Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Haşim Bey'e düşen görev!

Sanırım şubatın ilk günleriydi. Anayasa Mahkemesi'nde alışılmadık bir hava vardı. Türkiye, 17 ve 25 Aralık sürecini tanımlamaya çalışıyordu. Siyaset kurumu, "darbe girişimi" demiş ve mücadeleye girişmişti. Oysa Yüksek Mahkeme olaya farklı bir pencereden yaklaşıyordu. Özel sohbetlerde, şaşırtıcı tepkisellik seziliyordu. Mesleki refleks olarak nitelenebilecek itirazları da aşan, "Bu iş siyaseten bitti" çizgisine savrulan bir duruş söz konusu idi. Hele hele Hükümet'in adli kolluk düzenlemesi, mahrem alana açık saldırı gibi görülüyor, gayri resmi mesajlarda yenilir yutulur olmayan sözler sarf ediliyor, Yüksek Mahkeme e-bildirinin eşiğinden dönüyordu. "Allah Allah" dedirten ise Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, bu yeni ve özellikli dönemi, ele alış biçimi idi. Bir başka ifade ile Haşim Bey, "Kılıç'ı eline almış, en ön safta konuşlanmıştı." Oysa tanıdığımız Kılıç, demokrasinin tıkandığı noktalarda sessiz diplomasi yürüten, inisiyatif alan, hatta aktörler arasında arabuluculuk rolü bile üstlenen bir isimdi. Ne oldu da birden bu kadar keskinleşmiş, kılıcı tek taraflı kesmeye başlamıştı? Kuşkusuz bu sorunun yanıtını ya kendisi verecek ya da tarih!

***

Yukarıdaki gözlem ve tespitleri paylaşırken esasen 25 Nisan'a çoktan hazırlıklı idik. Başkan Kılıç'ın Anayasa Mahkemesi'nin 52. kuruluş yıldönümü için adeta "manifesto" yazdığını duyuyorduk. Zaten, yakın çevre de her fırsatta, "25 Nisan'ı bekleyin" diyordu. Dedikleri de oldu! Kanaatimce; Kılıç'ın bizzat kaleme aldığı dünkü metin, 30 Mart Yerel Seçim sonuçlarına göre, yer yer revize edildi. Yani, ağırlıklı bölümünü eleştirdiğimiz o konuşma, muhtemelen törpülenmiş hali idi. Özeleştiri ise yoktu...
***

Haşim Bey'in mesajlarını analiz ederken iki ana noktaya odaklanmak durumundayız.
1- Evrensel hukuk ilkeleri.
2- Siyasi mühendislik içeriği.
Başkan Kılıç'ın, "Yargı, milletin iradesine tuzak kurulacak yer değildir, olmamalıdır" sözünün altına hepimiz imzamızı atarız. Yargının bağımsız ve tarafsız olmasına ilişkin beyanlarını el üstünde tutarız. İnsanlık onuruyla ilgili hassasiyetini, hukuk devletine ilişkin arayışını başımızın üstünde taşırız.
Lâkin...
Sn. Kılıç'ın seçtiği cümleler sadece hukukun üstünlüğünden ibaret değildi. Mesele, "adil olmayı kutsal görev kabul eden medeniyetin mensupları" vurgusu ile sınırlı kalsaydı, çok daha nazik bir değerlendirme yapabilirdik.
Ancak...
İş gelip, "Siyasetçiye laf sokma, imalı dokundurmalarla yüklenme, sağlıksız yapıları koruma" boyutuna kadar varınca, haliyle yorumlarımızın ekseni de değişti.
"Gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren karakterin sahibi olamayız" ifadesi bile başlı başına "bayrak açma" amacına hizmet ediyor, siyasallaşmayı hedefliyordu.
***

Netice olarak...
"İşgal edilmiş, kaleleri ele geçirilmiş, paralel devlet suçlamasıyla ezilmiş" bir yargı hiçbirimizin aklının ucundan dahi geçmez. "Bağımsız ve tarafsız, hızlı, etkin, adil ve öngörülebilir yargı" her birimizin ortak dileği. Mühim olan, bu arzuyu dile getirirken siyaset kurumu adına niyet okuması yapan ve tavır geliştiren Sn. Haşim Kılıç'ın, asıl niyetini beyan etmesidir. Tarihe mi geçmek istiyor, siyaset mi düşünüyor, güncel cereyanların tazyikini mi hissediyor... Artık her ne ise...
Bundan sonrası Haşim Bey'e düşüyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA