Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FAHRETTİN ALTUN

Cumhurbaşkanlığı sistemi demokratikleşme arayışımızın ürünü

Bu ülkenin refahı, istikrarı, normalleşmesi ve demokratikleşmesi için çok önemli bir adım atmak üzereyiz. Millet tarihsel bir ödevi yerine getirmenin heyecanı ve hazırlığı içinde. 40 yılı aşkın süredir Türkiye'nin önde gelen siyasetçilerinin hasretini çektiği, her fırsatta altını çizdiği sistem değişimi nihayet hayata geçiyor. TBMM'den geçen ve referanduma sunulan anayasa değişikliği ile ihtiyaçlarımıza uygun yeni bir hükümet sistemine kavuşacağız.
Bakmayın siz ret cephesinin "Cumhurbaşkanlığı sistemi"ni türedi bir yapı gibi sunma gayretine. Bu ülkede vesayet odaklarına karşı mücadele eden, yerli siyasal akımların temsilciliğini yapmış, demokratik sistem içinde varlık göstermiş siyasi liderler, büyük oranda bugün tesis edilecek yeni hükümet sistemini önermişlerdir.
Örneklere dönüp bakalım. Şu ifadeler Necmettin Erbakan'ın başında olduğu Milli Selamet Partisi'nin 1973'teki seçim beyannamesinden: "Devlet başkanlığı ile hükümet başkanlığı birleştirilecek, icraya kuvvet, sürat ve müesseriyet kazandırılacaktır. Başkanı tek dereceli olarak millet seçecektir."
Turgut Özal, bundan 30 yıl önce Türkiye'nin siyasi istikrar sorununu kalıcı olarak çözüme kavuşturacak bir "başkanlık sistemi"ne ihtiyacı olduğunu vurgulamıştır. Özal'ın işaret ettiği sistem, bugün bizim "Cumhurbaşkanlığı sistemi" olarak tesis etmeye çalıştığımız sistemin ta kendisidir.
Benzer şekilde Alparslan Türkeş de açık ve net biçimde "başkanlık sistemi olarak adlandırdığımız bu görüşümüzün tahakkuku halinde devlet başkanı, referandum ile bizzat milletin kendisi tarafından seçilecek ve böylece halkın yönetime katılması ve kendilerini ilgilendiren konularda alınacak kararlara bizzat iştirak etmesi sağlanarak milli demokrasi tesis edilmiş olacaktır" demiştir.
1990'ların ortasına gelindiğinde Süleyman Demirel de bugün üzerinde konuştuğumuz hükümet sistemine benzer bir sistem ihtiyacından bahsetmiş, "başkanlık sistemi(nin) siyasi istikrarın sağlanması açısından şart" olduğunu, "yürütme ve yasama(nın) birbirinden ayrılması gerektiği"ni söylemiş, "başkanlık sistemi(nin) kaçınılmaz" olduğunu vurgulamıştır.
Türkiye'nin yeni ve işleyen bir hükümet sistemine ihtiyacı olduğuna inanan ve siyasi kariyerinin başından beri bunu açıkça ifade eden siyasi liderlerden biri de Recep Tayyip Erdoğan'dır. Erdoğan ülkenin siyasi istikrar sorununun kalıcı olarak çözüme kavuşturulması, hızlı ve etkin şekilde işleyen demokratik bir yönetim yapısına kavuşabilmesi ve devletin egemenlik krizini aşabilmesi için bugün adına Cumhurbaşkanlığı sistemi dediğimiz türden bir hükümet sistemine ihtiyacı olduğunu vurgulamıştır.
Erbakan da, Türkeş de, Özal da, Demirel de, Erdoğan da bugün AK Parti ve MHP tarafından önerilen ve halkoyuna sunulan Cumhurbaşkanlığı sistemine Türkiye'nin duyduğu ihtiyacı farklı şekillerde dile getirmişlerdir. Bu karizmatik liderlerin her biri de devlet başkanı ile hükümet başkanının aynı kişi olması gerektiğini ifade etmişlerdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erbakan'ın, Türkeş'in, Özal'ın ve Demirel'in tesis etmek istedikleri ancak önlerine konan engeller dolayısıyla başaramadıkları sistem değişimini gerçekleştirmek için yoğun uğraş verdi. Bu süreçte en önemli destekçisi halk oldu. Karizmatik bir lider olarak büyük bir boşluk doldurdu ve 15 yıllık siyasi istikrarın üzerine toplumu, siyaseti ve devleti bu değişime ikna etti.
Elbette ret cephesi bunun hayata geçmemesi, bu projenin akim kalması için canla başla uğraşacaklar. Fakat millet bu değişimin kaçınılmazlığına, bu tarihsel ödevin hayatiyetine inanmış durumda. Bu da bu ülkenin en önemli sermayelerinden biri.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA