Mourinho, bitime 3 dakika kala çizgi kenarında sevinçten 70 metre depar atarken, saha içinde bir başka adam da hayatında kimbilir kaçıncı kez küllerinden doğuyordu. Salı akşamı Paris Saint Germain'i 3-1'in rövanşında 2-0'la geçip Şampiyonlar Ligi'nde yarı finale çıkan Chelsea'nin Senegalli golcüsü Demba Ba, pek yüzüne bakmayan hocasına 'neler kaçırdığını' göstermekle kalmadı, o tarihi vuruşu yaptıktan sonra topu havada izlerken, iniş çıkışlarla, fedakarlıkla dolu hayatı da bir film gibi gözünün önünden geçti. Defanstan seken top önüne düştüğünde, sekiz çocuklu Senegalli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiği Paris'in varoşlarında yoklukla örülü çocukluğu geldi Demba'nın aklına. O daha iki yaşındayken anne-babası ayrılmıştı. Annesi sofraya yemek koymak için çalışıp didiniyordu. Çok geçmeden hayatta en büyük tutkusunun futbol olduğunu anlayacaktı Demba. Bu oyun onun için hem bir tutku hem de kendisini ve ailesini kurtarabileceği bir çıkış yoluydu. Kapısını çaldığı Lyon ve Auxerre Demba'yı 'yeterli görmedi.' O da 19 yaşında birkaç arkadaşıyla beraber bir arabaya atlayıp iki ülkeyi bağlayan tüneli geçerek Londra'nın yolunu tuttu. Şansını Ada'da deneyecekti... Top sol ayağıyla buluştuğu anda, 'tünel'in ucundaki cılız ışık ve canlı tutmaya çalıştığı hayalleri geldi gözünün önüne. Ne parası vardı ne de bir planı. Arkadaşlarının evinde yerde yattığı günler oldu. Ya da köhne otellerde... Barnsley onu bir hafta test etmeyi kabul etti. Demba Ba'yı bir otele yerleştirdiler. Ancak sonuç yine hüsrandı. Yetmezmiş gibi otelden ayrılırken yediği yemekler için 500 sterlin fatura çıkardılar. Zira kulüp sadece odayı ödemişti. Tanıdığı bir menajerden rica minnet aldığı borçla otelden çıkabildi. Sırasıyla Watford, Gillingham and Swansea de Ba'yı geri çevirdi. Ada'dan ümidi kesen Demba, çaresiz Fransa'ya dönüp dördüncü lig takımı Rouen'e imza attı. Burada 26 maçta 22 golle, Belçika'nın Mouscron takımının dikkatini çekti. Bir sene sonra da Almanya'da Hoffenheim'ın yolunu tuttu. Takımın Bundesliga'ya çıkmasında büyük rol oynadı. Stamford'da Bridge'i dolduran binlerce Chelseali 87'nci dakikada nefesini tutmuş ona bakarken, Demba dibe vurup yeniden yükselişe geçtiği o günleri hatırlıyordu.
TÜNELİN UCU BU DEFA IŞIĞA ÇIKTI
Ama yine de her şey tam yoluna girmiş sayılmazdı. 2006'da Belçika'da oynarken iki yerinden kırılan bacağına platin takılmış, üç yıl sonra da platin çıkarılırken ameliyatta dizindeki kas zarar görmüştü. "Oynamama engel değil" dense de önce Stuttgart sonra da İngiliz Stoke City 'sakat' diyerek Ba'yı transfer etmekten vazgeçti. Ve o sol ayakla topu Saint Germain kalecisinin bakışları arasında kalenin tavanına doğru vurduğunda, vaktiyle kendisine inanmayanların pişmanlığı gözünün önüne geldi. Tünel yolculuğundan yedi yıl sonra, bu kez cebinde para ve tünelin ucunda bol bol umutla yeniden Ada'ya döndü. Sakatlığına rağmen ona şans veren West Ham'a devre arasında imza attı. Ertesi yıl da kariyerinde en büyük patlamayı yapacağı Newcastle United'a... 54 maçta 29 gol attı ve ancak bir elin parmağı kadar maç kaçırdı. Artık Ada'nın sayılı golcülerinden biriydi. Ocak 2013'te de 27 yaşındayken 7 milyon sterline Chelsea'ye transfer olarak kariyerinde zirveye çıktı. Bu sezon Mourinho pek yüz vermedi Senegalli golcüye. Forvette son tercih oldu. Ama o yılmadı. O ana kadar elde ettiği her şeyi çok çalışarak kazanmıştı. Ve ilk zorlukta pes edecek belki de son adamdı... Salı akşamı Chelsea ve Mourinho için her şey bitmek üzereyken topun ağlara gittiğini gördüğü o an, topla buluştuğu o noktaya gelebilmek için verdiği savaşlar geldi Demba'nın gözünün önüne. Ve de her fırsatta "Elimde birinci sınıf bir santrafor yok" diye yakınan hocasının sözleri... Bir kez daha kendisine inanmayanları utandırmıştı. Aslında hisleri çok karışıktı. Zira çocukluğundan beri taraftarı olduğu takımı kupa dışına itiyor, ilk kez Paris Saint Germain yenildi diye seviniyordu. Kaptanı Terry, gol sonrası kaburgalarını kırarcasına sarıldığında, tribünün gol çığlığı kulaklarında çınladığında ise ailesi geldi gözünün önüne... Zaten kendi ifadesiyle "parayı sadece kendi için değil, onlar için de kazanıyordu." Futboldan kazandıklarıyla ailesine bakıyor, bir yandan da ülkesindeki fakirlere yardım ediyordu. Filmin bundan sonrasında neler olacak bilinmez. Ancak kesin olan bir şey varsa o birkaç saniyede Demba'nın gözünün önünden geçenler aslında hepimizin senaryosu. Hayat bir futbol maçı... Ve bir gol vuruşuna sığacak kadar da kısa... Geriye düşüyorsunuz, sakatlanıyorsunuz, yorgunluk bedeninizi esir alıyor... Ama her şeye rağmen maçı çevirmek yine sizin elinizde. Zira hayatınızın golünü ne zaman atacağınız hiç belli olmuyor.