Yaptığı bestelerle, yazdığı sözlerle, oynadığı filmlerle dünyayı şekillendirmiş birinin çocuğu olmak, muhtemelen kendinizi garip hissetmenize sebep olur. Hele ki milyonlarca insanı etkilemiş olan babanızı daha iki yaşındayken kaybettiyseniz daha da garip. Lulu Gainsbourg, babası Serge Gainsbourg'u yarattığı eserlerden tanımış. Onu aşklarından, Brigitte Bardot'dan, Jane Birkin'den ve 80'lerin meşhur modeli olan annesi Bambou'dan dinlemiş... Serge Gainsbourg, vefatının ardından bize sadece o muazzam şarkılarını bırakmadı. Geride kendisi gibi sanatsal açıdan hayli etkileyici çocukları da kaldı. Gainsbourg gibi, sanatın her dalında yol alan çocuklar... Charlotte Gainsbourg, bunlardan en bilineni. Öyle ki yaptığı her işi, tıpkı babası için geçerli olduğu gibi hayranlıkla izliyoruz. Lars Von Trier filmlerindeki sapkın rolleri de, müziğindeki masumiyet de aynı çarpıcılıkta. Ama Lulu, daha önce diğer Gainsbourg'lar kadar 'ünlü' değildi. Babasının yaratıcılığını genlerinde taşıyor olsa da, bunu bizlerle paylaşma cesaretini göstermemişti. İlk albümü From Gainsbourg to Lulu'yu yayınlayana kadar... Lulu Gainsbourg babasının ağırlığı altında ezilme potansiyeli olan birçokları gibi, yıllarca ne yapacağına karar verememiş. Müzikten özellikle kaçmış. Gel gör ki o kaçısın aksine, yayınladığı ilk albümde babasının şarkılarını yeniden yorumlamış. Serge Gainsbourg'a ithafen yapılmış From Gainsbourg to Lulu... Onu güzelleştirense oğlunun şarkılara yeniden hayat veren dokunuşları değil sadece. Çok kabarık bir konuk listesi var albümde. Yeni yüzyılın Brigitte'ı Scarlett Johansson da, Lulu'ya tıpatıp benzeyen Johnny Depp de çalışmada yer almış. Marianne Faithfull, Iggy Pop, Rufus Wainwright da albümdeki yenilenmiş Gainsbourg şarkılarına ses verenlerden sadece birkaçı. From Gainsbourg to Lulu, Fransa'nın en önemli müzisyenlerinden biri için hazırlanan olağanüstü bir 'tribute' albüm. Oğlu Lulu onun mirasına sadık kalarak bambaşka bir şey yaratmış. Intoxicated Man'de sanki bir Miles Davis şarkısı dinliyorsunuz. Sous Le Soleil Exactement'da ise Erik Satie'nin piyanolarını hatırlıyorsunuz. Initials BB'deyse Iggy Pop işi inceden rock'a kaydırıyor. 25 yaşındaki Lulu Gainsbourg, şarkıların arasındaki ince farkları tek bir potada eritmiş. 16 şarkılık, bütünlüklü bir atmosfer altında toplamış. Tüm bu hissiyat, bir karmaşa yaratmadan Serge Gainsbourg'un ölümsüz ruhunda birleşiyor. Ortaya çıkansa, yıllarca eskimeyecek bir albüm. Önünde saygıyla eğilmeniz gereken türden...
