Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

İsveç'ten Türkiye'ye dersler

Dün de İsveçli entelektüel Johan Norberg ve İsveç üzerine epey okuma yapmış Atilla Yayla'ya referans yaparak yazdığım gibi İsveç sosyal devletini kurmadan önce, liberal ekonomik politikalar sayesinde zenginleşmişti. 1950'de İsveç vergi oranı GSYİH'nın yalnızca yüzde 21'iydi.
Hantal devlete ve yüksek vergilere geçiş, sonraki otuz yıl içinde vuku buldu ve vergiler her yıl GDP'nin yüzde 1'i oranında arttı. Devletin hızlı büyümesi, özellikle 1960'lar ve 1970'lerde İsveç'in nispi ekonomik performansında bir düşmeye yol açtı. 1975'te İsveç kişi başına GSYİH'da 4'üncü en zengin sanayileşmiş ülkeydi. 1993'te 14'üncülüğe düştü.

***

İrileşen ve hantallaşan devlet, teşebbüs ve zenginleşme üzerinde yıkıcı bir etki yaptı. 1970'ten sonra yeni firma kurmalar çok azaldı. İsveç'te 2004'te en yüksek gelire sahip 100 firmanın yalnızca ikisi 1970'ten sonra kuruldu, 1913'ten önce kurulanların sayısı ise 21'di. İsveç'te yüksek seviyede eşitlik eğilimleri, yaygın bir refah devletinin kurulmasından önce de mevcuttu. Yani eşitlik, refah devletinin sonucu değildi. Buna karşılık, hantal devletçilik çeşitli sosyal problemlere yol açtı. Belki de en önemlisi, belli gruplar arasında doğan, devlete yüksek seviyede bağımlılıktı.
***

Erken 1990'lardaki ekonomik kriz ve refah ödemelerinin ülkenin ekonomik gücü tarafından karşılanamayacak seviyelere çıkması İsveç'i, sosyal devleti küçültmeye zorladı. İsveç hükümetleri bu doğrultuda adım atmak mecburiyetinde kaldı ve eğitim, sağlık bakımı, emeklilik gibi alanlarda piyasa reformları yaptı. Bu sayede İsveç'te, uluslararası endekslerin gösterdiği üzere, ekonomik özgürlük arttı.
***

Aynı dönemde ekonomik özgürlük ABD ve İngiltere'de ise geriledi. Bugün İsveç sanayisinin yüzde 95'inden fazlası özel ellerdedir. Tartışması en çok ABD'de yapılan "eğitim çeki" (voucher) sistemini dünyada en yaygın biçimde uygulayan ülke İsveç'tir. Yanına başkaları da eklenebilecek İsveç tecrübesinden çıkarılacak dersler bellidir. Müstakil bir sistem olarak "sosyal devlet" veya "refah devleti" adı verilebilecek bir yol yoktur.
***

Sosyal devlet liberalizmin yarattığı zenginliğin uygulanma imkânı verdiği bir hükümet politikasıdır. Tabiri caizse, tavuk liberalizm yumurta sosyal devlettir. Piyasa ekonomisi sıhhatte olduğu ve yüksek ekonomik büyüme gerçekleştiği sürece hükümetler yaratılan zenginliğin bir bölümüne el koyup onu sosyal amaçlarla dağıtabilir. Ancak, eşitlik ve sosyal harcamalar adına piyasa ekonomisi budanırsa, toplumun zenginlik üretme potansiyeli ve dolayısıyla devletin dağıtabileceği zenginlik miktarı kaçınılmaz olarak azalır. Buna bir de çalışan- emekli dengesinin bozulması ve refah ödemelerinin abartılması eklenirse, sistem altından kalkamayacağı bir yükle karşılaşır.
***

Türkiye'de de devletin daha da büyümesi ve devlet harcamalarının artması ülkemizin refah seviyesini düşürüyor. Üstelik İskandinavya'dan farklı olarak devletçilik Türkiye'de yolsuzluk ve rüşvet de üretiyor. Ülkemizde bir yolsuzluk kültürü var ve her kesim bu kültürden nasipleniyor. Bu problemin kesin çözümü devleti ekonomiden külliyen çekmektir. Keşke AK Parti'ye bu perspektifle muhalefet eden bir parti olsaydı. Bizim muhalefet partileri aptal ve çapsız söylemleriyle hiçbir işe yaramıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA