Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

Mor eflâtun kadınlar

Milattan önce vakitler, Pagan zamanlardı...
Likya, Akdeniz'de fi tarihinde bir uygarlık. Medeniyet de diyebiliriz buna.
Kaş, Fethiye, Kaleköy, Üçağızlar, Patara ve Kekova. Oralarda yerleşmişler.
Mesut, müreffeh bir toplum. Kanaviçe koylarda gizlenmişler. Dağlardaki, ovalardaki şehirlerini terk edip sahile inmişler. Çünkü Persler, Hititler, İskender filan sefer yapıp asude şehirleri tarumar etmekteymiş durmadan.
Likya o tarihte fikirde sanatta demokraside filan füze hızındaymış. Özellikle de kadınlarına gösterdikleri hürmette. Aç açıkta insan yokmuş. Rivayet o yönde. Bilgeleri, âlimleri çokmuş.
Deniz kenarına taştan evler yapmışlar, asma bahçeleri ekmişler. Denizde fıkırdayan balıkları kızartıp lir ve pan flüt çalar, şarkı söyler, sedef rengi harmaniler giyinen kadınların terennüm ettiği şarkılarla coşa gelir imişler.
Gergef koylara yaptıkları mabetlerde ibadet eder, insanı filozof yapan Akdeniz gecelerinde yıldızlara bakar, 'ben kimim bu dünya nedir' sorularına cevap arar, sonra rüzgârsız şurup gibi suya atlar, şapur şupur yüzerlermiş.
Çivit maviyi onlar keşfetmiş. Bir de mor-eflâtun rengini.
İslam medeniyetinin Platon'a Eflâtun demesi de bir başka güzelliktir, fakat konu bu değildir.
Ayriyeten Thales oradan geçmiş mi bilmiyorum. Heraklitos "her şey değişir birader, değişimden gayri" lafını orada mı söylemiş, onu da bilmiyorum. Ne ki "gece boyu Kekova'nın efsunlu kumsallarına uzanan ve semadaki lacivert dansa bakanlarda bir tek tanrı düşüncesi mutlak hâsıl olur" diye anlatır hâlâ ihtiyar balıkçılar.
Ben onların yancısıyım, oradan biliyorum...

***

Neyse biz mor eflâtuna gelelim.
Mor-Eflâtun Romalıların din adamlarına, seçkinlerine giydirdikleri bir renk. Fakat renk doğudan gidermiş oraya. Likyalılar sır gibi sakladıkları bir yöntemle istiridye kabuklarından yaparlarmış bu rengi ve gemilerle gönderirlermiş.
Fakat öyle gizemli koyladır ki oralar rehber olmadan kaybolur gemiler. Meselâ arada korsan tekneleri gelirmiş gizlenmek için. Likya halkı yiyecek su falan satar, karşılığında şu bu alırmış. Yağmaya yeltenen korsanlara ise yol şaşırtılır ve bugün ondandır dilden dile, bilmeceli boğazlarda dolanıp duran hayalet gemiler efsanesi anlatılır...
Likyalılar bağımsızlıklarına pek düşkünmüş bir de! Hiçbir devletin sultasını kabul etmez, "hür doğdum hür yaşarım, hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım" hâlindeymişler.
Fakat o zamanların süper gücü Romalılar da diş bilermiş bu başına buyruk halka. Homur homurdanırmış şişman senatörler. "Köle edelim şu dik başlıları" derlermiş, "kadınlarını alalım ellerinden!"

***

Halbuki Likyalı kadınlar, Selvi boylu leylaklar...
Mürekkep balığından alıp çektikleri kuzguni siyah sürmelerini diktiler mi insana, bir su damlası olurmuş cengaverler. Sadece cengaverler değil tabiat da diz çökermiş karşılarında.
Bir keresinde bir gece deniz kabarmış evlerini basmak istemiş de kadınlar inmişler kıyıya, ilahilerle. Sallamışlar saçlarını suya. Deniz utanıp çekilmiş geriye...
Öyle kadınlarmış anlayacağınız. Rahmetin ve 'rahim' olanın işaretleriyle.
Sonunda savaş makinesiyle Batı, illa ki Romalı askerler arayıp bulmuşlar bizimkileri. Bizimkilerde yaydır, oktur filan. Ellerinde kalpleri, kalplerinde kardeşçe bir yaşam.
"Teslim olun" demiş işgalciler, "verin lan eflâtunu!"
Lejyonerler uzatınca kanlı mızraklarını bir ağustos sabahı. Uzatınca barışın ve bilgeliğin topraklarına, toplanmış meclisi Likyalıların.
Kuğu kadınlar kaynatmışlar vatozdan çıkardıkları zehri. Teslim olmaktansa hep birlikte içip intihar etmişler...

***

Onu diyorum, ne zaman Kekova'ya, o mavi dantellere gitsem. Gidip o yıkıntılara doğru yüzsem...
Likyalıların, ışığın evlatlarının "Ya istiklal ya ölüm" fısıltısı çınlar kulağımda.
Ak harmanili bilge kadınlar tutar ellerimden. Doğulu, Anadolulu olmanın sırrını anlatırlar bana.
Ve gökyüzü daima, bir ihtimal Samanyolu'ndan, mor-eflâtun bir yıldız düşürür alnıma...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA