Yeni kabine, aynı zamanda bir eski-yeni kaynaşmasını da beraberinde getiriyor. Büyük çoğunluğu rüştünü ispat etmiş kişilerden oluşan 64. hükümette 6 da yeni isim bulunuyor. Örneğin ihtisasını İsviçre'deki Bern Hastanesi'nde gerçekleştirmiş olan, akıcı İngilizce ve Almanca konuşan, entelektüel birikimi ve aile meselesine kafa yorması sebebiyle tanıdığım Sema Ramazanoğlu'nun Aile Bakanı olması sevindirici. Aynı şekilde hem seküler hem dini ilim alanında mesafe kat etmiş, Maraş'ın irfan atmosferinde yetişmiş Mahir Ünal'ın Kültür Bakanı olması da kayda değer bir gelişme. Kabinenin 'inşa' boyutunu önemli ölçüde bu iki isim üstelenecek. Anti-Erdoğancılar bir süre 'damaaat' sakızını çiğneyecek olsalar da, MBA derecesini ABD'de kazanmış, uzun yıllar enerji sektörümüzün devlerinden Çalık Holding'de CEO'luk dahil çeşitli kademelerde deneyim kazanmış, yenilenebilir enerji kaynaklarının finansmanı üzerine doktorasını tamamlamış Berat Albayrak'ın Enerji Bakanlığı'na getirilmesi de oldukça isabetli. Hilal Kaplan/Sabah Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, olaya ilişkin ilk tepkisi 'sert' oldu. Putin'in öfkesini anlamak zor değil; bugüne kadar NATO üyesi hiç bir ülke, Rus uçağını düşürme gibi bir 'eylemde' bulunamadı. Bu yüzden olsa gerek Putin, Türkiye'ye yönelik suçlamalarının ayarını iyice kaçırdı. Putin 'Suriye sınırları içinde DAEŞ'e ve terör örgütlerine karşı mücadele ederken, Türkiye tarafından arkadan bıçaklandıklarını' söyledi. Ne var ki Putin'in, Türkiye'ye yönelik suçlamaları gerçeklikten hayli uzak. Putin'in bu tezlerle NATO üyesi bir ülkeye karşı uluslararası toplumda destek bulması da güç. Yanıbaşımızda Türkmenleri bombalayıp 'DAEŞ'e operasyon yapıyoruz' demek, pek ikna edici değil. Ayrıca burada hava sahası ihlal edilen ve uluslararası hukuka uygun hareket eden taraf Türkiye, Rusya değil. Rus uçağının düşürülmesinin Türk-Rus ilişkilerinde ciddi bir sıkıntı doğuracağı muhakkak. Ama bu sürecin Türkiye'nin çok da aleyhinde gelişeceğini sanmıyorum. Rus uçağının düşürülmesinin şimdilik en somut sonucu Erdoğan'ın, bir dünya lideri olarak Putin'in karizmasını fena halde çizdiği gerçeğidir. Kurtuluş Tayiz/Akşam Birleşmiş Milletler de daimi üyesi Rusya'yı kayırmadan, üyelerinin kuvvet kullanımı ve meşru müdafaa haklarını tanımlayan 51. Madde çerçevesinde hareket eden Türkiye'nin hakkını teslim etmeli. Türkiye uluslararası hukuk çerçevesinde attığı bu adımla, dünyaya ve bölgeye önemli mesajlar vermiş oldu. Bunlardan ilki Türkiye'nin ulusal ve bölgesel güvenliğini, çıkarlarını korumak noktasında kararlı olduğu. Burada Suriye rejimi gibi meşruiyeti ve varlığı tartışılan bir devlet yok. Türkiye, 12 Eylül öncesi 75 cent'e muhtaç olduğu o sıkıntılı günlerde bile sınırlarını korumuşken, bugün vardığı aşamada kimseye pabuç bırakamaz! Melih Altınok/Sabah Yine, 16 Mayıs 2015'te Hatay'da sınır ihlali yapan Suriye hava aracı Türk savaş uçakları tarafından vuruldu. Geçtiğimiz ayın ortasında 16 Ekim'de ise, Genelkurmay Başkanlığı, Türk hava sahası içerisine giren bir hava aracının vurulduğunu açıklamıştı. Dolayısıyla, Türkiye'nin F-4'ü düşürüldükten ve iki pilotu şehit olduktan sonra, yani 2012 yılından itibaren; 'uyarmadan vurma' şeklinde özetlenebilecek yeni angajman kurallarını ciddi ve tavizsiz bir şekilde uyguladığı çok açık... Üstelik dün Genelkurmay'dan yapılan açıklamaya göre hava sahamızı ihlal eden uçak düşürülmeden önce, Türkiye'nin 'uyarma' zorunluluğu olmamasına rağmen hava sahasını terk etmesi yönünde defalarca uyarıldı. Buna rağmen sınırı terk etmemekte ısrar etti. Bu durumda Türkiye'nin, o uçağı düşürmemesi gerektiğini savunanların iki temel itirazı var: Bunlardan ilki, 'Ege'de yapıldığı gibi aynıyla karşılık verilebilirdi' şeklindeki yaklaşım. Yani, 'o senin hava sahanı işgal ettiyse sen de onunkini et' bakışı. Özlem Albayrak/Yeni Şafak Paralel devlet yapılanması ya da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın resmi ifadesiyle Fethullahçı Terör Örgütü ile mücadelenin derinleşme süreci yeni başlıyor. Bu terör örgütünün nerdeyse her yerde aktif ve pasif uzantıları var. 1 Kasım'a kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile savaş halinde olan ve her türlü alçaklığı yapan Fethullahçı terör örgütü unsurları şu an kendilerini kurtarmak için her türlü pis yolu deniyor. Fethullahçı terör örgütünün ilk filizlendiği ve örgütlendiği yer biliyorsunuz benim de memleketim olan İzmir'dir. Çok uzun yıllar bu terör örgütü lideri İzmir'de yaşamış ve örgütünü bu şehirden yönetmiştir. İstanbul'da örgüt lideri Gülen sadece 3.5 yıl yaşamıştır. Türkiye'deki yıllarında bu 3.5 yıl dışında devlet içindeki ve dışındaki örgütünü tamamen İzmir'den yönetmiştir. 1999'dan beri de Pensilvanya'dan yönetiyor. İşte o sebeple Fethullahçı terör örgütünün Türkiye içindeki gerçek merkezi İzmir'dir. Ben İzmirli olduğum için bu gerçeği çok daha yakından biliyorum. Doğru bir benzetmeyle PKK terör örgütü için Kandil ne kadar önemliyse Fethullahçı terör örgütü için de İzmir o kadar önemlidir. Evet yanlış okumadınız PKK için Kandil nasıl bir merkez ise FETÖ için de İzmir öyle bir merkezdir. Rasim Ozan Kütahyalı/Sabah İlk aklıma gelen cümleyi yazarak devam edeyim: Dengeli ve deneyimli bir kabine oluştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta başında, bir özel televizyon kanalına verdiği mülakatta, 'senkron'dan söz etmişti. Daha doğrusu, aynı zamanda yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı'yla 'uyum içinde çalışacak' bir kabinenin teşekkül etmesi gerektiğini söylemişti. Başbakan Davutoğlu, kabine seçiminde, buna özen göstermiş görünüyor. Eskilerle yenilerin uyumlu harmanıyla oluşan yeni Bakanlar Kurulu listesiyle birlikte, bir spekülasyon da sona ermiş oldu: Malum, Erdoğan'la Davutoğlu'nun ekonomi yönetimi konusunda anlaşmazlık yaşadıkları (Davutoğlu'nun ekonomiyi Ali Babacan'a teslim etmek istediği, Erdoğan'ın ise buna karşı çıktığı ve Berat Albayrak'ı öne sürdüğü) söyleniyordu. Bütün bunlar söylentide kaldı. Berat Albayrak bizzat Davutoğlu'nun isteğiyle kabineye girdi ama ekonominin yönetimi başka bir isme bırakıldı. Bu yönüyle bakıldığında, herhangi bir çekişme yaşanmadığı ve inisiyatifin Başbakan Davutoğlu'na bırakıldığı görülüyor. İlk cümlemi tekrarlayarak bitireyim: Eski ve yeni isimlerle birlikte, 'senkron tutturacak' dengeli, deneyimli ve güçlü bir kabine oluştu. Memlekete hayırlı olsun. Ahmet Kekeç/Star Türkiye'nin attığı bütün adımlara rağmen Rusya, 'sözde Ermeni meselesi', 'Kırım'da yaşananlar' ve 'Suriye Gerçekleri' gibi denklemlerde maalesef kendine uzatılan eli 'görmezden' geliyor ve Batılı diplomatların 'Ruslara güvenmemek için sebepler' diyerek saydıkları detayları haklı çıkarmak için uğraşıyor, elinden ne gelirse yapıyor... Putin maalesef daha da ileri gidiyor ve 'Türkmenleri hedef alırken' Rusya-İran-Suriye çizgisinde sanki bir yay çizerek 'kendine el uzatan Türkiye'yi' kuşatıyor. Sevgili dostlar, 'Türkiye-Rusya' ilişkisini 'Batı adına sabote etmek isteyen güçlerin attığı, atacağı adımları da' not ediyor, bu tuzaklara düşülmemesi gerektiğini belirtiyor ama elimizdeki bütün gerçekler ışığında SORMADAN EDEMİYORUM; NEDEN BAY PUTİN, NEDEN... NEDEN 'Rusya'ya güvenilmez' diyen BATILI TEZLERİ HAKLI ÇIKARMAK İSTERCESİNE ANLAMAK VE ANLAMLANDIRMAKTA ZORLANILAN BU ADIMLARI ATIYORSUNUZ! Kimbilir belki de 'Kırım savaşı ile Osmanlı'yı İngiltere-Fransa'ya' doğru iten Rus tarihine DİKKATLİ BAKMAK gerekir! Son söz: Türkiye BÜYÜK DEVLETTİR ve objektif bir şekilde kimsenin etkisinde kalmadan milli menfaatlerini koruyup, yolunu çizecek güçte ve kabiliyettedir.. Yiğit Bulut/Star 3 yıl önce, Suriye tarafından uçağımız düşürüldüğünde, 'Doğrucu Davut'rolüne bürünenlerden şimdi bekleriz ki, 'Türkiye haklı' desinler. Ama demiyorlar. Diyemiyorlar.. Yine kendi ülkeleri aleyhine.. Rusya lehine propagandaya soyunuyorlar.. Mesela? Mesela, kendisinin 'milli bir vatan evladı' olduğunu söyleyen Aydın Doğan'ın Radikal'inde Ezgi Başaran.. Anında tarafını ilan ediyor: 'Bir ay önce 'hata' dedik geçtik, şimdi jeti vurduk, pilotun kanlı yüzünün etrafında tekbir getirenlerin videosu da tuz biber... Nereye böyle Türkiye?' Tehdidini de, tam bir Rus görevlisinin yapacağı densizlikte sergiliyor: 'Bu videonun Rusya'nın atacağı adımlara etkisi olacaktır, şüphesiz. Suriye operasyonlarında çok daha agresif davranacaktır. Özellikle Türkmenler için hayat daha da zorlaşacaktır. Rusların da bulduğu ilk fırsatta bir Türk jetini düşüreceğini tahmin etmek de yüksek jeopolitik bilgisi gerektirmiyor.' 'Kim takar Ezgi Başaran'ı' demeyin.. Milli olduğunu iddia eden bir medya patronu.. Kendi sırtından. Kendi ülkesine böyle hainlik ettiremez. Ettirmemelidir.. Bu hanım, gitsin Özgür Gündem'de.. Gitsin Rusların Pravda'sında, istediğini söylesin, yazsın.. Ama.. 'Ben bu vatanın milli bir evladıyım' diyen patrondan maaş alıp, bu ülkeye ihanet etmesin! Ali İhsan Karahasanoğlu/Yeni Akit Yeni kabineye baktığımızda şunu görüyoruz: -İcracı rollerini hakkıyla yerine getirenlerin çoğu görevlerini korumuş. -Kendi kaynaklarına dayanan, iç dinamiklerini kullanarak dış bağımlılığı azaltan yeni bir ekonomik modele, yeni milli ekonomi politikalarına ağırlık verilecek, ama bu tedrici usullerle yapılacak. -Önemli yapısal reformları, altyapı çalışmalarını sürdürürken ekonomik eşitsizliklerle de mücadele edecek çalışkan bir kabine oluşturulmaya çalışılmış. -Son iki yılda yaşanan olağanüstü durumlarda aile, çevre, mahalle ya da ulusolcu/liberal entelijansiyanın imal ettiği kamuoyu baskısının etkisi altına girmeyen ve 'devlet politikaları' ne ise o nosyona uygun davrananlar görevlerini korumuş ya da daha iyi makamlar elde etmiş. -Herhangi bir kriz anında; şimdi AK Parti dışında olanları temsilen, 'klik başı olarak hareket etme ihtimali olanlar' yenilere yer açmakla görevlendirilmiş. AK Parti'yi dizayn etme gayretleri karşısında taş gibi dimdik durmayı değil, kendi faaliyet alanlarının doğal görev sınırları içinde kalan ve bazen manidar sessizlikleriyle dikkat çekenlere 'Biraz dinlenin' denmiş. -Her şeyden önemlisi, yeni isimlere potansiyellerini ortaya koyma fırsatı verilmiş, ama bu durum eskilerin tecrübeleriyle dengelenmiş. 64. hükümet, Türkiye'ye hayırlı uğurlu olsun. Zira kabinenin açıklandığı saatlerde sınır ihlali yapan uçağı Türkiye tarafından düşürülmüş Putin, Türkiye'yi tehdit ediyordu. Epey zor bir döneme giriyoruz. Nihal Bengisu/Habertürk Siyaseten karşı olduğu iktidarı görev yaptığı ülkelerin yöneticilerini çekiştirmek sadece eski kuşak bir büyükelçinin yazmakta sakınca görmediği bir hasleti olarak kalmadı. Türkiye tarihinde ilk defa, dünyada da çok fazla benzeri olmayan bir biçimde vatandaşlarının bir kısmı dış politika konularında yaşadıkları ülkenin tam karşısında olan ülkelerin yanında saf tutmaya başladı. AK Parti'den hoşlanmadıkları için instagramda Esad'ın fotoğraflarının altını kalplerle dolduran Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gördük. Bir zamanlar herkesi ılımlı İslamcı, BOP'çu, Amerikancı ilan eden Cumhuriyet gazetesinin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı'nı Türkiye'nin IŞİD'e destek verdiğini ikna etmeye çalışırken gördük. Türkiye'yi kuran parti Türkiye'nin dış politikada soğuk hatta sıcak savaş içinde olduğu ülkeler ve liderlerle iyi ilişki kurmayı bir politika olarak benimsedi. Bir zamanlar ''Mollalar İran'a'' diye bağıran CHP, 'Türkiye ile İran savaşırsa İran'ı tutarım' diyen birini vekil yaptı. O yüzden dün Türkiye, yanıbaşında kendi akrabalarını, kilometrelerce uzaktan gelip IŞİD diye bombalayan; yetmezmiş gibi bunu bir de Türkiye hava sahasını ihlal ederek yapmaya çalışan bir Rus uçağını düşürünce bile Rusya'yı haklı bulacak kadar Türkiye ile bağlarını koparmış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olduğunu öğrendik. Galiba onlarla birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Türkiye, dış politikada da kendi yolunu çiziyor. İttifaklar içerisinde kalarak kendi pozisyonlarını inşa ediyor, savunuyor. Bunun arkasında Erdoğan ve Davutoğlu'nun özgüven sahibi ve ayakları yere basan dış politika perspektifleri var. Bu artık Türkiye'nin yeni dış politika perspektifi. Ama Türkiye IMF'yle göbek bağını koparmasa, ekonomik olarak kendi ayakları üzerine duramasaydı bu, bu kadar kolay olmazdı. Yıldıray Oğur/Türkiye