Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Üstü kalsın diyerek genç yaşta ölmek

Geçen hafta iki genç -Berkin Elvan ve Burak Can Karamanoğlu- aramızdan ayrıldı. Zaten bir bahşiş verircesine üstü kalsın diyerek genç yaşta cömertçe ölüp gitmek bu tuhaf ülkenin insanlarına özgüdür.

Bir bahşiş verircesine üstü kalsın diyerek genç yaşta cömertçe ölüp gitmek bu tuhaf ülkenin insanlarına özgüdür. Bu yüzden olsa gerek tarihinin en eski zamanlarından beri her yıl onca genci/çocuğu siperlerde/sokaklarda kurban vermeye alışmış bir ülkenin belki de bir mucize eseri yaşayan fertleri olarak ölüm hiç şaşırtmaz bizi.

Biliriz ki, tekrar eden, ama yine de iz bırakan trajediler ülkesidir bu ülke. Aslında trajedi sürekli tekrar eden bir şey değildir. Bir kere yaşanır, eşsiz ve devamsızdır. Belki de bu yüzden iz bırakan da yalnızca trajik olandır. Ne var ki, tekrarlayarak daima kendi trajedi rekorlarını kıran bir ülkede bile her genç ölümü uçsuz bucaksız bir trajediye dönüşür.

Biraz 'self plagiarism' dolu satırlarla girizgâhını yaptığım bu yazının yazılış vesilesi malum. Türkiye, özellikle 1984'te PKK'nın silahlı saldırılarına başladığı günden beri sıklıkla gördüğü, ama artık zamanın ruhundan mıdır nedir şimdilerde tahammül sınırlarını zorlayan genç ölümlerine geçtiğimiz hafta yine şahitlik etti. 16 Haziran 2013'te Gezi eylemleri sırasında yaralanan ve tam 269 gün komada kalan Berkin Elvan adlı çocuk, henüz ilk gençliğini bile doğru düzgün yaşayamadan göçüp gitti.

Berkin'in cenazesi uğurlandıktan sonra toplumsal gerginliği 'devrim' ütopyalarını gerçekleştirmek için kullanmak isteyen 'oportünist gruplar' (Ki bunların başında, atası Dev-Sol'un kurulduğu günden beri -istese de istemese de- hep gizli servislerin ve dolayısıyla emparyalizmin ekmeğine yağ sürmüş ne idüğü belirsiz örgüt DHKP-C geliyor) sokakları kana buladı. Ak Parti tabanına yakın bir genç, bir fidan, Kasımpaşa 1453 Grubu üyesi Burak Can Karamanoğlu örgütün üstlendiği bir saldırıda kurşunların hedefi oldu.

1999 doğumlu Berkin, Tokat Kızıldereli bir babanın ve Dersimli bir annenin evladıydı. 1992 doğumlu Burak Can Karamanoğlu ise Giresun Alucralı bir ailenin… Her ikisi de alt sınıfın, yani proletaryanın çocukları.

ACI BİZİM ÇİMENTOMUZDUR
Bir kesim Burjuvazi ve dahi 'Nurjuvazi', Gezicilerden başlayarak yoksul çocuklarını ve orta sınıf çocuklarını sokağa dökmek için alttan alta propaganda yapıyor. Taksim'den Place de la Concorde çıkarmaya çalışan Türkiye burjuvazisi, 'devrimini', proletaryanın çocuklarına yaptırmaya çalışıyor. İhtimaldir ki, Burjuvazi, devrim hülyasıyla kışkırttığı sokak eylemlerini Château Cheval Blanc'ini yudumlayarak izlerken proletaryanın çocukları ölüyor.

Şarap ve kan… İlki; hep devletten beslenmiş, devlet karşısında hep eğilip bükülmüş, ama bir taraftan da içten içe onu devrimle ele geçirme hayalleri kurmuş Türkiye burjuvazisinin, ikincisiyse devletten beslenmek şöyle dursun bilakis onu vergileriyle ve hatta kimi zaman şehitlerinin kanıyla beslemiş proletaryayı sembolize ediyor.

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Gezici gençlere, "Gelecekte daha güzel bir ülkede yaşamak istiyorsanız şimdi sokağa çıkmayın" çağrısı yapmanın zamanıdır. Hele de Geziciliğin, uluslararası sistem tarafından kullanışlı bir muhalefet markasına dönüştürüldüğü hesaba katılırsa…

Bu son ölümlerden sonra artık herkesin, her kesimin sokaklarda sadece ölüm olduğunu anlaması, anlatması gerekiyor. Çünkü canlar gittikçe, yani şiddet kazandıkça "Olay şiddet kullanımına dönüşmeye başladığı zaman sistemin oyununa geliyorsunuz demektir" diyen John Lennon'un haklı çıktığı bir aşamaya geliyoruz. Gençler, devleti dinlemiyorlarsa da Lennon'u dinlemeliler. Daha fazla ölüm 'yaşamadan'…

Değil mi ki acı öteden beri bizim esrarlı çimentomuzdur, öyleyse bu kadar ölüm yeter bu ülkenin insanlarını birleştirmeye. Birbirimizin acısını anlamak için empati yapmaya bile ihtiyacımız yoktur bizim. Ve bu ülke üzerine oynanan oyunları, ortak ruhumuzun genlerine işlemiş acı deneyimlerle bildiğimizden ölümlerden siyasi rant devşirme oportünizmine teslim olmayacak kadar da sağduyu sahibiyizdir.

Boşuna değil, Berkin Elvan ve Burak Can Karamanoğlu'nun babalarının hiç tereddütsüz sağduyu çağrısı yapması. Annelere gelince… Her iki gencin mekânı da annelerinin onlar için dilediği cennet olsun. Çünkü -ezelden ebede- en güzel yer, bir annenin ölmüş evladı için dilediği cennet olabilir ancak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA