Ferhat Ünlü ile yıllara varan editör-yazar ilişkimizden dolayı onun bir roman yazdığını yakından biliyordum. Bu hafta çıkan kitabın adının İlahi Kripto olduğunu görünce de hiç şaşırmadım. Kendisine zaman zaman 'şifrelerin efendisi' demişliğim çoktur. Çünkü "Bu hafta pazar ekine ne yazacaksın?" deyince Ferhat, güncel bir olayın şifrelerini yazacağını söyler genelde. Zaten yazılarını takip edenler de bilir, başlıklarında zaman zaman şifre kelimesi geçer.
Destek Yayınları'ndan çıkan romanı okurken Ferhat, şifre konusunda el artırmış diye geçirdim içimden. Kitapta 2023'te, tek dünya devleti kurmak için ilk hedef olarak Türkiye'yi seçen bir tarikatın kumpasına düşen namlı bir istihbaratçının oğlu Atilla Pan'ın hikâyesi anlatılıyor. Bu tek dünya devleti kurmayı düşünenler ise 'üst akıl'. Şifreler, komplolar, üst akıl... Bu sefer biz 'şifrelerin efendisi'nin şifrelerini çözmeye çalıştık.
- Biliyorsun sana 'şifrelerin efendisi' diyorum zaman zaman. Nedir senin bu şifre merakının sebebi?
- Daha gazeteciliğe bile başlamadan
önce istihbarat dünyasına ilgi duymaya
başladım diyebilirim. İşin edebiyat kısmıyla
da ilgiliydim. Casusluk romanları,
istihbarat dünyasıyla ilgili kitapları
da ilgiyle okurdum. Sonra, 1995'te gazeteciliğe
başladığım zaman derin devlet,
istihbarat savaşları gibi meseleleri ilgi
alanı olarak seçtim. Bunu yaparken istihbaratın
20 yıl sonra bu kadar 'moda'
olacağını bilmiyordum. İstihbarat tabiatı
gereği şifreli bir iş. Doğal olarak bu alanla ilgili gazetecilik
yapıyor ve kitaplar okuyorsanız şifre çözme
bakışı gelişiyor insanda.
- Kitapta tarikatlar var, FETÖ var. Kurmaca bir kitap ama sorayım anlattığın hikayenin ne kadarı gerçek ne kadarı kurmaca?
- Kitabın yüzde 30'u gerçek. Yüzde 70'i de kurmaca.
Mesela benim FETÖ'ye paralel devlet dediğim
dönemle ilgili bilgiler gerçek. Hatta istihbarat raporlarından
yararlanarak yazdım oraları. Romanda zamana
tapan bir tarikatın olması, bu tarikatın üst akıl olarak
resmedilmesi ise işin kurmaca kısmı. Ama kurmaca
olması hiç olmayacağı anlamına gelmez. Dünyada
tek devlet kurmaya çalışan bir yapı var ve bu yapı
ABD'den Almanya'ya, Fransa'dan Rusya'ya dünyanın
birçok ülkesinde bütün devletlerden bağımsız hareket
etme kabiliyetine sahip bir küresel yapı.
- Yani üst akıl denilen bu yapı mı?
- Evet. Her devlete nüfuz etmiş ve her devlete karşı
bir güçten bahsediyorum.
- Kimlerden oluşuyor bu güç?
- Sermaye, bürokrasi ve yer yer siyasetin içinde
bulunduğu uluslarüstü güç odaklarından oluşuyor.
Sokaktaki adama bunu anlatırken 'dünyayı yönlendiren
aileler' var deniliyor. Mesela Rockefeller ile
Rothschild'ler... Devletler harici bir küresel güçten
bahsediyoruz. Bunlar ellerindeki sermaye birikimiyle,
devletlerin bürokratik yapısına nüfuz ederek yayılıyorlar.
Mesela savaş dönemleri bu aileler için büyük
fırsatlar yaratmış. Devletleri yönlendirerek bir küresel
yapı kurmaya çalışıyorlar. Üst akıl denilen bu küresel
aklın, bir şekilde bütün ülkeleri mikrolaştırma, bölüp
yönetme amacı güttüğüne inanıyorum.
Eğer insanlığın gidişi tek dünya devletine
doğru ise bu kaderdir. Ama birtakım güçler
bunu hızlandırmaya çalışıyorsa bunun
adı operasyondur ve buna karşı çıkmamız
gerek.
- Her şeyi üst akıl ile açıklar hale mi geldik ve bu yaklaşım ne kadar doğru sence?
- Kavram önemli bir kavram o yüzden
ihtiyatlı kullanmak gerek. Komplo ile
istihbarat arasında paradoksal bir ilişki
var. Aslında biz ne kadar gerçek bilgiye
ulaşırsak komplolar o derece devre dışı
kalıyor. Ama öte yandan komplo denilen
şey, olayların perde arkasını yansıttığı
için ne kadar istihbarat bilgisi alırsanız
o derecede insanın komploya inanma
durumu artıyor. Son 10-15 yıldır komplo
denilen birçok şeyi bu ülke yaşadı mesela...
- Peki, komplo, algı, operasyon bunlar hayatımızın olağan kelimeleri haline geldi. İşinin uzmanı biri olarak istihbarata ilginin artmasını nasıl açıklarsın?
- Zamanın ruhunun bizi getirdiği nokta bu. Artık
savaşlar askerler, casuslar arasında olmuyor, siviller
arasında oluyor. Psikolojik harekât bağlamında siviller
farkında olarak ya da olmayarak bu savaşın içinde
buluyor kendini. Herkes kendince uyanık olmak durumunda
hissediyor kendini, bize karşı operasyon yapılıyor
diyor. Bu motivasyon istihbarata ilgiyi artıran
bir faktör. Dediğim gibi ben neredeyse çeyrek asırdır
istihbaratla ilgileniyorum. Artık yalnız olmadığımı
bilmek de hoşuma gidiyor. Ve doğru yere yatırım yapmışım.
Alanda "Buralar vaktiyle hep arsaydı" diye
dolaşan biri gibi hissediyorum.
ÖLÇÜYÜ KAÇIRINCA GERÇEKLİKLE İLGİNİZ KOPAR
- En büyük şifreyi romanına saklamışsın. Bunun için adı İlahi Kripto galiba. Kitapta istihbarat işleriyle fazla uğraşmanın insanın hayatını etkileyebileceğini de tartışıyorsun. Merak ediyorum bu şifre çözme işi senin hayatına nasıl tesir ediyor?
- Elbette yaptığın işin ruhuna etkisi var. Ama zamanla buna ilişkin bir ahlak geliştiriyorsun. Bu işlerle uğraşmak hayatımı kötü etkiliyor diyemem. Bilakis değer katıyor. 22 yıldır istihbaratla ilgilenen bir gazeteci olarak ölçüyü bulduğumu düşünüyorum.
- Romanında bunun ölçüsünü kaçırınca neler olduğunu karakterler üzerinden okudum.
- Evet, romandaki karakter gibi bunun ölçüsünü bulamayanların gerçeklikle ilgisi kopabiliyor. O kadar bilgi yükü ve karşılaştığı operasyonlar, kişiyi sonunda psikoza sürükleyebilir. Bu da gerçeklikten kaçmanın bir yoludur. Psikotik rahatsızlığı olanları o kadar da hafife almamak lazım. Bizden daha zekiler. Ben dünyanın, yakınlarımın çilesini çekeceğime dünya, yakınlarım benim çilemi çeksin anlayışıyla hareket ediyorlar.
- Peki, şifre çözücü olarak yanılmışım dediğin olaylar oldu mu?
- Bunca yılda yanıldığım en önemli nokta şu: FETÖ'nün genetik yapısı gereği korkak olduğunu düşünüyordum. Yanılmışım. Gerçi hâlâ aynı kanıdayım. Korkaklar, ama aynı zamanda saldırganlar.