Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Yeni kent tasarlamak

Hadi dün, "erkendi" diyelim. Ama bugün? Daha nitelikli kentler kurmak için bundan daha uygun fırsat olur mu? Dünya metropollerinin başlıca dönüşüm çağları; felaketlerin ardından gelmiştir. Büyük Londra yangınında binlerce ev kül olmuş ve krallık, evsizlere başka yerde konut sağlarken kentin dünya metropolüne dönüşmesi adımı atılmıştı. 1666'dan bu yana hala uygulanan yüksek kent standartları şekillenmişti.
Bugün fert başına gelir 10 bin $'ı aşınca, belediyeciliğin de kentleşmenin de bireylerin konuta bakışının da değiştiğini görüyoruz.
Ancak "fikirlerimiz gelişse de" hayatımızı, alışkanlıklarımız yönetiyor. Eski kötü alışkanlıklarımızı (çarpık kentleşme, estetikten yoksunluk, çürük bina, kötü zemin, ucuz malzeme, bilgisizlik, matematiği ihmal, statiği inkâr) değiştirmek için bundan güzel fırsat olur mu?
Beton, bilimin işidir; Her önüne gelenin çimento, çakıl ve kumu, kafasına göre "karmasına" izin verilmesin artık. Biliyoruz ki her bina çeşidine ve uygulama alanına göre farklı beton bileşeni var. Zaten sorun; "bir kürek ondan bir avuç bundan biraz da çimento" zihniyetinden kaynaklanmıyor mu?
Tıpkı kenevir tohumu ekmenin suç sayıldığı gibi, betonu "yetkin olmayanların" üretmesi, kullanması yasaklanmalı. Resmi testi geçemeyen beton, bahçe avlusuna dahi dökülememeli.
İskân, bir formalite değildir; Bizim kuşaklar, inşaatı iskana dönüştürmede aranan zorunlu şartları; "bürokratik engel" biçiminde algıladı.
Bugün tercihimiz, "yüksek yapı standartları, bağımsız kurumlar tarafından onaylanmadan eve girmemek" olursa; olası depremlerde sallanır ama en azından enkazın altında kalmayız.
TOKİ standartları, zorunlu olmalı; Bugün malzeme bilimi, kalite denetimi ve bina teknolojisinin gelişim laboratuarı mahiyetindeki TOKİ'nin uygulamaları zaten büyük müteahhitler tarafından kullanılıyor.
Denetim bağımsız olmalı; Yapan ile denetleyenin kesinlikle ayrışması, aralarında herhangi bir "muvazaaya" fırsat verecek bağların olmaması sağlanmalı.
Cezalar caydırıcı ve uygulanabilir olmalı; Eskiden de ceza vardı. Ancak ya seçim atmosferinde "imar affı" gelir veya cezalar oy uğruna silinirdi.
Fakat kötü yapılaşma devam eder, çürük binalar "canlı kabir" gibi kullanılırdı. Son 10 yılda onbinlerce cana mal olmuş, pahalı bir ders aldık; eğer cezalar caydırıcı değilse, bir işe yaramıyor. Caydırıcı ceza ise gerekçesi açık, adil, istisnasız herkese uygulanabilendir.
Aklı ihtirasın önüne koymalı; Aklı dışarıda bırakan hiç bir sistem, sürdürülebilir olamaz.
Kentler ve binalar da öyle.
Netice; Depremler, en büyük zihniyet dönüştürücülerindendir. Bu da bize standartlarımızı yükseltmek için altın fırsat sunuyor. Akıllıysak tabii ki…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA