Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

Hakiki Venediklilerin arasında

Rialto Pazarı, hakiki Venediklilerin bir arada bulunduğu ender noktalardan biri. Gerçek Venedik'in nabzı burada tutulabiliyor. Balık hali ve rengarenk manav tezgahları görülmeye değer

Ekim ayının ikinci yarısına girdiğimiz halde İstanbul'a göre 5 derece daha kuzey enlemde yer alan Venedik'te yazdan kalma bir hava var. Şehrin turistik merkezi San Marco meydanında, bir fincan kahvenin mütevazi bir öğlen yemeği fiyatına servis edildiği tarihi Florian kafesinde oturmuş, uçsuz bucaksız meydandan akıp giden turist selini izliyorum. Önümden kelimenin tam anlamıyla askeri düzen içinde turist birlikleri geçiyor. Önden yürüyen rehberleri, kendisini ikişer kol izleyen piyade turistler bu hengamede kaybolmasınlar diye elindeki bayrağı sürekli havaya kaldırıyor. Her ırktan, milletten insanlar bunlar; şimdilik yılda 22 milyon turist. Yanımdaki masada beyaz saçlı, kaşmir lacivert ceketi, uygun kravatıyla güngörmüş bir yaşlı beyefendi, yanında Filipinli eşlikçisiyle kahvesini yudumluyor, çevresinde kaynaşan insan kalabalığına aldırış etmeden gazetesini okuyor. Eşini yitirmiş; ama hemşerilerinin neredeyse yarısının son 10 yılda yaptığı gibi kenti tümüyle turistlere terk etmeden, yaklaşan sonunu burada karşılamaya kararlı Venedikli bir asilzade olabilir. Gerçek Venedikliler açısından durum epey ciddi. 400 civarında köprüyle birbirine bağlı 100 adadan oluşan, kara taşıtlarının ulaşamadığı, trafiğin 150 kanalda teknelerle sağlandığı, 3 binin üzerindeki dar kanallara deniz taşıtlarının da giremediği, dar sokaklarında sadece yayaların yürüyebildiği Venedik'te turistler dışında 70 bin kişi yaşıyor. Bunların yarısı turistlere hizmet edenler. Onların çoğu da her milletten yabancılar. Doğal olarak böylesine turistik bir yerde satıcılar, garsonlar, gondolcular fiyatları artırmakta yarış halindeler. Bu turist akını nasılsa bitmeyecek diye düşünen esnaf tok satıcı küstah, hatta terbiyesiz.

İSTİKAMET RIALTO PAZARI
San Marco meydanından 1 numaralı hatta sefer yapan bir vaporetto'ya binip, dört iskele sonra hakiki Venediklilerin bir arada bulunduğu ender noktalardan birine, kentin ilk kurulduğu bölgede yer alan ve 1514'teki büyük yangından sonra şehir yeniden planlanırken kendisine ayrılan yerde bugün hala hizmet veren Mercato di Rialto'ya, yani Rialto Pazarı'na kapağı attım. Buradaki her şey, burada yaşayanlara göre düzenlenmiş ve gerçek Venedik'in nabzı ancak burada tutulabiliyor. Önce balık halinden başladım. Dört yanı açık, rüzgar ve sıcaktan tepeden sallandırılan muşamba perdelerle korunan bu tarihi balık halinde salıdan cumartesiye dek sabah 9 ile 12 saatleri arasında Venedik lagününde toplanmış kabuklu deniz ürünleri ile dünya denizlerinde yakalanıp en hızlı şekilde buraya ulaştırılmış envai çeşit balıklar sergileniyor. Balıkçılar pazar günü tatil yapıyor; o gün balık avlanmadığı için pazartesi de hal kapalı. En hareketli günü cumartesiymiş. Buranın kabukluları bir alem; renk renk, boy boy, farklı cinslerde karidesler mi istersiniz, çiğ yenen, başparmağın tırnağı boyunda lagün yengeçleri mi, deniz hıyarı, deniz iğnesi, deniz kestanesi, çeşit çeşit istiridyeler, midyeler, kum midyeleri mi? Turist olduğum için hayıflandım. Burada balık pişirebileceğim bir evim olsa, her gün bu pazarın altını üstüne getirirdim. Balık halinden çıktığınızda, İzmir'in Kemeraltı Çarşısı'na benzer, her çeşit ıvır zıvırın satıldığı küçük dükkanların yan yana sıralandığı pazarın bir bölümünü aşıp, sebze ve meyve kısmına doğru ilerliyorsunuz. Akdeniz'in manav tezgahları bizdeki gibi rengarenktir. Ama Rialto Pazarı'nda bunların sergilenişi adeta bir sanat. Bir manavda farklı tonlarda kırmızı süs biberleriyle dev bir buket yapılmıştı. İnsan bunu alıp en şık salona çiçek kompozisyonu olarak yerleştirebilir, çok da sükse yapar. Pazarın ucuna doğru kasaplar sıralanıyor. Aralarında bir de at kasabı var. Burası Venedik'in son at kasabıymış. Atın orduda ve sivil taşımacılıkta kullanıldığı dönemler geride kalınca at kasapları da azalmış. Dolayısıyla bir zamanların yoksulların ucuz protein kaynağı olmaktan çıkmış. Kasapta at etinden iyi bir parçanın fiyatı sığırın aynı kesiminden çıkarılmış parçayla kıyaslandığında sadece birkaç avro daha ucuz. San Marco meydanı ve Rialto Köprüsü gibi binlerce turistle yakın temas halinde kenti dolaşmaktan duyduğum bezginlik, Son Mohikanlar misali, Venedik'in son sakinlerini görüp onların yaşamlarının bir parçasına tanık olabildiğim için yerini mutluluğa bıraktı. Bakarsınız, 10 yıl sonra Son Venedikli de burayı terk eder ve bu kent yetişkinler için dev Disneyland olarak tümüyle turistlerin egemenliğine katılır. Ama ondan önce burayı görmek, fazla turist rahatsızlık verince de gözü dinlendirmek için Rialto Pazarı'na uğramakta yarar var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA