Sarp Apak, Öner Erkan ve İrem Sak'ın ne suçu vardı? Çocuklara bu görev verilmiş, onlar da ellerinden geleni yapmaya çalıştılar.
Gerçi sonuç olarak hiçbir şey yapamadılar ama dediğim gibi bu onların suçu değil.
Haftanın beş-altı günü bir dizinin setinde sabahlara kadar çalışıp sonra da böyle büyük bir organizasyonun provalarına ne kadar ağırlık verilebilir ki?
MUTSUZLUKTAN ÖLECEK GİBİ
Üzerine bir de Sarp Apak'taki becerememenin getirdiği panikle oluşan ağız ishali, İrem Sak'ın beklenmedik suratsızlığı eklenince; olay tam bir fiyaskoya dönüştü.
Ama sonuçta bu Birleşmiş Milletler Barış Konseyi toplantısı değildi.
Eğlenceli bir organizasyondu ve sunumun kötülüğü de dünyanın sonu değildi doğrusu.
Ben daha kırmızı halıyı izlerken çok eğlendim mesela.
Donsuz gelenler mi istersin, zerzevat arabası gibi gelenler mi, palyaçolara rahmet okutanlar mı?
Yaratıcılık had safhadaydı.
Bu arada kırmızı halı, kostüm falan demişken; Melis Alphan köşesinde sadece kılık kıyafet eleştirse keşke!
O kadar donuk, o kadar antipatik ve o kadar bütün dünyadan nefret ediyormuş ve her an mutsuzluktan ölüp gidecekmiş gibi bir hali var ki; karşısına Pollyanna'yı koysan, onu bile birkaç dakika içinde intihara sürükleyebilir.
Ekranda biraz daha fazla kalsa, hepimizin içindeki yaşama sevincini söndürür.
O derece!
Bir daha hiç ekrana çıkmaya kalkışmasa keşke.
TAHAMMÜL EDEMİYORUM
Neyse işte gerek kırmızı halı röportajcıları, gerek sahne sunucuları hiç olmamıştı ama en azından ödüller hak edenlere gitti.
Kendi adıma bir kişi hariç diyebilirim:
Bartu Küçükçağlayan.
Ben diziyi izlerken 'Orçun'un sahnelerinde hemen ileri sarıyorum çünkü gerçekten, değil izlemek, bir an görmeye bile tahammül edemiyorum.
Sadece yamuk yumuk bir bedene bürünerek, ancak çocuk tiyatrosuna giden çocukları güldürebilirsiniz bana göre.
Ama işte bir türlü büyüyemeyip güdük kalmış çok izleyici var demek ki memlekette!