Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Duygusal iniş çıkışlar

Duyguların bir matematiği olduğunu ve onları istediğimiz gibi değiştirip dönüştürebileceğimizi hep anlatmaya çalışıyorum. Hepimiz, eğer çok yüksek bir farkındalık seviyesine ulaşmamışsak, muhakkak duygusal iniş çıkışlar yaşıyoruz. Eğer normal kabul edilebilecek üzüntü ve mutluluk arasında bir orta nokta olsaydı, hayatımız boyunca bir üzülüp bir sevinmek normal bir seyir olacaktı. Biz çoğunlukla, bu normal duygusal seyri sevmeyip, bunun doğallığını ve kaçınılmazlığını reddedip, hayatımızda olan olaylara yapıştırmaya çalışıyoruz. Mesela, çok istediğim yakışıklı bir adamın bana olan ilgisi beni mutlu edebiliyor, ama onun beni aramaması üzüntüye boğabiliyor. Hem de bir anda. Oysa eğer dikkatimizi çekiyorsa, bazen hayatımızda hiçbir negatif olay olmadan da üzüntüye girebiliriz. Nedensiz bir huzursuzluk benliğimizi kaplar. Aslında bunun sebebi, bilinçaltımızdaki kök korkulardan birinin tetiklenmesi olabilir. Bazen gördüğümüz bir renk, eşya ya da bir koku bile, hatta bazen lüzumundan fazla uzayan bir sessizlik anı bile bizi tetikleyebilir. Bunun mantıkla açıklanabilecek bir sebebi yoksa, herhangi bir olaya bağlayamıyorsak, kendimizi tuhaf hissederiz. Hatta bazen, en yakınımızdakine yöneltip öfkeli, sert, soğuk ya da alaycı, hatta eleştirel davranabiliriz. Duygusal iniş çıkışlar hepimizde var. Hatta bunun aşırı olanı, bipolar hastalığına dek uzanabilir. Yani manik depresif hale gelebilir, bu bozuklukla doğabiliriz. Bu bazen genetik olabilir, bazen de bilinçaltımızdaki korkuların tetiklediği ve duygusal yapımızın, ailesel faktörlerin bizi desteklemeyişiyle ortaya çıkabilir. Toplumda her 100 kişiden birine manik depresyon teşhisi konduğunu biliyor muydunuz? Elbette bu kişilerin tıbbi ve psikiyatrik yardım almaları, beyin kimyalarına yardımcı olabilmeleri için ilaçlarını muhakkak kullanmaları gerekir. Çünkü her iki duygusal uçta da kendi yaşamları için tehlike yaratabilirler. Ama eğer duygusal iniş çıkışlar yaşıyor ve bir terapistten yardım alamıyorsanız, size pratik ama bir o kadar da kabul etmekte zorlanabileceğiniz bir yöntem önermek istiyorum. Bunu bir kadının örneğiyle yapalım. Pek çoğumuzda değersizlik duygusu var. Bir kadın hayal edin. Bir erkeğe âşık oluyor. O erkek kendisini arıyorsa, iltifat edip prenses muamelesi yapıyorsa, her şey güzel. Neden mi? Çünkü içindeki dişi, sürekli ilgi istiyor. "Sev, mutlu et, onayla beni," diye talep ediyor. Günün birinde erkek, kadını aramayı kesiyor. İlgisini azaltıyor. İşte o zaman kadın eğer mani durumundaysa, yani çok yüksek bir egoyla hareket ediyorsa, güçlüyse, şöyle bir tepki geliştiriyor: "Sen beni istemiyorsan, ben de başkasına giderim. Ahmet yoksa Mehmet, muhakkak bana ilgi gösterir." Ve başka bir ses konuşmaya devam eder: "Ahmet beni istemiyor, önemsemiyor. Ben yeterince iyi değilim. Öyleyse gidip bir başkasından hâlâ iyi olduğumu duyayım." Eğer depresif bir durumdaysa, aynı kadın ağlayarak içine kapanır: "Ahmet beni istemiyorsa, ben de onunla konuşmam," diyerek mutsuzluk ve melankolinin içine yuvarlanır, hayata küser. Mutluluğu yakalayamaz. Çok çabuk öfkelenir. Yaşamın zevkini çıkartamaz.

BAŞKALARINA YARDIM EDEREK RAHATLAYIN
Çoğunlukla depresyona girdiğimizde kendimizi hayattan kopartırız. Çünkü burada egomuz devrededir ve bizi mutsuz olabilmek ve hayattan korkmak için çeşitli sebeplerle besler. İkna eder. Oysa burada yapmamız gereken şey tam tersidir. Bir kez bunu deneyin. Gidin kendinizden başka insanlara servis verin. Onları dinleyin. Kendinizi unutun. Başkalarına yardım edin. Manevi bir tatmin elde edeceğiniz gibi, egonuzu da törpülemiş olacaksınız. Mani ya da yüksek mutluluk ve ilgi açlığı zamanında ise içinizdeki ilgiye aç kadının egosunu kırmalısınız. Başka bir erkeğe ya da ilgi arayışları için erkeğinize bağımlı kalmak, onun peşine düşmek yerine, tam tersine doğaya gidin. Tek başınıza kalın. Biliyorum, ilk etapta çok rahatsız olacak, sıkılacaksınız. Egonuz isyan edecek, ilgi isteyecek. Üstelik almaya alışmışken... İşte tam o sırada ağlayın. Tam bir topraklama yapın. Duygunuzun içinden geçin. O sırada ne internet, ne Facebook ne Twitter ne de telefon olsun. Özellikle olmasın. Bir de bakacaksınız ki, bedeniniz hafiflemiş. İçiniz yıkanmış. Uçuşa geçmişsiniz. Ve evren sizi hiç hayalini bile kuramayacağınız hediyeleriyle karşılamış. Bu şekilde birkaç iniş çıkış yönettiğinizde, egonuz bir adım geriye çekilecek, yaradanın elini tutmuş ve belki de hiçbir terapi almadan, sadece topraklama yaparak korkularınızı azaltmış olacaksınız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA