Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Din: Kullanan olmazsa saldıran da olmaz!

Olayı biliyorsunuz:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Somali ziyareti öncesi, başkent Mogadişu'daki Türk heyetinin kaldığı otele bombalı saldırıda bulunuldu.
Bunu acaba hangi örgüt yapmıştı? Akla ilk gelen, Ankara'nın Somali hükümetini desteklemesinden rahatsız olan El Kaide bağlantılı El Şebab örgütü oldu.
Zaten bir süre sonra da ünlü haber ajansı Reuters, saldırıyı EŞebab örgütünün üstlendiğini duyurdu.
El Şebab örgütü, daha önce de Türkiye'yi ve Türkleri hedef almıştı:
Örneğin THY güvenlik şefini öldürmüş, Türk Büyükelçiliği ek binasına saldırmıştı.
El Şebab'çılar geçen yıl El Cezire televizyonuna yaptıkları açıklamada... NATO'nun Müslümanların bir numaralı düşmanı olduğunu... NATO üyesi Türkiye'yi de bu sebeple hedef aldıklarını söylemişlerdi.

Şiddetin stratejisi
Bu nahoş olaya çeşitli açılardan bakılabilir. Benim altını çizmek istediğim nokta şu: Kimliklerin aynı olması, hiçbir aktörü şiddetten muaf tutmuyor.
El Şebab neticede İslam'a inananların, yani Müslümanların savaştığı ve yönettiği bir örgüt.
Türkiye de büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bir ülke.
İnsan bir an için, "Bize saldırmazlar, Müslüman Müslüman'a saldırmaz" diye düşünüyor. Halbuki şiddet siyaseti öyle çalışmıyor.
Arkasına güç toplamak isteyen örgütler, sadece "düşman" ilan ettiklerine değil, kimlik açısından "kendinden" olana da saldırıyor.

PKK da öyle yapmıştı

Hatırlayın: PKK da yola bu şekilde çıkmamış mıydı? Örgüt "TeCe" dediği odaklara (asker, polis, öğretmen, vb.) saldırmakla yetinmedi. Kendine katılmayanlara da büyük şiddet uyguladı.
Saldırılara 1970'lerde diğer Kürtçü örgütleri hedef alarak başladı.
Daha sonra köylülere ve kentlerdeki kamuoyu önderlerine de saldırdı.
İslamcı örgütler de benzeri bir strateji izliyor. Mesela IŞİD, Türk Konsolosu'nu ve çevresindekileri rehine almıştı. Bu aralar, sadece Şiileri değil, arada Sünnileri toplu halde katlediyor.
Zaten bu stratejinin olağan sonucu olarak, örgütler en çok Müslümanları öldürüyor.
Kimle savaştıkları sorulduğunda... "Batı", "ABD", "Avrupa", "Hıristiyanlık" gibi düşmanları olduğunu söyleyen örgütlerin en büyük kurbanları yine Müslümanlar... Bir Hıristiyan veya bir Batılı öldürüyorlarsa, 8-10 Müslüman öldürüyorlar.
Çünkü aslında şiddet kullanarak Batı medeniyetini yıkacak halleri yok. Esas amaçları bulundukları coğrafyada (bölge, ülke, vb.) hâkimiyet kurmak. Siyasi ve ekonomik olarak oranın rantını yemek.

Kesinlikle ayırmak gerek

Beş-altı yıl önce değindiğim bir noktaya tekrar parmak basmak istiyorum: Siyaset ile dinin birbirinden ayrılması, Müslümanların lehinedir.
Aklı başında Müslümanların, dini kullanarak siyaset yapanlara karşı çıkması, mümkünse engel olması gerekiyor. Niye? Çünkü bütün bu şiddet, onların hanesine de yazılıyor.
Bu tip örgütlerden biri, devletin olanaklarına sahip olduğunda...
Hiç kuşkumuz olmasın: Sadece "dış düşmanlara" değil, onlardan daha da fazla "iç düşmanlara" saldıracaktır... Yani örgütün siyasetini benimsemeyen Müslümanlara...
Formül basit: Gür bir sesle, net bir tavırla, "İslam'ın kullanılmasına izin vermeyeceğiz" demek... Çünkü İslam'ı "kullanan" olmazsa, İslam'a saldıran da olmaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA