Biliyorum, Türkiye'nin dünya kadar ulusal ve uluslararası sorunu var, hepsi de birbirinden önemli ama kimse kusura bakmasın Muhammed Ali'nin öldüğü bir sırada hiçbir şey beni bu konuya yönelmekten alıkoyamaz. Haberi aldığım andan beri onun maçlarına, onunla ilgili filmlere bakıp duruyorum, okuyorum.
Hemen belirteyim: çoğu insanın şaşırmasına rağmen ağır sıklet boksu (sadece o, diğer sikletler değil) göründüğünden çok farklı, estetik, trajik ve zekâi olan arasında bir edimdir. Elbette tüm o tür büyük sporlarda olduğu gibi direnmekle, gücün akıl dairesinde yönetimiyle ilgili boyutları vardır. Bir de şunu ekleyeyim: hepimizin zihin dışında bir kahramanlık, 'heroism' kavramı saklı durur.
'Herkül' sadece kendisi değildir. Bir 'arketiptir'.
Ağır sıklet boksörü tamı tamına bu tanım içindedir. Tıpkı yıllarca tuttuğum güreşte kendi sıkletimi ve güreşçilerini küçümsememe neden olan, bu gözle gördüğüm, ağır sıklet güreşçileri gibi. Ali tüm hücreleriyle bu tarife uyan bir boksördü. Aradan bunca yıl geçtikten sonra ve gelişen teknolojinin verdiği imkânlarla ondan önceki ve sonraki boksörleri başka bir gözle inceledikten sonra bugün Ali'ye 'boksör' demek bana çok zor görünüyor.
Ne stili, ne gücü, ne fiziği buna uyuyordu.
Ondan güçlü Tyson vardı, Foreman vardı, stili sağlam Marciano vardı mesela.
Ama o bir dâhiydi. Diğerleri ise sadece boksör.
Onlar sadece güçleri, fizikleri, stilleriyle bir defa şampiyon oldular. Ali, hepsini birleştirdiği için üç defa şampiyon oldu. NY Times'ın dediği gibi bir toplumun vicdanı haline geldi. Ve gene bu nedenle stili eşsizdi.
O geri çekilişlerini, o ayak hareketlerini, o uzaktan teker teker, dikkatle, yavaş yavaş, ne yaptığını bilerek attığı yumrukları kimse aşamaz.
'Hayalet yumruk' sadece ona aitti. Fiziği ise bir balerinde ancak bulunabilirdi.
Gene de bunlar hiçbir şey ifade etmez.
'Büyük boksör' oldu ve ardından 'büyük toplumsal figür'e dönüştü. Asıl başarısı budur. Boksunu, kimliği, düşüncesi ve eylemi için kullandı. Ama çok kısa süre içinde de bu özelliklerini, politik görüşünü, toplumsal tutumunu boksu için değerlendirmesini bildi.
60'ların insanıydı. O yıllar ABD'nin dünyaya başka bir planda öncülük ettiği dönemdi.
Temel haklar o 'ahir zamanlar'da kazanıldı.
Siyahların, eşcinsellerin, kadınların hakları dünyanın bir cehennem kazanı gibi fokurdadığı o 60 ve 70'lerin meselesidir.