Geçen hafta kaldığımız yerden başlayacak olursak: Bugün Zeki Müren'in doğum günü!
1931'in 6 Aralık'ında doğmuş. Ki herhalde hayatının en şahane hediyesi ona İstanbul'daki 'İşte Benim Zeki Müren' ve 'Mora Bayılırdım' sergileri.
Gitmediyseniz, tam da doğum gününde bugün gezin onları, hem etrafa anlatırken de daha hikâyeli olur!
Tarihte bugünden devam edersek:
1936'nın 6 Aralık'ında, 200'e yakın da bestesi olan şair, yazar, besteci Leyla Saz hanım ölmüş.
Yarına geçersek: 1842'nin 7 Aralık'ında New York Filarmoni Orkestrası ilk konserini vermiş. 1949'un 7 Aralık'ında da sevgili Tom Waits doğmuş.
Daha geçmedi tarihe ama geçecek; yarın müzik âleminin hafızasına kayıt düşülecek bir şey daha olacak. Hem de İstanbul'da. Morrissey son konserini verecek. Kanserini açıkladı; zaten ne zamandır tedavi görüyor. Son konseri olduğunu da duyurdu; kısmet bizeymiş.
Morrissey mühim bir isim. Rolling Stone dergisinin 'Gelmiş Geçmiş En İyi 100 Şarkıcı' listesinde mevcut biri. 2006'da BBC'nin 'Yaşayan En Önemli İngiliz İkonları' oylamasında, Paul McCartney ile David Bowie'yi sollayıp ikinci seçilen biri.
Alternatif rock müziğin en esaslı gruplarından The Smiths'in vokalisti.
Yaşayan efsane dediklerinden...
THATCHER'I TEHDİT ETTİ
Efsane olmak için sadece kadife ses, kaymak yorum kâfi değil artık.
Bir duruş, bir tavır da gerekiyor.
Morrissey de sahne performansı güçlü, besteleri 'şiirsel' bulunan bir büyüğümüz ama sadece bu değil vasfı. İcabında çok sert sözler de edebiliyor. 'Margaret At The Guillotine' şarkısında zamanın (1988) başbakanı Thatcher'ı tehdit ettiği iddiasıyla Scotland Yard tarafından sorgulanmışlığı var mesela; genel olarak protest biri diyelim.
HAYVANSEVER BİR AKTİVİST
Hayvan haklarına ekstra hassasiyet gösteren bir aktivist de aynı zamanda. 11 yaşından beri yemiyor onları; vejetaryen. Fok avlarından dolayı Kanada'yı boykot etmişliği var sonra.
Son albümü 'World Peace Is None Of Your Business'ın ikinci single'ı olarak yayımlanan ve bizim buraların karmaşasına atıfta bulunan İstanbul isimli şarkısını da seslendirecek Morrissey. Şehrin sokaklarından ses kayıtlarının arasına trafikten çıldırma çığlıkları karışmasın diye, toplu taşıma lütfen diye de not düşelim.
***
Magazini hep sevmişimdir. Komiktir, eğlencelidir, kafa dağıtır, oyalar...
Ama insanın magazin yaşının da geçmesi diye bir şey mi var acaba?
Ciddi soruyorum: Biz mi eskidik, magazin mi? Ya da: Şekli mi?
Demet Akalın, battaniye hırkası, mikili çizmeleri, eşi Okan Kurt ve arkadaşları, bir kebapçıda buluşmuşlar. "Sekiz saat zaman geçirdi" diyor bir ekte, "Çay eşliğinde sohbet eden ekip, saat 11:00'de geldikleri mekandan 18:00'de apar topar ayrıldı."
O kadar saat çay içip oturacaksan niye kebapçı o ayrı, ne kadar saat?
11:00'den 18:00'e, sayıyoruz parmakla, sekiz mi yedi mi? Peki yedi saat oturduktan sonra 'apar topar' da nesi!
İddiaya göre bu 'acele'nin nedeni (Gerçekten böyle demişler: "Bu acelenin nedeni" yazılı), müzik kanalında Hande Yener'in şarkısının çalması olmuş. Hayyy. Öf. Öznemiz mi daha problemli, ona bu halleri giydiren kardeşlerimiz mi, bilemiyor insan ve 'apar topar' magazin eklerini kenara koyası geliyor. Yine ana gazetelere bakalım: Bedelli.
Kıvanç Tatlıtuğ'a yarıyormuş.
Arda Turan'a da... Burak Özçivit de bedelli yapabiliyormuş. Çağatay Ulusoy'un yaşı tutmamış fakat. Aras Bulut İynemli ve Şükrü Özyıldız'ın da.
Falanca filanca diye listeler yapmışlar, şuna yarıyor da buna faydası yok da; ünlü diye koydukları isimlerin yarısını tanımıyor olmak, bilmiyorum yine yaşlılık alameti mi?
Askerlik ve bedelli pek çokları için hayati mesele. Bunu Kıvanç, Arda, Çağatay ve "Bir fikrimi yazdım, ne olmuş!" diyen Gülben Ergen tweet'i üstünden görmek ne tuhaf... İyi ki erkek değilim, iyi ki oğlum yok!
