Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Tarihi de değişimi de dondurabileceklerini sandılar...

Büyük imparatorluklar tarihi de, sosyo- politik değişimi de dondurduklarını zannederler.
Ama yıkıldıkları anda, eskisinden çok farklı olan gerçek ve güncel tablo bütün çıplaklığı ve açmazları ile açığa çıkar.
Bu durumu yaşadığımız dönemde Sovyet İmparatorluğu'nun çöküp dağılması ile bir kez daha gördük.
Resmi teoriye göre farklı milliyetlerin emekçi sınıfları "Sovyet Halkı"nı oluşturmaktaydı.
Sovyetler çöküp dağılınca anlaşıldı ki "Sovyet Halkı" diye bir şey yoktu.
Ukraynalı emekçiler bile kendilerini "Ukraynalı" olarak görmekteydiler.
Aynı yanılgıyı Osmanlı tarihine bakarken de tekrarlamamalıyız.

400 yıllık barış mı?
Osmanlı İmparatorluğu'nun Ortadoğu'da egemen olduğu 400 yıl boyunca bu coğrafyada insanların birbirleriyle barış içinde yaşadıkları söylemi, Ortadoğu'da tarihin de sosyo-politik değişimin de 400 yıl dondurulabildiği anlamına gelmez.
Nitekim 1'inci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı çöküp dağılınca, Ortadoğu'nun yeni gerçekleri bütün farklılıkları ile haritalara yansımıştır.
Ancak bu haritalarda sınırlar çizilir ve yeni devletler oluşurken, haritaları yapan İngiltere ve Fransa gibi galip büyükler, Ortadoğu gerçeklerini bu devletlerin yönetimlerine de yanlış biçimde yansıtmışlardır.

Bölen yapılanmalar
Bu modelde ülkelerin sahip oldukları etnik veya mezhepsel farklılıklar yönetimlere yansıtılarak, bu ülkelerin asla "Millet" olamayacakları biçimde, sözde dengelenmiştir.
Örneğin Lübnan'da her devlet görevi dine veya mezhebe göre paylaştırıldığı için, bu ülke iç savaşlar sarmalına sürüklenmiştir.
Irak'ta azınlıktaki Sünni'lerin çoğunluktaki Şii'lere üstün olmaları dengesine dayalı bir sürekli kriz yönetimi kurulmuştur.
Amerikan işgalcileri ise bu modeli tersine çevirip, ayrımcılığı, Saddam sonrası Irak'ına model olarak empoze etmişlerdir.
Suriye ise Baas rejimi ile bu modeli, azınlıktaki Nusayri'lerin çoğunluğa ağır basması biçiminde benimsemiştir.

Irak da Suriye de aynı
Sonuçlar ortada.
Ne Irak'ta ne de Suriye'de huzur var...
Bugün tüm dünya Esad sonrası Suriye'de neler olacağını hesaplamaya çalışıyor.
Esad'ın daha ne kadar kalacağı belli değil. Ama "Armut çürük olduktan sonra ha ağacın dalında durmuş, ha yere düşmüş, zaman farkından başka bir şey ifade etmez" kuralı Esad için de geçerli.
Ne var ki Esad sonrası Suriye'nin daha demokratik ve daha istikrarlı bir ülke olacağını da sanmayalım.

Avrupa Birliği hedefi
Bu coğrafya Osmanlı'nın dondurduğu sanılan değişimi, bu çağda sıkıştırılmış yoğunlukla ve iç kavgalarla yaşamaktadır.
Kısacası Türkiye için tek ve sağlıklı hedef Avrupa Birliği'nin simgelediği çoğulcu ve özgürlükçü demokrasi ile farklılıkların zenginlik olarak algılandığı dünya görüşüdür.
Tarih ve coğrafya bizi Ortadoğulu kal maya mahkûm etmemelidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA