Yazın
bir adada tatil yapmak isteyenler... Tüyoyu veriyorum, aradığınız yer Marmara Adası.. Gökçeada'dan sonra Türkiye'nin ikinci büyük adası. Her geçen gün kirlenen Marmara Denizi'nde, mucize eseri 'içme suyu' temizliğinde denize sahip olan ender yerlerden birisi. 'Kentten çok uzaklaşmadan tertemiz bir denizde yüzebilsem' diye hayal kuruyorsanız vakit kaybetmeyin, hiç değilse haftasonu bir tatil demosu yapın. Marmara Adası, popüler tatil beldelerinden sıkılan İstanbullular'un yeni gözdesi olabilir pekala. Ama çok lüks, beş yıldızlı tatil arıyorsanız, size göre sayılmaz pek... Benim gibi gizli kalmış güzellikleri keşfetme tutkunuz varsa kesinlikle iyi bir seçim. Adaya oldukça yakın olan Avşa'da turizm sezonu ve sazlı cazlı, çalgılı çengili eğlence hayatı her ne kadar erken başlasa da, Marmara'nın kendine has bir duruşu, bir 'tatilci profili' var... Tıpkı eski yazlıkçılar gibi. Ada, sakinliği ve mütevazı tatil beldesi kimliği sayesinde doğal yapısını koruyabilmiş. Sahile yakın zeytinlikler, bağlar, yükseklerdeki kızılçamlar ve güneydeki makiler ciğerlerinize oksijen bayramı yaptırıyor. Marmara Adası'nda merkeze bağlı dört köy var. Çınarlı, turizm sezonunu en canlı geçiren köylerden biri. Bir zamanlar pekmezi ve şarabıyla ünlü köyde şimdiki geçim kaynağı balıkçılık. Ayrıca otel ve motellerin yanı sıra çok sayıda pansiyon mevcut. Merkeze yaklaşık 5 kilometre uzaktaki Gündoğdu Köyü de tamamen turistik. Köyde pansiyonların yanı sıra restoranlar, benzin istasyonu ve postane bulunuyor. Geçmişte şaraphaneleri ve zeytinlikleriyle ünlü Gündoğdu'da artık ne şarapçılık kalmış, ne de mahzen... Adanın güneydoğu sahilinde yer alan iki köyden biri olan Topağaç'ın bugünkü halkı Bulgaristan, Selanik ve Arnavutluk göçmenleri. Topağaç'ta adanın sebzeleri üretiliyor. Yani bir nevi adanın tarım bölgesi.
MERMER RUTUBETİ EMİYORMUŞ
Adanın kuzeyindeki ve benim en sevdiğim yer olan Saraylar Köyü ise zengin mermer yataklarına sahip. Buradan çıkarılan beyaz ve pembe mermerler ihraç ediliyor. Mermer ocaklarının bulunduğu bölge, uzaktan bakıldığında köstebek yuvası gibi görünüyor. Ben mermer ocaklarının etrafında dolanıp, ilk kez mermer görmüş gibi davranırken, yolun kenarında beliren abi,
"Bizim ada dünyada rutubeti olmayan iki adadan biri. Neden biliyon mu? Çünkü mermer rutubeti emiyor..." iddiasında bulununca kendimi engin bir rehberlik hizmeti almış kadar iyi hissetmekle birlikte 'diğeri hangi ada acaba' diye de düşünmedim değil!.. Merkezde konaklayıp, araçla etraf köyleri keşfe çıkmak en güzeli bence. Çünkü sahildeki asırlık çınarların altındaki çay bahçelerinde sabah kahvaltısı yapmak, akşamları da burada ada halkıyla dondurma yiyerek bir muhabbete ortak olmak, koca kentte arayıp da bulamayacağınız bir şey. Bilen bilir, yemeyi içmeyi severim. Marmara Adası benim gibilere müthiş kaynaklar sunuyor. Koruk suyu içmek, ilginç bir deneyim mesela. Bir de adanın 'meşhuru' kara dutlu dondurma var. Hani küçükken yediğimizde dilimizi kıpkırmızı yapan cinsten. Midye tava ve midye dolmalar ise enfes, fazla kaçırmamak kaydıyla tabii. Marmara Adası'nda yaygın olarak adaçayı ve dağ kekiği de yetişiyor. Adaya özgü 'peynirli patlıcan' diye bir yemek de varmış ama onu bu kez tadamadım; umarım bir dahaki sefere..
Saraylar köyünde tatile gelenlerin denize girmekten en çok hoşlandıkları yer Abruz Plajı. Uzak sahile küçük kum, yakın tarafa büyük kum deniyor. Mutlaka bir taraf rüzgarsız oluyor ve hazirandan eylül sonuna kadar sıkıntısız denize giriliyor.
NASIL GİDİLİR?
İstanbul'dan gelmeyi düşünenlerin Balıkesir'e bağlı Marmara Adası'na Bostancı ve Yenikapı'dan İDO ile 2,5 saatte ulaşması mümkün. Arabanızla gitmek isterseniz Tekirdağ'a kadar gidip, oradan özel işletmeye ait feribotlarla 1,5 saatte varıyorsunuz. Ulaşım için alternatif çok. Aracınızla direkt Saraylar köyüne ulaşmak isterseniz Tekirdağ limanından her gün saat 15.00'te kalkan Saraylar feribotuna bineceksiniz, yaklaşık 50 araç alıyor. Olmadı hemen yanından yine Çınarlı'ya kalkan teknelere binebilirsiniz.