Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Hollywood yıldızı Peygamberler

Hollywood'da Hz. Nuh ve Hz. Musa'yı konu alan filmler çekildi. Her iki film de netice olarak iki peygamberi de birer kahraman olarak gösteriyor. Hiç onların hayatlarındaki zorluklara girmiyor. Tamam, değiniyorlar o meseleye ama o kadar işte, değinmekle kalıyorlar

Yıllar önce bir yazı yazmıştım. Hollywood filmlerindeki kahramanları inceliyordum.
Evvel Allah hepsi tarihsel kahramanlara taş çıkartacak vasıftaydılar. O ne zeka, o ne cesaret, o ne maharet.
Açmadık kapı, dağıtmadık ordu, alt etmedik düşman kalmıyordu. Hepsi 10 parmağında 10 marifet, yamandan yaman, Malkoçoğlu'na, Kara Murat'a taş çıkarttıracak, külahı ters giydirecek, hizayı-istikameti gösterecek kuvvette, kudrette insanlardı. Bizim Yeşilçam filmlerinde, bir yumrukta bir ordu bozan cengaverlerimiz yanlarında hiç kalırdı. Sadece erkekler değil, kadınlar da, bir kere o mertebeye erişmişlerse, aynı soyun soylusuydu.
Biraz daha derinlemesine düşününce bu sinemanın mitolojik bir anlayışa sahip olduğunu görmemek olanaksız. O da doğal. İnsanoğlunun mit yaratma, kahraman yaratma becerisi var. Antik Yunan bu işi sistematik hale getirdi. Ama ondan öncesi de mevcut. Mezopotamya efsaneleri var. Anadolu'nun Gılgamış'ı var. Türklerin Oğuz Kağan'ı, Boğaç Han'ı var. Kısacası insanlık söz konusu olunca ya kahraman ya hiç!
Anti-kahramanlar da var. Yenilerek muzaffer olanlar. Sisifos öyledir. Prometheus öyledir mesela. Ama onların yenilgisi bildiğimiz alt edilmek manasına gelmez. Rönesans dönemi bu iki kahramanı, bilhassa Prometheus'u, onun bir kayaya zincirlenişini, bir kartalın gelip her gün ciğerini yemesini başlı başına bir kategori olarak resmetmiştir. Bakanlar o resimleri görürüler, Prometeus, en güçlü Tanrılardan daha güçlü bir şekilde resmedilmiştir.
Bu kahramanların görsel dokusunu da gene Antik Yunan'ın oluşturduğunu bilmek gerek. O büyük kültür herkesi ideal bir güzellik, ideal bir beden anlayışı içinde resmetti, heykelleştirdi.
Nasıl kadınları çeşitli Venüslerle (Milo, Knidos) tekilleştirdiyse erkekleri de o anlayışla eşsiz bedenlere kavuşturdu.
Tesadüf değil. Bir estetik ve güzellik tapınmasıydı Antik Yunan.

KÖTÜLER HEP YENİLİR
Roma, itiraf edelim ki, bu uca kadar gelemedi. Ama Roma da 'erdem' kavramını hayatın ilkesi haline getirmişti.
Asla Yunan'da olduğu kadar 'başarılı' bir şekilde dışa vurmadı gençlik, güzellik ve güçlü beden üçlüsünü ama onun heykellerinde de bir haşmet vardır.
Asıl 'patlama' Rönesans'la gelir.
Nedeni basit: Rönesans, antik Yunan'ın yeniden keşfedilmesiydi. Yunanlar ne yaptılarsa, dönemin ruhunu üflemek şartıyla İtalyan sanatçılar aynısını gerçekleştirdi.
Michelangelo, Belvedre Torso'su toprak altından çıkarılıp kendisine gösterildiğinde günlerce önünde oturmuştu. Papa, heykelin kopmuş kollarını, bacaklarını tamamlamasını istediğinde de o yapıtın bütün eksikleriyle tamam, bütün ve muhteşem olduğunu söyleyerek öneriyi şiddetle reddetmişti.
Sistine şapelindeki duvar resimlerinde de bu bedenden mülhem bedenler resmetmişti.
Kısacası kahramanlık o günlerden bugünlere insanlığın bir mirası, bedeniyle, eylemiyle, bilinciyle.
Hollywood, ne yapsın? Neticede Amerika kendisini Yeni Roma sayıyor.
Washington'a gidenler bilir. Bütün yapılar antik Roma üslubundadır. Abraham Lincoln, malum taştan koltuğunda, taştan bir Tanrı olarak oturur. Meclis yapısının adı bile Capitol'dür, tıpkı Roma'daki gibi. Kısacası, kahramanlık orada sadece hayal dünyasını süsleyen bir motif değildir.
Gündelik hayat içinde insanlara dayatılan bir duygudur.
İnsanlara direnmeleri, mücadele etmeleri, kazanmaları telkin edilir.
Fakat bunun için her yol mubah değildir.
Roma'nın 'onur' ve 'vekar' kavramları öne çıkar. İyiler kazanır.
Kötüler muhakkak ve muhakkak yenilir. (İyilerin yenildiği, kötülerin kazandığı filmler ayrı bir kategoridir ve çok güzeldir.) Bu anlayış dünyaya git gide daha fazla yayılıyor. Bakıyorum etrafımdaki bütün filmler artık bu anlayış içinde çevriliyor.
Bilimkurgulardan tutun da polisiyelere kadar akıl almaz bir kahraman yüceltmesi çıkıyor ortaya. Biraz farklı örnek belki 300 Spartalı. O film az buçuk karşı- kahraman denedi. Ama onlar da Prometheus türü karşı-kahramanlar oldu.
Bugünkü dünya böyle bir tarz ve tutum istiyor. Neo-liberal ekonomiler, piyasa ekonomileri, gemisini kurtaran kaptan olma zorunluluğu bize mitolojik bilincimizdeki kahraman olmayı dayatıyor.
Direneceğiz, zoru başaracağız ve kazanacağız. Kendimizi, küllerimizden çıkıp yeniden yaratacağız. Kısacası klasik Darwinizm'in kuralları yeniden hayatımızı kuşatıyor.
Üst üste gelen iki film tam da bu gergefe oturuyor. Birisi, Hazreti Nuh'la ilgili (Noah/Nuh: Büyük Tufan). Diğeri Hazreti Musa (Exodus Gods and Kings/ Exodus Tanrılar ve Krallar). İkisinde de, doğal olarak, peygamberler birer kahraman olarak gösteriliyor. Nuh peygamber bu bakımdan daha ilginç. Çünkü menkıbelerde onun sarhoşluğuyla ilgili anlatılar vardır. Dolayısıyla daha 'insan' bir peygamber olarak tablolaştırılmış. Hz.
Musa için aynı şeyleri söylemek kolay değil. Musa Nebi'nin geçmişi 'sorunludur'.
Yahudidir. Bir manada köledir.
Fakat bu gizlenmiştir.
Nuh Nebi tam manasıyla bir kurtarıcıdır.
Hz. Musa'nın kurtarıcılığı ise çok farklı düzeylerde teşekkül eder. Freud'un bu konudaki incelemeleri muhteşemdir. Özünü, onun yasa koyuculuğu meydana getirir. Elbette denizleri yarmış, firavunların üstüne taunları göndermiştir. Ama bunları yapan o değildir. Rab'dır. Filmde de bu husus dikkatle işlenmiştir.

HOLLYWOOD YORUMU
Bütün bunlara rağmen her iki film de netice olarak iki peygamberi de birer kahraman olarak gösteriyor. Hiç onların hayatlarındaki zorluklara girmiyor.
Tamam, değiniyorlar o meseleye ama o kadar işte, değinmekle kalıyorlar. Buna ne kadar itiraz edilebilir, bilemem ama başta belirttiğim gibi, karşı-kahraman bir peygamber daha var, Hz İsa. Dolayısıyla peygamberlerin hayatındaki 'mağlubiyetler' öyle yabana atılacak olgular değildir.
Filmler işin bu yanını ihmal ediyor.
Ettikçe ediyor. İşte, diyorum ki, o ihmal, peygamberlere getirilen bu 'yeni' yorum tam manasıyla bir Hollywood yorumudur ve onun biçimlendirdiği kahramanlık anlayışı içinden çıkan bir yorumdur.
Bugünkü dünyanın 'okuduğu', bugünkü dünyaya 'rol modeli' olan peygamberlerdir Nuh da, Musa da.
Neo-liberal kimliklere döndü, peygamberler de.
Uzun lafın kısası, Peygamberler Hollywood'u teslim alamadı ama Hollywood onları kuşattı...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA