'Alkali Diyet', 'Tokuz ama Açız', 'Kuantum Beslenme' kitaplarının yazarı Biyokimya Uzmanı Dr. Ayşegül Çoruhlu, beslenme biçimlerimiz ile ilgili sorularımızı yanıtladı…
Son yıllarda, belki de son 10 yılda; neden beslenme, kilo, diyetler vb. bu kadar hayatımızın merkezine yerleşti?
Çünkü bilim ve teknoloji aynı anda ilerliyor. Teknoloji ilerledikçe, hızlı ve modern yaşam için vaktimiz olmayan bizlere hazır gıdalar sunuluyor.
Hazır gıda demek raftan al-tüket demek. Zahmetsiz. Ancak bunun karlı ve efektif olması için çok kişiye uzun süre ulaşabilir olması lazım. Teknoloji, gıdanın raf ömrünü uzatıyor, ancak bilim de raf ömrü uzamış gıdanın bizim ömrümüzü kısalttığını buluyor. Bunlar savaşıyor.
Bizler de diyet kavramını öğreniyoruz.
Aslında beslenme şekillerimiz ile (plaza hayatı, fast food, hormonlar, soyalar vb.) hepimizin kanser olmaması bir mucize mi?
Mucize olup olmadığı daha ileride anlaşılacak. Çünkü 30-40'lı yaşlarda kötü beslenmenin etkileri kilo-diyabet-tiroid vs. gibi göreceli olarak daha hafif hastalıklarla kendini belli eder. İleri yaşlarda ise, kötü seçimlerimiz maalesef bu kötü hastalığa yatırım yapıyor.
İŞLENMEMİŞ GIDA KULLANIN
Çevremizde bebeği olan insanlar, organik beslenme şekline geçtiklerini düşünüyor; köyden tereyağı, ev yoğurdu vb. getirtmeye çalışıyorlar bebeklerine. Bu ne kadar etkili?
Elbette imkan oldukça doğala yakın beslenmek gerek. Keşke hepimiz için mümkün olsa. Olabildiğince doğal, işlenmemiş gıdalar kullanalım. Organik olmasa da bir domates; şekerli-unlu bir kek ile kıyaslanamaz. Mümkün mertebe sağlıklı besinlerle kendimizi ve çocuklarımızı dolduralım.
Ambalaja girmiş hiçbir şeyin organik olduğuna inanmıyorum, illa ki koruyucu madde içerdiği aklıma geliyor; biz nasıl besleneceğiz?
Manavlar, pazarlar; sebze-meyveyle dolu. Baharatlar, kuruyemişler, baklagiller ne güne duruyor. Balık var. Ülkemiz Akdeniz mutfağının en özel örneği, bin tür ot yemeği barındırıyor.
Pilavımızı evde yaptık, zeytinyağlı sebze yemeğimiz, salatamız da var soframızda ama yanında dışarıdan alınmış yoğurt, kavanozda turşu vb. ile evde yaptığımız yemeklerin anlamı kalmıyor mu bu durumda? Etkisi sıfırlanıyor mu?
Her ürünün daha doğal üretilmişi var. Araştırılıp bulunabilir.
Kuantum beslenme nedir?
Beslenme bir bilim olarak ele alındıkça, bilimin ilerlemesi bu konuda da yeni bilgiler olarak kendini gösterir. Beslenme artık sadece yediğimizdeki kalori hesaplarından, protein yağ oranlarından ibaret değildir. Artık beslenme, yediklerimizin sindirilip hücre içine girdikten sonra, orada ne gibi işlemlerden geçtiği konularını içerir. Bu açıdan bakılınca beslenme bilimi, artık atom altı seviyede enerji elde etme işlemlerini içeren hücreler ve hücrelerin içindeki enerji motorları mitokondriler açısından ele alınır. Atom altı seviyeden bahsedince de işin içine kuantum biyolojisi girer.
Mitokondrilerin vücudumuz için öneminden bahsedebilir misiniz?
Bahsedilen hücre içi enerji üretim yeri mitokondrilerdir. Tüm hücrelerde binlerce sayıda olan bu küçük enerji fabrikaları; bizim motorlarımız, bizim pillerimizdir. Mitokondrilere enerji üretimi olmadan hayatta kalamayız. Tüm büyük küçük fonksiyonlarımız mitokondrilerden gelen enerjiyle sağlanır. Biz, mitokondri enerjimize bağımlı yaşayan canlılarız.
Hastalıklarımızın mitokondrilerde nasıl başladığı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Enerji olmadan iş olmaz. Her türlü organ hücrelerden oluşur; cilt, böbrek, kalp vs. bu organların işleri ancak o organ hücrelerinde yeterli enerji üretilirse olur. Eskiyen ve iyi çalışmayan hücrelerin yenilenmesi kararı da mitokondrilerce verilir. Yani mitokondri iyi çalışmazsa ne iş tam olur, ne yenilenme. Önce mitokondrisi bozulan hücrelerden oluşan organlar, sonra o organların desteklediği diğer vücut sistemleri bozulur. Hastalık budur.
Hangi besinler mitokondrilerimize yarar, hangileri yaramaz?
Sağlıksız olduğunu bildiğimiz tüm besinler temelde mitokondrinin enerjiye çevirmeye çalışırken çok artık üretmek zorunda kaldığı besinlerdir.
Un, şeker, işlenmiş, kızarmış ağır hayvansal gıda, alkol vb. pek çok sağlıksız besin var. Bunlar besinden çok bir tür mitokondri çöpüdür.
AZ PİŞMİŞ VE SEBZE AĞIRLIKLI YİYİN
Türk mutfağı mitokondrilerimiz için uygun mu? Beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmeli miyiz?
Akdeniz beslenmesi sağlıklıdır. Ancak eski usul ağır anne yemekleri pek uygun değil. Az pişmiş ve sebze ağırlıklı yemek işin temelidir.
Bu beslenme şeklinin hastalıksız ve çok uzun bir ömrün garantisi olduğunu belirtiyor, "Hastalanmayı ve yaşlanmayı kabul etmemeliyiz, ertelemek bizim elimizde" diyorsunuz... Bunu sadece beslenme ile yapamayız değil mi? Başka nelere dikkat etmemiz gerekiyor?
Bu uzun bir listedir. Arabada emniyet kemeri takmak da bu listededir. Ancak en önemli başlıkları; doğru beslenme, stresle baş etme, doğru nefes alma, gevşeme teknikleri kullanma, doğayla iç içe olmaya vakit ayırma ve uyku olarak sıralayabiliriz.
SAMİMİYETSİZ İNSANLARDAN UZAK DURURUM
Siz nasıl bir hayat sürüyorsunuz? Olmazsa olmazlarınız, asla yapmayacaklarınız nedir?
Ben bir hekim olarak arkasında
olduğum şekilde yaşamaya özen gösteriyorum.
Meditasyon, doğada olmak,
23.00'de uyumak, çiğ ve bitkisel ağırlıklı
beslenmek, akşam yemeğimi çok çok
erken saatte noktalamak, lokmaları
çok çiğnemek, vitamin desteği almak
(ağızdan, ciltten sürerek, dil altından ve
damardan), işlenmiş yememek; genel
prensiplerim. Yaşam şekli olarak sosyal
hayatta ilk kuralım; olduğu gibi olmayan
insanlardan uzak durmak. Altyazı okuyabilmem
sebebiyle samimiyetsizlik beni
en çok rahatsız eden şeydir.
EVE GELEN YEMEKLER SADECE ŞIMARIKLIK
Herkesin metabolizması birbirinden farklı… Yaşam koçlarını ve onların insanların evlerine gönderdikleri yiyecekleri ve bu düzeni nasıl buluyorsunuz?
Yaşam koçları, diyetisyenler, spor
hocaları, eve yemek gönderen restoranlar
vs. bunların hiçbirini suçlu bulmuyorum.
Bu ihtiyacı yaratan, talep eden kısmı
da suçlu bulmuyorum. Ama akıllarını
kullanamadıkları ve tembellik ettikleri
için onlar için biraz üzülüyorum. Bunca
bilgi bolluğuna rağmen, bir kafede otururken,
yanda tatlı ısmarlayıp afiyetle
yiyen oldukça eğitimli insanların aralarında
'Ya insülin rezistansı diye bir şey
varmış, bende yok; demek ki istediğim
kadar tatlı yerim, zaten kilom da yok'
sohbetini ben kendi kendime açıklayamıyorum.
Eğitimli olmalarına rağmen bu
kıt anlayışta olmak insanoğlunun güdülme
ihtiyacı ile ilgili olabilir mi? Eve gelen
o yemekler, alınan yemek mönü listeleri
falan sadece tembellik, şımarıklık, kafayı
kuma gömme gibi geliyor.
Umuyorum ki sağlıklı beslenme
denen konunu bunca abartılmasının
altındaki meselenin, insanların yaptıklarının
sorumluluklarını almamak olduğu
anlaşılacak. Sağlığına, bir gol yemeden
ayılan insanların artacağını umuyorum.