LEVENT TÜZEMEN: Ciddiyet...
Hakem Alper Ulusoy'un uydurma penaltısıyla skor 2-2'ye geldiğinde dakika 84'tü. Önce Galatasaraylı oyuncular kendilerine, "Biz Karabük önünde nasıl bir haldeydik?" diye sormalılar... Hiç bir maç kağıt üzerinde kazanılmıyor. Taraftarlar "4 atarız, 5 atarız" zihniyetindeydi. Galatasaraylı futbolcular da gala gecesine çıkmış rahatlığındaydı. Bu sezon Türk Telekom'da Galatasaray'ı hem fizik olarak hem mücadele olarak zorlayan ilk ekip Karabük oldu. Başta Belhanda olmak üzere birçok oyuncu pas verme konusunda çok laubali idi. Özellikle Galatasaraylı oyuncuların kaptırdığı topları, aç kurt gibi bekleyen Karabüklü oyuncular hemen hızlı hücuma taşıdı.
90 dakika boyunca Karabük, Galatasaray'ı bekledi kontrayı kovaladı. Hücumu forse eden ise hep Galatasaray'dı. Ancak final paslarında başta Rodrigues olmak üzere Karabük kalesi önünde yaşanan pozisyonlarda özellikle Gomis'e gol attırmaya çalışmaları çok büyük hataydı. Yani Galatasaraylı oyuncular sahada Karabük yokmuş gibi oynamaya çalıştılar. Yedi gole imza koyan Gomis'in Bursa maçı dahil iki haftadır ayakta duracak gücü yoktu. Ama yıldızların ne yapacağını kestiremezsiniz. Fransız yıldız da Maicon'un attığı galibiyet golüne katkı sağladı. Feghouli, Belhanda ve Rodrigues üçlüsünün ısrarla kendilerinin gol yapabilecekleri pozisyonlarda Gomis'e pas vermeleri Galatasaray'ın farkı arttırmasını engelledi.
Maicon hakemin uydurma penaltısına "Ben yapmadım" diyerek uzun süre itiraz etmişti. Galatasaray seyircisi de 2-2'den sonra takımını ileri iten müthiş bir tezahürat ortaya koydu. Bu destekle maçı bırakmayan Galatasaray, Karabük'ün üzerine yüklenirken sonuca itiraz eden, teslimiyetçi bir ruh sergilemeyen Maicon ileri çıkıp golü atarak, Galatasaray'ın kazanmasını sağladı. Galatasaraylı oyuncular, galibiyete rağmen dünkü maçtan ders çıkarmalı ve kafalarında "küçük takım, büyük takım ayrımı" yapmamalıdır. Eğer rakibi küçük görürsen her zaman Maicon gibi bir oyuncu çıkıp seni korku tünelinden alıp, galibiyete taşıyamaz. Futbolda başarının anahtarı ciddiyet, ciddiyet, ciddiyettir...
ERMAN TOROĞLU: Penaltı kararı doğru değildi
Galatasaray topu iyi kullanan bir takım dedik... Evet topu iyi kullanıyorlar ama topu iyi kullanırken ukalalığa kaçıyorlar. Bu sefer de kullandıkları topu, "Alın siz de biraz oynayın" diyorlar. Yani rakip çok fazla zorlanmadan sarı-kırmızılıların verdiği topla tekrar hücuma çıkıyor.
En az 15 tane top verdiler rakibe. Bu tip maçlarda dalga geçersen en ufak bir pozisyonda gerilirsin ve hatalı iş veya işler yaparsın. İlk yarıda kaşındılar kaşındılar bir gol yediler. İkinci yarıda da kaşındılar kaşındılar bir gol daha yediler.
Bu tip maçlar zordur. Galatasaray maçı aldı ama 3 puandan daha da önemlisi herhalde büyük bir ders almışlardır. Ya maçı kazanamasalardı ne olurdu? Bu kazanamama rakipten mi yoksa kendilerinden mi? Yüzde 100 kendilerinden. Galatasaray bir daha böyle oynarsa perişan olur. Bu akıllanmaları için önemli bir maç oldu. Ders almazlarsa perişan olurlar. Karabük maçında ikramiye vurdu. Her zaman böyle olmaz. Kendilerini Harlem basketbol takımı gibi zannediyorlar. Havaya girmişler çok. Yok ayak içi, yok ayak dışı, yok topuk pası. Futbol bu kadar ciddiyetsizliği kaldırmaz. Bu şekilde havaya girersen gün gelir öyle bir maçta kaybedersin ki şampiyonluğu da kaçırırsın.
Hakem Alper Ulusoy gördüğünü çalmaya gayret etti. Peki Karabükspor lehine verdiği penaltı yorumu doğru mu? Bence penaltı değil. O tarz ikili mücadelelere Türkiye'de penaltı ve faul verildiği müddetçe futbol bir yere gitmez. Bu dakikada penaltı çalan hakem aynı pozisyonda hiçbir Galatasaraylı'ya faul çalamadı.
RIDVAN DİLMEN: Önde baskı Galatasaray'ı zorladı
Galatasaray'ın evi Türk Telekom Stadı'nda oynanan karşılaşmayı bu kadar güzelleştiren taraf, konuk takım Kardemir Karabükspor oldu… Skoru 2-0'dan 2-2'ye getirdiler, 90. dakikada uzatmalar başlarken, sarı-kırmızılı takımın ceza sahası içerisinde üç tane Karabüksporlu oyuncu, Muslera ve bir tane Galatasaraylı oyuncu var… Bu yürekli bir oyun ortaya koyduklarını gösteriyor… Galatasaray farklı kazanır diye düşünüyorduk.
Galatasaraylı oyuncular da aynı şekilde düşünüyordu. Yine tempolu bir futbol oynadılar ama çok pas hatası yaptılar. Buna Fernando da dahil…
Sonuç itibarıyla Galatasaray, dün akşam kendi seyircisi önünde Karabükspor'dan istediği skoru aldı… 7 haftada 6 galibiyet, 1 beraberlikle 19 puan toplamak önemli bir başarı ve önemli bir avantaj. Maicon'un son dakika golü, bugünkü Beşiktaş-Trabzonspor maçında baskı oluşturacaktır. Peki Galatasaray iyi mi oynadı?
Hayır… Galatasaray analizi yapan rakip takım antrenörleri bu karşılaşmadan ders çıkarmalı… Çünkü Galatasaray baskı yediği zaman hata yapıyor.. Dün akşam da önde baskı yapan bir takım görünce istediklerini yapmakta zorlandılar…
Hakemin Galatasaray aleyhine verdiği penaltı kararı bana göre yanlıştı. Hatta hakem düdüğünü çaldığında Karabüksporlu oyuncuya kart mı gösterecek dedim. Seleznov'un ilk yarıdaki pozisyonunun ise penaltı olduğunu düşünüyorum.
Galatasaray'ın maçlarını büyük bir heyecan içinde izliyoruz. Sarı-kırmızılıların, geçen Pazar'dan itibaren milli araya üç puanla girdik düşüncesi pahalıya mal olabilirdi. Karabükspor çok diriydi, "Ofansif ve yürekli oynayalım, yenilirsek de doğru düzgün bir şekilde yenilelim" mantığıyla mücadele ettiler. Oyunlarını gerçekten çok beğendim. Açıkçası Karabükspor gelecek için umut veriyor.
Ben Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman'ın iki hafta sonra Galatasaray'la yapacakları derbiye, dün akşamki Karabükspor karşılaşmasına bakarak farklı hazırlanacağını düşünüyorum. Galatasaray'a karşı galibiyet almak isteyen takım, Karabükspor gibi oynamalıdır. Çünkü bekleyen takımı Galatasaray yener..
Bu karşılaşmada pozisyonlar var, hızlı bir oyun var ancak iki takım adına da organize atak çok az. Doğrusunu söylemek gerekirse güzel oyun olmadı. Pozisyonların yüzde 90'ı takımların top kayıplarından ve hatalarından kaynaklandı.
Gomis'e gelirsek; Galatasaray'da çok gol atar, sürekli golü istemesi, arzulaması çok önemli bir özellik. Ancak Gomis çok büyük bir yetenek değil. Süper star değil ama iyi bir futbolcu.. Gomis'e gol attığı zaman büyük oyuncu demeyelim. Çünkü atamayınca sıradanlaşabilir. Ama gol atamaması takım için de avantaj olabilir. O zaman B, C, D planları devreye girebilir… Her şey bir kenara, Gomis gibi bir oyuncun olsun… İki hafta atmaz ama çok kritik bir maçta çıkar hat-trick yapar ve üç puanı kazandırır.
BÜLENT TİMURLENK: Galatasaray'ın demlenmesi lazım
Bir an izlediğiniz belgeselleri aklınıza getirin. Aslan, avının peşine müthiş bir süratle düşerken bir sonraki sahnede hayatta kalma mücadelesini izleriz, ardından diğer aslanların geldiği ve usul usul avın parçalandığı anlar...
Galatasaray'ın taraftarı önünde maçlara yüksek tempoyla başlayıp rakibin başını döndürmesi ve ilk golü bulması güzel ama doğadaki Aslan'dan öğrenmesi gereken bir şey var. Avını teslim aldığında tempon düşer... Karabük karşısında 2-0'ı bulduktan sonra set oyununa garanti paslarla dönmesi gereken Tudor'un takımı Premier Lig temposunda oyuna devam edince rakibi maça ortak etti. Olması gereken İspanya'da zirveye oynayan takımlar gibi rakibi kendi sahasına hapsedecek ve sabırlı paslarla hataya zorlayacak akil bir oyun. Galatasaray'ın elinde buna uygun Belhanda, Fernando, Gomis ve Feghouli gibi oyuncular varken, Gary ve Ndiaye'nin pozisyon bilgisinin eksikliği işte bu sakin oyunu mümkün kılmıyor...
İkinci yarıda iki farkı getirecek golü atma yarışında gözlerin sürekli olarak Gomis'i araması, Karabük'ü her dakika oyunda tuttu. İlk 6 haftada küme düşme hattında kalan bir takımın, İstanbul'da rakibi bu kadar bozabilmesi ve ön taraftaki pres devamlılığına alkış elbette... Sezon başından beri takımın en etkili ve kilit ismi Mariano'nun kanadını unutan Galatasaray'da Tudor'un sürekli forvet arkasında dolanan Feghouli'yi kanadına göndermesi ve Mariano'yu yeniden oyuna katması gerekiyordu. Hakemler kötü buna alıştık. Karabük ilk yarıda da penaltı pozisyonu için itiraz etti, bu pozisyon Maicon'un müdahalesinden daha netti.
Muslera dışında değişen 10 adamıyla ilk 7 haftada 19 puan toplamak elbette büyük başarı. G.Saray'ın henüz derbileri ve Başakşehir maçını oynamadığını unutmamak lazım. Bu kadro kaliteli bir çay ama demlenmesi gerekiyor. Bu da Tudor'un işi. Ndiaye'nin oyuna biraz daha aklını koyması ve Belhanda'nın ortaya koyduğu mücadele kadar o çok güvendiği yeteneğinin bir parçası olan laubalilikten sıyrılması gerekiyor. İyi su, iyi çay, kısık ateş ve doğru demlik... Bilirsiniz insanın sevdiğiyle demli bir çay içmesi gibisi yoktur hayatta...