Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Pensilvanya yalakalarının işi çok zor

Ormanı göremeyen ağaçlara, denizi bilemeyen balıklara benzeyen bir okur- yazar kesim var bu ülkede... Bunlar okur- yazar oldukları için "Ümmi" değiller, ama yurt ve dünyaya yaklaşırken kesinlikle "Cahil" oldukları her fırsatta ortaya çıkıyor.
"Seçilmiş siyasi iktidar" kavramı da, yurtta ve dünyada yer alan değişim de, bu kesim için fazla bir anlam ifade etmiyor... Onlar Tayyip Erdoğan takıntısı yüzünden, yaşanan büyük değişimi ıskaladılar...
Çünkü onlar için "Seçilmiş" olmak değil "Güçlü" olmak önemliydi...
Sözünü ettiğimiz durumun somut yansımasını, geçen yıl "Gezi Kalkışması" ile başlayıp "17-25 Aralık dost modern darbe girişimi" ile dibe vuran süreçte, bu kesimin sözcülerinin "Güç yalakaları"na dönüşmelerinde gördük.

Erdoğan devrilecekmiş...

Bu süreçte AK Parti'nin sözde iktidara sahip olduğu, ama asıl iktidar sahiplerinin "Paralelciler" olduğu algısı oluşturuldu... Bu "Paralelciler çemberi"nin karar merkezinde bir bölüm medya, Gülenci örgüt, bir bölüm TÜSİAD sermayesi, yargının ve polisin belirli kesimleri ve Amerikan neocon'ları tarafından güdülen yerli düşünce odakları vardı.
Bunlar kendi çarpık algı yönetimlerine kendileri kapıldılar ve asıl iktidarın "Paralel Devlet"te bulunduğuna inandılar. Onlara göre Tayyip Erdoğan'ın devrilmesi an meselesiydi...
Ve bunların medyadaki temsilcileri bir anda "Güç yalakası" oldular.
Kimi "Barış Süreci"ni sabote etmeye ve PKK'yı yeniden eyleme itmeye çalıştı... Kimi Peygamber talimatıyla tweetleri iki misline çıkartıp, Başbakan ve ailesine dönük karalamalarla "Paralelciler"e yalakalık etmek görevini sürdürdü. Kimi de dış dünyada Türkiye imajını tahrip etmeye dönük çarpık algı üretimine geçti... Casusluk ve hainlik noktasına varan eylemlere bile Türkiye sahne kılındı.

Sandık teferruatmış

Bunlar halkı yok saydıkları için "Sandık teferruattır" söylemine de sarıldılar. Çoluk çocuğun çıkardığı tencere tava sesinin, halkın sesini bastıracağını zannettiler. Sözde merkez medya olarak kabul edilen gazetelerde "Başbakanın mezarına tükürülecek" içerikli yazılar yayınlandığını bile gördük... Lüks tüketim malı perakendecileri "Ben de çapulcuyum"lu pankartlar bile taşıdı...
O güne kadar Erdoğan'ı güç sahibi olarak görenlerin bir anda "Pensilvanya yalakası" olmalarını, "Şeriat tehlikesi var" diye feryat edenlerin cemaatçi kesilmelerini izlemedik mi? Kemalizm ile Gülenizmi CHP'de eşleştirme çabaları, hayretle izlenmedi mi?
Ama bu dönem önce Başbakan Erdoğan'ın halkı devreye sokan mitingleri ile, sonra da 30 Mart yerel seçim sonuçları ile sona ermiş bulunuyor.

Erdoğan'ı yedirmeyiz...

1997'de seçilmişleri karalayıp 28 Şubat darbesine ve Batı Çalışma Grubu'na yalakalık edenlerin, 2000'li yıllarda da Pensilvanya yalakası olmaları, şimdi ibretlik ve bazı noktalarda da Adliyelik bir mesele artık...
Bunlar için bir başka mesele daha var... Bu güç yalakalarını fonlayan patronlar gerçek gücün kimde olduğunu anladıkları zaman, para musluklarını kapatırlar. Bunların yanılttıkları dış ülkeler Türkiye'yi gerçekte kimin temsil ettiğini öğrendikleri zaman, verdikleri desteği çekerler...
Kısacası "Yeni Türkiye"nin halkı "Menderes'i, Özal'ı yediniz, artık Erdoğan'ı yedirmeyeceğiz" diyor bunlara... Ama bunlardan bazıları hâlâ demokrasi düşmanlarına yalakalık etmeyi sürdürüyorlar.
Acaba bunların beyinlerine Suriye'nin Esad'ı ve Mısır'ın Sisi'si mi girdi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA