Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

‘Kobanê düştü, düşecek’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz yıl, Gaziantep'teki mülteci kampında yaptığı konuşmasında şöyle demişti:
"Sınırımızın yanı başındaki gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Kobani başta olmak üzere Kürt kardeşlerimizin yaşadığı şehirlere yönelik saldırıları da dikkatle ve endişeyle takip ediyoruz (...) Şimdi Batı'ya sesleniyorum. Havadan bombalayarak bu sorunlar çözülmez. İşte bir IŞİD terör örgütü çıktı. Suriye'de güç buldu. Bunlar İslam adına Allahuekber diyerek, Allahuekber diyenleri öldürüyorlar. Müslüman Müslüman'ı bu şekilde öldürebilir mi? Müslüman'ın Müslüman'a canı, kanı, malı, ırzı haramdır (...) Sadece havadan bombalamak suretiyle bu sorunu çözemezsiniz. Bununla ilgili yerde mücadele eden yapılarla işbirliği kurulmadan netice alınamaz. İşte aylar geçti ve bir netice yok. Şu anda Kobani de düştü düşüyor. Üç şey istedik: 1- Uçuşa yasak bölge ilan edilmeli 2- O bölgeye paralel, güvenli bölge ilan edilmesi lazım 3- Ve eğit, donat anlayışıyla Suriye'de ve Irak'taki ılımlı muhalif kesimin hem eğitilmesi hem de donatılması lazım."
Yani HDP çevreleri tarafından, 'Erdoğan Kobanê'nin düşmesini sevinçle istiyor' diye, başı sonu kırpılarak yansıtılan konuşmasında Cumhurbaşkanı, Kobanê başta olmak üzere Kürtlerin karşı karşıya oldukları gelişmeleri endişeyle yakından takip ettiklerini, IŞİD'in İslâm dışı bir oluşum ve bir terör örgütü olduğunu, onunla etkin mücadele için uluslararası destek sağlanırsa Türkiye'nin de askerî açıdan elinden geleni yapmaya hazır olduğunu belirtiyordu.
Nitekim Kobanê ve civarından gelen 200.000 mülteciye saatler içinde kapılarını açan Türkiye, bu kadar kısa sürede bu kadar geniş mülteci kabul eden tek ülke olarak dünya tarihine geçen bir iyilikle Kobanê'ye sahip çıktığını göstermişti. Ayrıca o süreçte, sadece Suruç değil, çevresindeki 100'den fazla köye yemek dağıtımı yapıldı. Bu yüzden Kobanê'deki sivil kaybı, HDP'nin Kürdü Kürde kırdırdığı 6-8 Ekim olaylarında ölenlerin yarısını bile bulmadı.
Türkiye'deki en büyük mülteci kampı, Kobanê ve çevresinden akın eden 35.000 muhacir Kürt için inşa edildi. Anaokulundan 12. sınıfa kadar 10.000 öğrenciye eğitim hizmeti verecek bir 'şehircik'ten bahsediyoruz aslında. Türkiye, tek bir kampta, tüm Avrupa kıtasından daha çok sığınmacıya ev sahipliği yaparken, diğer yandan da, sınırdan IŞİD'e karşı savaşmaya geçenlere yönelik esnek bir sınır politikası yürüttü. Gerekirse sınırın tampon bölgesine girerek, 1.000'den fazla YPG'li yaralıyı hastanelerinde tedavi etti. Üstelik bunu, PKK'nın savaş tehditlerini sıraladığı bir dönemde yaptı.
Başbakan Davutoğlu Suruç'u ziyaret etti, kalabalığa Türkçe-Kürtçe simültane tercümeyle hitap etti. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile koordineli çalışarak, talep edilen iki seferde de hem peşmergenin hem de ağır silahların Kobanê'ye geçmesine izin verildi. Nitekim Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani de, Obama'yı ziyareti sırasında, Kobanê'nin kurtuluşunda pay sahibi olan iki ülke olarak tanımladığı Amerika ve Türkiye'ye teşekkür etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, geçen haftaki bir televizyon programında, ABD ve Avrupalı ülkelerin itiraz ettiği bir dönemde, Irak Kürdistanı'nın bağımsızlığına karşı olmadığını ilk kez ilan ettiğini de not düşün. Sizce Türkiye devleti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Kürtlere karşı bir politika mı izlemektedir? Ak Parti, 'Türkiyelileşeceğiz' diye yola çıkıp Bekir Coşkun'dan Müjdat Gezen'e, paralel yapıdan Doğan medyaya Kürt karşıtı tavrı bilinen çevrelerin desteğini alan HDP'den daha az bir Kürt partisi midir?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA