Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MERYEM GAYBERİ

Millet bu 'Sözleşme'yi onaylar

Toplumsal Sözleşme kuramları, Thomas Hobbes ve Jean Jacques Rousseau tarafından ilk kez ortaya atıldı. Feodalitenin yıkıldığı, modern dünyanın kurulmaya başladığı ve siyasal sistemler üzerinde kargaşa yaşandığı bir dönemde "İnsan"ı baz alarak siyasal sistemlerin nasıl olması gerektiği üzerine kafa yormuş bu kuramlar, bugünün Avrupa'sını şekillendirdi.

Rousseau Toplum Sözleşmesi'nde, "Yasama gücü halka aittir ve yalnızca ona ait olabilir. İnsanlar tarafından onaylanmamış her yasa hükümsüzdür ve aslında bu yasa dahi değildir" diye yazdığında sene 1762'ydi.

Sene 2015 ve biz hala kendi 'toplumsal sözleşme'mizi yapamadık. Sivil, özgürlükçü bir Anayasa'dan bahsediyorum. Hala darbeciler tarafından yapılan bir anayasa ile yönetiliyoruz.

***

AK Parti iktidara geldikten sonra çok ciddi demokrasi mücadeleleri verdi. Eşi başörtülü diye daha önce hiçbir Cumhurbaşkanı adayından istenmeyen 367 şartı Abdullah Gül'den istendi. O da adaylıktan istifa etti ve Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilip seçilmemesi konusu referanduma götürüldü.

Başörtülü "First leydi" istemeyenler yüzünden bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzde 52'lik halkoyu ile ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak makamında bulunuyor. Daha 2008 yılında AK Parti, bir oy farkla kapatılmaktan kurtuldu. Parti kapatmaları zorlaştırmak için hukuk içinde mücadele verdi AK Parti.

Cemaatin sulandırdıkları ve içini boşalttığı sahte operasyonlar hariç Hükümet'in arkasından "darbe eylem planları" yapanlar yok muydu? Kürtlerin ana dillerinde konuşup televizyon seyretmesi uzun yıllar aldı. AK Parti Çözüm Süreci'nde bugünkü noktaya uzun mücadeleler sonucunda ulaşmayı başardı.

On binlerce başörtülüyü mağdur eden yasaklar ancak 10 yılda ortadan kaldırılabildi. Daha onlarca yasak için verilen demokratik mücadeleleri saymaya burası yetmez. AK Parti tüm bu mücadeleleri, reformist kimliği ve milletten aldığı gücü hukuk çerçevesinde kullanarak adım adım gerçekleştirebildi.
***

Ancak adım adım demokratikleşme paketleri çıkartılsa, bu paketler Türkiye'nin önünü açsa da yeterli olmayacağı gün gibi aşikâr.

Başbakan Davutoğlu dün AK Parti seçim beyannamesinin 100 maddelik "YENİ TÜRKİYE SÖZLEŞMESİ" kitapçığını okudu. Yeni Türkiye Sözleşmesi aslında AK Parti'nin Yeni Anayasa'nın nasıl olması gerektiği konusunda da bir nevi bir ön çalışmasıydı.

"İnsan onuru, eşit vatandaşlık, özgürlük ve güvenlik dengesi, Yeni Anayasa, Başkanlık Sistemi, dünya mazlumlarına yardım, Yargı'nın objektif ve hukuk içerisinde kalması, Devletin milletin hizmetinde olması" gibi konular, milletin 'sivil ve özgürlükçü anayasa' beklentisini karşılayacak içerikte.
***

Yeni Türkiye Sözleşmesi'nde yetki karmaşasını giderecek sistem değişikliği olarak Başkanlık Modeli önerilerek şöyle denildi: "Cumhurbaşkanı'nın doğrudan halk tarafından seçilmesi ile birlikte idari yapının Başkanlık sistemi yönünde yeniden yapılandırılmasını, yetki kargaşasının giderilmesi ve hesap verilebilirliğin gerçek anlamda tesisi için gerekli görmekteyiz."

Böylelikle 7 Haziran seçimlerinin, Türkiye'nin yeni anayasa ve başkanlık sistemi için milletten yetki isteneceği bir seçim olacağı anlaşılıyor.
***

AK Parti, işte bu yenilikçi, vizyon üreten ve reformcu kimliği nedeniyle her seçimde milletin desteğini almayı başarıyor.

Başbakan Davutoğlu'nun, vizyon üretmek yerine atarlı ergenler gibi sürekli tepki üreten Kılıçdaroğlu'na söylediği gibi: "Bizi 13 yıldır dünya alkışlıyor, senin alkışına ihtiyaç yok."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA