Ömer Çil

13 Aralık 2012, Perşembe

Şikenin kaybedenleri 1

Futbol âleminin içinden veya dışından bir irade artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyerek taşları yerinden oynattı. Bu güç için ister cemaat, ister AKP, ister derin devlet vs. ne derseniz deyin, sonuçta ortaya yeni bir futbol alemi çıktı.

14 Nisan 2011 tarihi pek çoğumuza tanıdık gelmeyebilir. Hemen aydınlatayım; "Sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair kanun"un resmiyet kazandığı gün. Herkesçe malum 3 Temmuz 2011 günü başlayan operasyonların dayanağı olan bu kanun hazırlanış sürecini de hesaba katarsak Aralık 2010 tarihinden bugünlere kadar 2 yıllık süreçte oluştu. Bu dönemde futbol âleminin içinden veya dışından bir irade artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyerek taşları yerinden oynattı. Bu güç için ister cemaat, ister AKP, ister derin devlet vs. ne derseniz deyin, sonuçta ortaya yeni bir futbol alemi çıktı. Yeni spor programları, yeni futbol yorumcuları, yeni hukukçular, yeni program konukları, yeni kulüp yöneticileri gibi farklılıklar oluşturuldu.

Zaten 3 Temmuzdan beri haftada en az 4 - 5 gün yapılan ve hala devam eden tartışmalara girmeden suçlu veya suçsuzdur demeden kazanan ve kaybedene bakarsak bu yenilikler kime ne kazandırmış görebiliriz. Kulüplerden önce bu davadan dolayı kaybedenler sınıfındaki en üzüldüğüm kişi İbrahim Akın. Türk futbolunda Altay, Bjk, İBB gibi takımlarda oynamış ve bugünlerde Necati'nin gösterdiği performansı fazlasıyla gösterebilecek bir yetenek artık futbol oynamıyor. 1984 doğumlu bu yeteneğin yerini biz bugün Milli takımda Sercan Sararer ile doldurmaya çalışıyoruz. Bu davanın diğer sanığı kaleci Korcan yeşil sahalara dönmüş iken, İbrahim Akın erken emekli oldu. Şike davasının diğer futbolcuları Serdar Kulbilge ve İskender Alın Boluspor, Emenike Spartak Moskova da top koşturuyor. Teknik adam olarak da Tayfur Havutçu'yu bu sürecin kaybedenleri arasına koyabiliriz. Tigana dönemi sonrası başlayan teknik adamlık kariyeri bu davayla ağır yara almış oldu.

Gelelim kulüplerimize; Fenerbahçe'nin bu süreçteki durumu herkesçe malum. BJK, Sivasspor, İBB gibi şike sürecinin diğer kulüpleri ağacın arkasına saklanır gibi bu tartışmaların dışında kalarak (en azından tartışma programlarının) en az zararla bu süreci atlatma evresindeler. Beşiktaş'ın maddi sıkıntıları da bu süreçte onların biraz eleştiri ve tepkiden kurtulmasına yol açtı.

Yıldırım Demirören'in kulübü içine düşürdüğü finansal içinden çıkılmazlık geçmişteki yöneticilerin değerinin anlaşılmasına yol açtı. Eskiden sağdan soldan borç para alınarak idarecilik yapılırdı. O dönemlerde yöneticilik yapanların çektikleri sıkıntılar bugünkü bollukla kıyasladığında bugünkülerin başarısız olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Net olan bir şey var ki, o da artık Türkiye'de kredi bulmak eskisine oranla çok daha kolay. Türk bankaları son 10 yılda müthiş büyüdüler. Ülke ekonomisine paralel olarak insanlarin satın alma güçlerinin artması özellikle 3 büyüklerin hem kombine, hem lisanslı ürünlerinin satıldığı mağazalarda ciro rekorları kırılmasına yol açtı. Fakat bu cirolar Besiktaş'ta geçmiş borç ödemelerine ve yapilan pahalı kontratlara gidince kulüp darboğaza girdi. Bu durumun tezahürü olarak sporda düzensizligi düzeltmesi beklenen yeni kanun; bu durumu yaratanlara federasyon başkanlığı kapısını açtı. Beşiktaş kulübü de hem şike sürecinden, hem de kulübün finansal durumu nedeniyle büyük bir çöküntü içine girdi.

Son 2 yılda yaşanan süreçte bir diğer üzüldüğüm kaybeden de maalesef Mehmet Ali Aydınlar. Ortağı ve yöneticisi olduğu kurum Türk sporunda sponsorluk işlerinin öncülüğünü yaptı. Fenerbahçe'ye voleybolda dünya 2.liğini kazandı. Onun döneminde Fenerbahçe Avrupa şampiyonluğunu kazandı. Aydınlar bu işe soyunduğunda şike bombasının kucağında patlayacağını bilmiyordu. Yıllarca yöneticiliğini yaptığı kulüp için küme düşme kararını vermesi istendi. Diğer taraftan kendi kulübü yöneticileri tarafından hain ilan edildi. İnsani olarak bakarsaniz, Aydınların içinde bulunduğu durumda olmayı kimse istemez. Makamının gereği teraziyi düz tutması idi. Büyük baskılar altında görevi bir noktaya kadar sürdürebildi. Uğradığı inanılmaz saldırılar neticesinde bayrağı devretmek durumunda kalarak haketmediği bir durumda kaldı. Ve sahneden indi.

SON DAKİKA