Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

Hayat notları: Dağınık yazı

Bugünlerde "Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri" adlı kitaba takılıp kaldım.
Kitap; MS III. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen ve hakkında çok az şey bilinen Antik Yunan felsefe tarihçisi ve biyografi yazarı Diogenes Laertios'un en önemli yapıtı.
Diogenes Laertios yapıtında Yedi Bilge'den Epikuros'a kadar, 84 filozofun yaşamı, yapıtları, doktrinleri ve felsefe okullarıyla ilgili, insana engin bilgiler sunuyor.
Yapıtları günümüze ulaşamamış kimi filozofların düşüncelerinden, şiirlerinden, sözlerinden ve mektuplarından alıntılar yapıyor. Bazılarına duyduğu hayranlığı dile getiriyor.
Sayfalar arasında ilerledikçe, günümüz modern dünyasında, felsefenin ne kadar fakirleştiğini ve aslında insanın, o geçmiş yüz yıllardan çok daha hızla, giderek kendisine ve özüne yabancılaştığını hissediyorsunuz.

***

İnsanın içi acısa da, hayat böyle.
Bazen amaçlarımızdan, kendi doğamızdan, istemeden uzaklaşırız.
Bazen de elimizde bulunan değerlere, olanaklara, yeteneklerimize, umutlarımıza, yapabileceklerimize, başarabileceklerimize yabancılaşırız. İnsanlığın karşısında en önemli tuzaktır "yabancılaşma" aslında.
İnsanlaşmanın karşısındaki gizli tuzak. İnsanın kendisini gerçekleştirmesinin engeli.
Yabancılaşma, insan bilincinin düşmanı belki. Değerli bir kitabı hatırlatarak ve böyle sözcüklerle girdim, diye bu dağınık yazıya, çok önemli laflar edeceğimi sanmayın sakın.
En iyisi insanın, hep, önce kendisine ve kendi içine bakması, bakabilmesi.
Çünkü Emerson'un asırlar önce dediği gibi; "Güzelliği bulmak için tüm dünyayı dolaşsak da, onu içimizde taşımıyorsak asla bulamayız."
***
Bu yazı, ne yapsak çok ciddileşiyor. Bu nedenle belki de biraz Nasreddin Hoca ile pazar neşesini kucaklamalıyız. Rahmetli, değerli Mehmet Fuad'ın derlediği çok bilinmeyen hoca fıkralarından aktarayım en iyisi:
Bir gün Nasreddin Hoca'nın iki kızı, baba evine hal hatır sormaya gelmişler.
Hoca, "Geçiminiz nasıl, kızlar?" diye sormuş. Kocası köylü olan :
"Kocam bu yıl çok ekin ekti" demiş; "Yağmur yağarsa rahat ederiz. Yoksa anamız ağlar."
Kocası çömlekçi olan ise "Kocam bu yıl çok çömlek yapmak zorunda" demiş; "Yağmur yağmazsa rahat ederiz. Yoksa anamız ağlar."
Hoca, karısına dönmüş:
"Anlaşılan yağmur yağsa da, yağmasa da sen ağlayacaksın!" demiş.
***

Yine bir gün Nasrettin Hoca'ya:
"Senin gelinin çok gezici" demişler; "Evden eve dolaşıp duruyor."
Hoca:
"İnanmam" demiş; "Öyle olsa arada bize de uğrardı."
***

Bir gün Nasreddin Hoca, pazarda dolaşırken bir akçe bulmuş.
Hemen yüksek bir yere çıkıp seslenmiş:
"Akçeyi bulan buldu. Boşuna dolaşmayın."
***

Hoca, yeni ulaştığı Konya'da, yol yorgunu, karnı aç, bir helvacı dükkânının önüne çökmüş, başlamış helvalardan otlamaya. Helvacı önce ses çıkarmamış, ama bakmış olacak gibi değil, gelip kafasına, sırtına birkaç yumruk vurmuş.
Hoca ellerini iki yana açmış :
"Güzelim Konya!" demiş; "Ne hoş! İnsana burada helvayı döve döve yedirirler."
***

Güzelim Türkiye... İyi ki Nasreddin Hoca fıkraları var ve bizler de gülümseyebiliyoruz.
Çok şükür... Çok şükür...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA