Şimdi Hamza Hoca'ya anlatmam lazım. Umut ile Burak oynayacağı zaman Galatasaray'ın oynayacağı top 4-4-2'dir. 4-4-2 çok başka orta saha gerektirir. Yani hem hücum gücü hem savunma gücü olan iki kanat adamı lazım Galatasaray'a. Mesela bir tarafta Hamit olacak, öbür tarafta da işte beğenmeyip gönderdikleri Amrabat olacak. Hem beklerine yardımcı olacaklar hem de hücuma katılacaklar. Oysa Hamza'nın oynattığı futbol bu maçta da Umut ile Burak'ı ikili forvet diye kullandığı oyun 4-2-3-1. 4 savunma, iki onun önünde (Selçuk ile Melo), üç orta saha ve tek forvet. O üç orta sahadakilerin üçü de orta saha oyuncusu. Yani taktik icabı öyle. Çizgide oynayan adamlar değil. Çizgide oynarlarsa orta boşalır çünkü. 4-4-2 gibi değil. Kanada koyarsan 4-2-3-1 gibi olur. 4-4-2 oyunu başka adamlar gerektirir, başka oyun düzeni gerektirir. Hamza'nın oynattığı 4-2-3-1 diye takımı çıkardığın zaman Galatasaray'da Umut ile Burak beraber oynamaz. Çünkü ne Umut ne de Burak orta saha oyuncusu değil. Yani o üçünün arasına bazen Umut'u koyuyor, bazen Burak'ı koyuyor. Ama onlar bildikleri oyunu oynuyorlar. Bildikleri oyun 4-4-2 oyunu. Hamza sahaya 4-2-3-1 çıkarıyor, sahadaki takım 4-4-2 oynuyor ama o takım 4-4-2 oynayacak takım değil. Sen çift forvetle Umut ile Burak'ı kullanacaksan eğer yani Burak ile Drogba gibi oynatacaksan mesela, o zaman 4-4-2 oynayacaksın. 4-2-3-1 oynadığın zaman orta sahada 3 tane sağlam adamın olacak (iki tane geride var ya zaten Melo ile Selçuk), onun önüne bir tane daha sıkı orta saha adamı ve iki tane kanat adamı (yani Yasin ile Bruma). Kanat akınları yapacaksın, 4-2-3-1'in sebebi kanatlardaki Galatasaray'ı zafere götüren taktiktir. Hep söylediğim soldaki ve sağdaki üçgenin kurulmasıdır. Ama 4-4-2 takımını sen bu taktikle ortaya çıkarırsan ne 4-4-2 oynar o takım ne de 4-2-3-1 oynar. İşte böyle olur. Sonra diyor ki 'Ben Yasin'i ikinci yarı alacağım.'
Ya ikinci yarıda iş işten geçmiş olursa. Hamza Hamzaoğlu böyle de bir risk alıyor.
Tabii. İkinci yarıda oyuna müdahale etmeye başladı ve sonunda da bütün hatalarını düzeltti. Kendi yarattığı, Galatasaray'ı liderliğe getiren, şampiyon adayı yapan takımla oynadı. O takımda tek eksik Sneijder'di. Bu eksik de Emre'nin bu takımdaki yerinin ne olduğunu ortaya koydu. Emre Çolak, Sneijder'in yedeği. Çünkü Sneijder ile aynı özelliklere sahip. Geriye koşmaz, savunmaya yardım etmez, geriye koşuları sahtedir, eskorttur, istatistiklere yansıması içindir, ikisi de ikili mücadeleler de çok top kaptırırlar, karşı kontrataklara sebep olurlar, ama ikisi de uzaktan harika şutlar atarlar, ikisi de çok güzel gollük paslar atarlar. Şimdi böyle bir adamı oynatıyorsa Galatasaray eğer, sen takımı 10 kişi oynatmaya razısın demektir. Fenerbahçe'nin Alex ile 10 kişi oynadığı gibi. 'Benim takımım 10 kişiyi kaldırır.' Ama Emre ile Sneijder'i beraber oynattığın zaman 'Benim takımım 9 kişiyi kaldırır' diyemezsin. Böyle bir takım yok. Yani Galatasaray'ın ilk 11'inde bu 4-2-3-1'de ya Sneijder oynar ya da Emre oynar. Sneijder gibi bir oyuncunun Emre gibi bir yedeğinin olması da Galatasaray için iyi bir şey. 'Eyvah! Sneijder yok' diye telaşa düşmezsin. Ama Emre'den ne beklediğini sen de bilirsin, tribün de bilir, medya da bilir. Galatasaraylı oyuncular da bilir. Emre geriye koşmadığı zaman, sahte koşu yaptığı zaman, onun tutması gereken adam bomboş gittiği zaman kimse demez ki; 'Emre'de kabahat.' Emre zaten bu. Biz bunu bile bile oynatıyoruz. Sneijder'i nasıl bile bile oynatıyoruz, bunu da bile bile oynatıyoruz. O zaman başkası alır sorumluluğu üzerine. 80'li yıllarda Prekazi'nin sorumluluğunu nasıl Muhammet alıyordu Galatasaray'da. 10 kişi oynadığı zaman birisi o sorumluluğu alır; 'Ben Emre'den sorumluyum. Ben Sneijder'den de sorumluyum.' Buna tahammül eder büyük takımlar. Ama iki tane olduğu zaman edemez.