Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

AK Parti-HDP mümkün mü?

Seçim öncesi, HDP Cemaat ilişkisi daha çok, AK Parti çevresinde tartışıldı. Ne Beyaz Türkler ne Kürt siyaseti, ne de medyaları bu konuya hiç girmedi.
Hepsi de bu kirli ilişkiyi görmezlikten geldi.
Seçim sonrası, sular biraz durulunca HDP içinde özellikle de eski BDP çevresinde bu ilişkiye yönelik homurdanmalar başladı.
Hele koalisyon ihtimalleri konuşulurken, HDP'nin AK Parti karşıtı tavrını sürdürmesi daha çok sorgulanır oldu.
Bunun bir nedeni de büyük oranda HDP'ye oy veren Kürt seçmenin, HDP yönetiminin aksine AK Parti'yle bir koalisyona daha sıcak bakması.
Günay Aslan gibi birçok yazar da bu olasılığın düşünülmesi gerektiğini söylüyor.
Peki, bu mümkün mü?
Çözüm süreci, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve yeni anayasa talebi dikkate alındığında Kürt siyasetinin aslında AK Parti'yle aynı safta yer alması gerekiyordu.
Ama olmadı, Selahattin Demirtaş'ın öne çıkartılmasıyla Kürt siyaseti, sistemin değişmesini istemeyenlerin yanında yer aldı ve AK Parti karşıtlığının bayraktarlığını üstlendi.
Oysa çözüm sürecine kurulan tuzakları belki de en iyi bilmesi gereken onlardı. Oslo'dan bu yana ne zaman çözüme ilişkin bir adım atıldıysa bugün HDP'yle aynı safta bulunanlar o gün de bunun karşısında durdu.
Oslo belgelerinin sızmasından, Paris suikastına, Roboski'den sahte suikast girişimlerine kadar her tuzakta o çevrelerin izi vardı.
İlk sırada olan da Gülen Cemaati'ydi. Bu gerçeği PKK'ye yakın medya organları defalarca yazdı.
Onlardan biri Haziran 2013 yılında ANF'de yazan Cahit Mervan'dı. Çözüm sürecine yönelik tuzakların neler olduğunu sıralayan Mervan, şöyle diyordu:
"Ancak kirli eller bununla kalmadı. Oslo görüşmelerinin tutanaklarının bir kısmını, hatta başka yerlerde yapılan görüşme ve konuşmalardan eklemler yapılarak basına servis edildi. Bu hükümetin yumuşak karnının Gülen Cemaati olduğu gerçeğinin açığa çıkmasına neden oldu. PKK görüşme tutanaklarının basına sızdırılmasını siyasi suikast olarak niteledi. Gözler bir anda Gülen Network'una çevrildi. Bütün yollar oraya çıkıyordu. Cemaat her şart ve koşulda çözümden değil, tasfiyeden yanaydı. Cemaatin önde gelen kalemleri bunun için PKK'yi çökertmeden bahsediyor ve hükümete binlerce, hatta on binlerce insanın ölmesi muhtemel olan Sri Lanka modelini salık veriyorlardı."
Mervan'ın ortaya koyduğu bir de şu tabloya bakın ve seçim öncesiyle kıyaslayın:
"Cemaatin önde gelen kalemleri çözüm yerine hükümeti bu işten vazgeçirmek için harekete geçti. Bir anda Gülen Cemaati, Ergenekoncu Güçler, MHP, Kemalistler ve CHP, İmralı'da Öcalan ile masaya oturan hükümete karşı birleşti. Kürt düşmanlığı aralarındaki çelişkileri 'teferruat' haline getirdi."
PKK-HDP hattı, geçmişte bu tespitleri yaptı ve "kirli oyunu" kimlerin yazdığını söyledi ama ne hikmetse kendisi de seçim sürecinde aynı oyunun bir parçası haline geldi. Ve bu gerçeği dün o tespiti yapanlar, ne yazık ki görmezlikten gelip sustu.
Peki, şimdi kendi deyimleriyle kirli oyunu kuranlarla aynı safta olanların olası bir koalisyonda olma ihtimali var mı?
Bu ülkede, Kürt siyasetinin sık sık dile getirdiği bir yüzleşme yaşanacaksa önce kendileri "yakın" tarihten başlamalı.
Hele ki Türkiye-ABD ilişkilerinde Suriye eksenli yeni gelişmelerin eşiğinde ve bölgemiz çok şeye gebeyken.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA