ERMAN TOROĞLU: Nihayet doğruları bulduk!
Rahat bir maç oynadık. Bize 2 farklı galibiyet lazım, rakibe de galibiyet... Peki dönüp bir soralım kendimize... İyi futbol oynadık mı? Hayır. Kazandık mı? Evet... Peki ne yaptık? İyi mücadele ettik, koştuk, her topa girdik. İşte seyircinin de Milli Takım'dan istediği zaten buydu! Bu maçı berabere de bitirebilirdik, 2-1 de kaybedebilirdik. Önemli değil. Adamlar ilk yarıda 4 pozisyona girdi. Ama iyi mücadele ettik. Her topa kafamızı soktuk, ayağımızı koyduk. Böyle mücadele edildiğinde de zaten seyirci hiç kimseye bir şey demez, alkışlar.
Peki ilk iki maçta öyle rezil mücadele edip kişiliksiz futbol oynandıksa, dün akşam da bu mücadeleyi ortaya koyduysak ve bunları yapan aynı futbolcularsa o zaman futbolcuların ve Terim'in aynaya bakıp "Biz nerede ne yaptık?" demesi lazım. Hep karşı tarafta suçlu aramayacaksın.
Hep "Benim her yaptığım doğru" demeyeceksin. İlk iki maçtaki Milli Takım'ın mücadelesine bakın, bir de dünkü mücadeleye... Eğer dün de Milli Takım, ilk iki maçtaki görüntüyü verseydi başta Terim ve takımdaki birçok oyuncu büyük yara alırlardı. Fatih hoca ve yetkililer çıkıp, "Bu çocuklar değil mi geçmiş başarıları getiren" diyor. Ona kimsenin bir şey dediği yok ki. Bu ülkenin insanları bu çocuklardan mücadele, heyecan ve tempo istiyor. O kadar basit! Yenersin, yenilirsin o fark etmez. Mesela dün gece Arda...
Yine iyi değildi. Tek yaptığı ilk golde Emre Mor'a attığı toptu. Emre'de kesinlikle ısrar edilmesi gerekir. Bence bu turnuvada şu ana kadar takımın en istikrarlı tek oyuncusu kaleci Volkan Babacan'dır. Ne artistlik yapıyor ne de ukalalık. Yalnızca işini yapıyor.
Bir türlü karar veremedik ne tarz oynayacağımıza... Golü bulduktan sonra üstümüze çok geldiler. Topu kalemizden uzakta tutamadık. Ceza alanı içine gömüldük. Orada birinin çıkıp oyun kaptanlığını alması gerekirdi. Bu Arda da olabilirdi, Selçuk da... Ama ikisi de yapamadı.
Fatih hoca sahaya çıkardığı oyun tertibiyle bence şunu demek istiyordu: Beyler aranızdaki bazı oyuncuların durumu belli, yaptığınız hatalar da belli. Sizi oynatmazsam, sizler haklı çıkarsınız. Buyrun kardeşim bu iki maçta bunları yaptınız. Ya bunu temizlersiniz ya da ben sizi temizlerim!
Zaten seyirci de bunu çıplak gözle göreceği için size gereken dersi verecektir. Ve Terim, bu düşünceyle bu kadroyu Çek maçına çıkardı. Bazı futbolcular da zaten bunun bilincindeydiler. Yani öyle bir hale geldi ki olay, nerede trak orada bırak olacaktı. Ama şimdi Fatih hocanın eli güçlendi. Şimdi oyunculara soruyorum: Şu mücadeleyi İspanya ve Hırvat maçlarında yapsaydınız 1'er puan çıkaramaz mıydınız? Bence çıkarırdınız.
MURAT ÖZBOSTAN: Durun bitmedi!
Duygularını her zaman uçlarda yaşamayı seven bir millet olduk. Sevincimizi nasıl iliklerimize kadar yaşıyorsak kızgınlığımız da kor olup yakıyor. İlk iki maçı kaybettik, kötü de yenildik doğru ama İspanya ile Hırvatistan'dan 6 puan beklemediğimiz de aşikardı.
Üçüncü olarak çıkma şansımız gün gibi ortadayken yaktık, yıktık, kendimizi hırpaladık. "Durun, şansımız bitmedi" diyenleri azarladık, "Çekleri nasıl yeneceğiz" dedik.
Futbolun büyüsü tüm beylik lafların üzerinde. Sahadakiler görevini yapınca bir anda değişiyor işte her şey. Bizim en kötü halimizle Çeklerin iyi halinin bir farkı yoktu, onlar da kazanmalıydı, biz de... Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim'in ilk 11'e yaptığı Volkan Şen ve Emre Mor takviyesi ilk yarıda başarılı sonuç verip golü getirdiğinde Çeklerin gardı düştü, ikinci yarıda bitirici darbeyi Ozan indirdi.
Fatih hocanın Olcay ve Oğuzhan müdahaleleri de kontrollü bir son çeyrek geçirmemizi sağladı. Tribünler de sahadakilere uydu, daha maç başlamadan Arda ve diğer futbolcuları morallendirmesi takdire şayandı. Taraftar mükemmeldi, tribünler mükemmeldi.. Fransa her şeye gebe, büyük bir mucize neden bir daha olmasın.. Ne olursa olsun biz hep mücadele eden savaşan bir takım olsun, canımızı alsınlar dedik. Umarız ki son 16'ya kalırız ve Galler ile karşılaşırız. Bale bir süper yıldız olabilir ama turnuvanın gözde çaylağı Galler'i alt edecek tecrübemiz fazlasıyla var. Her şey daha yeni başlıyor. Biz Fransa'ya renk getiren bir ülkeyiz.. Burada olmaya devam etmeliyiz.
GÜRCAN BİLGİÇ: Beklenen ve özlenen
Efsanevi F1 pilotu Alan Prost'a başarısının sırrını sorduklarında, "Tüm maharet 300 kilometre hızla giderken virajı dönmekte" dedi. İşte biz de Hırvatistan ve İspanya depremlerinden sonra öyle hızla geldik ki Çekler'in karşısına, en az iki farkla kazanıp, beklemek durumundaydık. Tüm koşulları aleyhte hale getirip, bir galibiyeti "zafer" ilan edenlerin elbette karşısındayız. Ama umutların devam etmesi veya bu turnuvanın anadili olan "vazgeçmeyen" duruşunun ortaya konması için, son virajdaydık.
Fatih Terim, "bekleneni veremeyenler" korosundan sadece Hakan Çalhanoğlu ve Oğuzhan'a kement attı. İlk iki maça aynı on bir ile başlayan bir teknik adamın bu kararı için "Hatasını anladı" da diyebiliriz, "Çekler karşısında risk aldı" da... Tabelanın bizim lehimize olması her şeyi "doğru" yapmıyor. Ancak ofansif olarak hiçbir plana sahip değilken, skor oyuncuların bu kadar etkisizken, tüm bunlar hazırlık maçlarında ortaya çıkmışken, Volkan Şen ve Emre Mor'un son virajın oyuncuları olması da manidar.
"Biz söylemeden bitmez" diyerek geldiğimiz bu turnuvada en azından bir maç kazanmamız gerekiyordu ve bu çocuklar bunu başardılar. Ne zaman ki "kibirden" uzaklaştık, şansı da yanımızda görmeye başladık, doğru mücadeleyi de kazanmayı gerektirecek aklı da. Hatta hakem hataları bile lehimize dönmeye başladı. Ağabeylerinin gözden düştüğü bir süreçte küçük bir adamın; Emre Mor'un topun sorumluluğunu üstlenmesinin de altını çizelim. Her şeyin ötesinde takımın 18'lik yeteneğe pas atmaktan çekinmemesi ve O'nun arkasında durması da önemliydi.
Sakatlığı ne durumda bilemiyoruz, fakat yediği tekmelere ve darbelere baktığımız da rakiplerinde "korkulacaklar" listesine çabuk girdiğini söyleyebiliriz. Bugünün maçları bize en iyi üçüncülüğü getirir - getirmez. Ancak önceliği takım olmaya verdiğimizde, birbirleri için oynamaya başladıklarında, "beklenen ve özlenen" haline geliyorlar. Bu galibiyet önemliydi. Ülke için, Fatih Terim için, oyuncu grubu için. Yere düştüklerinde uzanan bir el buldular. Umarım bunu da "kibir"lerini cilalamak için değil, ayakların yere doğru basması için kullanırlar.
RIDVAN DİLMEN: Allah yolunuzu açık etsin
Anahtar şuydu; Çek Cumhuriyeti'nin bizim gibi kazanmaktan başka şansı yoktu. Sıkı, sert, düz ama disiplinli bir takım. Rakip hücum yaptığı zaman yetenekli oyuncuları olmadığı zaman pozisyon bulamıyorlar. Orta sahadan bir oyuncu çıkarıp, ikinci santrforu soktuklarında o dakika biz kilidi açtık. Dönen topları almaya başladık. Hem hücum hem savunmada dönen topları alınca ve hoca Oğuzhan'ı oyuna alıp, Arda'yı sol kenara alınca, üstüne bekler çıkmasın diye Olcay'ı da oyuna sokunca bizim de işimiz kolaylaştı. Yapılan yuhalamalar, "o oldu, bu oldular" bu saatten sonra gereksiz.
Bu saatten sonra artık Belçika'nın kaybetmemesini bekliyoruz. Normal şartlarda İsveç, Belçika'yı yenemez gibi geliyor.
Messi gibi yetenekli bir oyuncuyu kadromuza kattık... Emre Mor, büyük kazanç. Önümüzdeki 10 yıl için önemli yıldızlardan biri olacaktır...
Kadroda Mehmet Topal niye orta saha oynamadı diye tartışmıyoruz.
Şimdi tadını çıkarma zamanı. Detaylarla, hesaplaşmalarla gerek yok. İki İrlanda'yı da beğenmedim.
Elenmesine rağmen Ukrayna fena takım değildi. Galler iyi oynuyor. Turnuvadan önce "Bir üst turda kimi istersin" deselerdi ben 'Galler' derdim.
Motivasyonu tekrar toparlamış bir milli takım için Galler iyi bir rakip.
Bu ülkede bir kaleci kaybedildi; Volkan Demirel...
Biz gruplaşmalar ve kutuplaşmalardan uzak kalmalıyız.
Statü ileride tartışmalara açık bir statü...
Atılan ve yenen her golün anlamı var. Arnavutluk 87 dakika Fransa'ya karşı direnç gösterdi. Fransa bir gol için yırtınırken golü buldu, Arnavutluk uzatmalarda reaksiyon göstereyim derken ikinci golü gördü.
Bizim de 3. golü atma ihtiyacımız kalmadı. İspanya maçı 3-0'ken Arda'ya yapılan saygısızlık sonrası Arda maçı bıraktı. Bizim takım maçı bıraktı ama Atletico'dan arkadaşı olan Koke, Barcelona'dan arkaşı İniesta skoru biraz da psikolojik olarak olaydan etkilenip üzerimize gelmedi. Bu turnuvaya böyle bir turnuva. Her reaksiyonun önemi var. Dünkü kadroyu çıkarmak kolay bir karar değildi. Gol yemeyim YETENEKLİ oyuncularım var yenelim dedik. Biz kötü oynarken yediğimiz 3. golün ofsaytını konuşamadık.
Bırakın bugün de 2. golümüzün ofsaytta olduğunu konuşmayalım. Hocam sakin, sakin, sakin... Sen tecrübelisin. Sen bu oyuncuların sadece hocası değil büyüğüsün. Allah yolunuzu açık etsin...
Bu arada kuaför Veysel'e özel teşekkür, Ozan'ın saç sorununu hallettiği için!
ÖMER ÜRÜNDÜL: 4-0 da olabilirdi
Lens'te büyük bir seyirci desteğiyle kendi sahamızda oynuyor gibi maça başladık. Bu moral motivasyona bir de erken gol eklenince bir anda büyük bir avantaj yakaladık.
Emre Mor'un güzel asistinde Burak Yılmaz net bir gol vuruşu yaptı. Artık önemli olan oyunu tutabilmek ve mutlak bir galibiyete ihtiyacı olan rakibin daha çok riske girmesini beklemek gerekiyordu.
Takım halinde topun arkasına geçip alan daraltan savunma uygularken kontratak planlarını işlerliğe koymaya çalıştık. Bazı tehlikeler yaşadık ama üç önemli fırsatı da pozisyona dönüştüremedik.
İkinci yarının ilk bölümü çok önemliydi. Her geçen dakika gol yemeden en az iki gole ihtiyacı olan Çek Cumhuriyeti oyundan düşecekti.
İşte tam o an düşüşleri başlarken ikinci golü bulduk. Ben aslında bu golün geniş alan kontratağında bulacağımızı tahmin ediyordum. Ancak bir duran top sonrası golü bulduk.
Bu dakikadan sonra artık tüm kontrol elimizdeydi. Aslında tam rakip pes etmişken bir üçüncü golü bulsak bir gol daha atıp turu da garanti altına alabilirdik. Ama yine de 2-0'ı kaybetmeyelim baskısı hakim olunca fizik kondisyon olarak yorulunca istediğimiz iki farkı yakaladık.
Turnuvaya yeterince hazır olmayan Milli Takımımız zoru başararak ilk adımı attı. Şimdi bu geceyi bekliyoruz.
Futbolcularımız iyi niyetle ve disiplin içinde mücadele ettiler. Son maçta eleştirilen iki stoperimiz Hakan Balta ve Mehmet Topal çok başarılıydı.
Selçuk İnan ve Ozan Tufan çok çalıştılar, başarılıydılar. Emre çok önemli olan ilk golün hazırlayıcısı olurken zaman zaman etkili driplingleriyle etkili oldu.
Volkan Babacan da çok başarılı bir maç çıkardı. Bu arada Lens'teki seyircimiz de, takımımıza mükemmel bir destek vererek maçı tarafsız sahada değil Türkiye'de gibi oynattılar.
Gelelim Fatih Terim'e: Zor günlerin pes etmeyen teknik adamı, bir kez daha zor bir maça damgasını vurdu.
LEVENT TÜZEMEN: Cumhurbaşkanımızın mesajını aldılar
İsteyince adam gibi mücadele edilebiliyor, adam gibi futbol ortaya konuyor, yürekli olunuyormuş. Milli Takım oyuncularının aklı başına yumurta kapıya dayanınca geldi. Bu kadar inançlı, yardımlaşması yüksek, kişilikli ve karakterli oyunu Çekler'den önce kaybedilen iki maçta sahaya yansıtsalardı yine alkışlanacak bir Milli Takım olurdu.
Bu futbol değişiminin altında üç tane neden var:
1- Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın hem Arda'ya sahip çıkması, hem de Terim'e destek vermesi tüm Milli Takım'a bir mesaj gibi yansıdı. Cumhurbaşkanımızın bu konuşmasının altında yatan en büyük ifade "Bizi sevindirdiniz, kaybettiğinizde de arkanızdayız. Ama bizleri sevindirecek güce sahipsiniz, bunu yapın" şeklindeydi. Cumhurbaşkanımızın motivasyonu, başta kaptan Arda olmak üzere tüm futbolcuların; dikkatli, istekli, coşkulu ve mücadele gücü yüksek bir oyun kurmalarını sağladı.
2- Bu turnuvanın yıldız adaylarından birisi Emre Mor'du. Nihayet Fatih Terim, "Yap hep ya hiç" şeklindeki Çek maçına Emre'yi 11'de başlattı.
18'lik yıldızın farklılığını tüm Milli Takım oyuncuları hissetti Emre, çabukluğu, deparları, dikine gidişiyle; hem hücuma zenginlik kazandırdı hem pozisyon üretmemizde etken oldu hem de özlediğimiz kanat ataklarını yaşattı. Burak'ın attığı golde yaptığı koşu, attığı çalım ve topu kestiği adres dört dörtlüktü.
3- Arda Turan tribünler tarafından alkışlanırken gerçekten ilk 2 maçta koşmadığı kadar Çeklere karşı müthiş mücadele ortaya koydu. Takımını gerçek bir kaptan gibi yönetti. Mücadele ederken de ortaya karakterini koydu.
Milli Takım, Fransa'da unuttuğu, arkadaşlık, dostluk ve sevgi değerlerini Çek maçında yeniden kazanmış göründü. Ozan Tufan mükemmel bir gole imza atarken inanılmaz rakipleriyle mücadele etti. Selçuk sahanın her yerine bastı. İspanya maçında yürüyecek hali olmayan Burak, rakip defansın arkasına attığı deparların yanı sıra savunmaya da ciddi destek verdi. Bu Milli Takım, Fransa'ya "Yenildiğimizde değil, vazgeçtiğimizde kaybederiz" sloganı ile gelmişti. Vazgeçmemek adına iyi oyundan çok mücadele olarak yardımlaşma olarak sahaya kaliteyi yansıttılar. Arnavutluk'u geride bıraktık ama kendi göbeğimizi kendimiz kesemeyeceğiz.
Rakiplerimiz yardım ederse geçebileceğiz.